Gerçek

2K 202 40
                                    



Kapısı tıklatıldığında yatakta kıpırdandı Hesta. Uyumuyor olsa da gözlerini sıkıca yumdu ve geldiği gibi gitmesini bekledi davetsiz misafirinin. Ama gelen kişi aynı fikirde değildi zira ısrarla çalmaya devam ediyordu. "Hesta, içeri giriyorum,"

Sesinden tanımıştı ak kız. Misafiri, arkadaşı Peter'di.

"Bak içeri giriyorum. Uyarmadı deme. Üzerin müsait değilse karışmam."

Kızın pamuklu uzun geceliğini düzeltmesine fırsat tanımadan kapıyı açtı. Önce başı göründü. Yüzünde şapşal bir gülümseme ile onay ister gibi bakıyordu. Ardından ağır ağır girdi içeri. Elinde kocaman bir tepsi ile odanın girişinde beklemeye koyuldu.

"Sen," dedi Prenses. "Ne cüretle odama böyle dalarsın?"

"Dostluğumuzun verdiği cüretle canım." Tepsiyi hemen solundaki makyaj masasının üzerine bıraktı. Öyle şiddetli koymuştu ki parfüm şişeleri de dahil olmak üzere her şey şıngırdayarak minik bir senfoni oluşturdu.

Hayretten irileşmiş gözlerle bakan kızın yanı başına doğru yürüdü kahin. "Hem cüret bende diz boyu, bilirsin." Yorganın ucundan çekiştirdi.

Hesta var gücüyle asıldı ve göğsüne bastırdı üzerindeki örtüyü. "Şaka yapmıyorum Pet. Hemen odamı terk et."

"Ben de şaka yapmıyorum. Hemen yatağı terk et." Var gücüyle çekti örtüyü. Kız yorganla birlikte yatağın ucuna kadar geldi. Neredeyse düşecekti. Söylenerek üzerini düzeltip kalktı.

"Ne oluyor ya!"

"İki haftadır odanda kokuştun. Olan bu."

Yeniden gözleri sonuna kadar açıldı prensesin. Telaşla orasını burasını koklayarak oğlanın söylediklerinin doğru olup olmadığını kontrol etti. Burnuna dolan rayiha şüphe götürmez şekilde haklı olduğunu gösteriyordu. "Hiç de bir kere. Sık, sık tekneyi kurdurup yıkandım ben."

"Kastettiğim mecaz anlamdı güzelim." Tek kaşını kaldırdı. "Ayrıca kızaran yüzün her şeyi ele veriyor." Havayı koklar gibi yaptı. "Tabii odanın kokusu da."

Hesta avuç içlerini yanaklarına bastırdı. Alev gibi yanıyorlardı. Kahretsin. Neden yalan söyleyemiyordu ki?

"Şimdi sen, bu deliye ne oldu da odama girip inzivamı mahvediyor diyebilirsin." Birkaç adımla kızın karşısına geçti. "Birinin sana dur demesi gerekiyordu. Anna olamazdı. Olaylar malum. Annen zaten tarafını belli etti. Baban defalarca denedi ve sen reddettin. Tam bir soylu olduğu için ricadan ileriye gitmedi. Drago..." Kızın gözlerinden yoğun bir duygu geçince duraksadı. "Her neyse..." Bileğinden yakaladığı gibi çekiştirerek masaya oturttu. "Sözün özü seni kendine getirme görevi bana kaldı ve ben tahammül seviyesi çok düşük bir insanım."

"Öyleyse çık,git."

"Neyse ki seni seviyorum güzelim."

"Gerçekten mi? Anna'nı elbisesine yaptığım şeyden dolayı bile mi?"

"Evet," dedi tepsidekileri servis etmeye başlayarak. "Ondan sonra bile. Ayrıca suçsuz olduğunu biliyorum. Drago her şeyi anlattı."

Önüne konulan tabağın mis kokusu ile iç çekti. Soğan ve domates soslu geyik yahnisi. Bu haksızlıktı ama. En sevdiği yemeğe dayanamazdı.

KEHANET NOTALARI -1- (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin