12 yıl sonra....
Anna ayna karşısında alev rengi saçlarını fırçalarken kapının açılma sesini duydu. Gözlerini aynadan ayırmadan ayak seslerini takip etti. Gelenin silüeti aynaya ulaştığında bakışlarını aynadan kendisini seyreden gözlere kilitledi. Yüz yüze olmasalar da göz gözeydiler. "Hoşgeldin kardeşi," diyerek buklelerini fırçalamaya devam etti.
Hesta kendisine dönmeye bile tenezzül etmeyen kızın saçlarını tutup buklelere eli ile şekil verdi. "Bence böyle yapmalısın. Boynunu açıkta bıraktığında çok daha güzel oluyorsun."
Daha önce kardeşine dönmeyen kız bunun üzerine başını çevirdi. Sahte tebessümü yüzüne yerleştirdi. "Bu güzel tavsiyeni dikkate alacağım kardeşim. Lakin beni çok şaşırttın. Buraya sadece bana güzellik tavsiyesi için gelmiş olamazsın değil mi?"
"Senin aksine benim hareketlerimin altında farklı manalar yatmaz. Sadece tebrik etmek ve bir kaç tavsiyede bulunmak için geldim." Aslında tamamen yalandı. Buraya Drago'yu memnun etmek için gelmişti.
"Sen şimdi bana imada mı bulundun? Gerçekten çok alındım."
"Senin alınmak gibi bir özelliğin yok zaten bilirim." Hesta konuyu uzatmamak için kardeşinin saçına şekil vermeye devam etti. İstediği şekli oluşturduğunda "İşte kesinlikle bu," diyerek kendisine hayretle bakan kardeşine işaret etti. "Tabii bir de erguvan rengi bir elbise. Doğum günlerinin olmazsa olmazı."
Anna yerinden kalkıp kızın karşısına geçti. "Asla unutmayacaksın değil mi?"
"Asla. Bu can bu bedende olduğu sürece asla. Küçücük yaşımda bana attığın o iftirayı asla unutmayacağım."
"Bundan 18 yıl önce yaşanmış ufak bir olayın kinini nasıl bu kadar canlı taşıyabiliyorsun? Gözlerindeki nefreti okuyabiliyorum."
"Ufak öyle mi? Senin yüzünden ben herkesin önünde berbat bir duruma düştüm. Canlı tutmaya gelecek olursak bu da benim yeteneğim kardeşim."
Daha fazla konuşmadan odadan çıktı. Tahta kapı gürültü ile kapandı ardından. Uzun holden sola döndüğünde kendisini bekleyen Drago'yu görünce istemsizce irkildi. Sonra da oğlana bakmadan konuşmaya başladı.
"Tamam hallettim. Söylediğin gibi saçına şekil verdim ve o halini bir güzel zihnime kazıdım. Resmi çizebilirim."
"Sen gerçekten harikasın majesteleri."
"Bana şöyle hitap etmenden nefret ediyorum." Oğlanın kız için bu kadar uğraşmasından ve oğlanın hediyesini bizzat kendi hazırlayacak olmaktan nefret ediyordu aslında. Hitap bahaneydi. Nefret kelimesini telaffuz etmek için kullandığı bir bahane...
"Nasıl istersen prenses."
"Gerçekten çok fark etti." Öfke dolu bakışları oğlanın gözleri ile buluşunca derin bir nefes alıp devam etti. "Hadi nerede çizeceksem bir an önce gidelim. Hemen başlayıp bitireyim." İşkenceyi uzatmak istemiyordu.
"2 numaralı mağaramızda tüm malzemeler hazır."
Hesta oğlanın devam etmesine izin vermeden çıkışa yöneldi. Ayaklarını hiddetle yere vurarak holden uzaklaştı. Drago seri adımlarla kızı takip etti. Tavırlarına anlam veremiyordu ak prensesin. Büyük adımlar atarak kıza yetiştiğinde kaşlarını kaldırarak sordu. "Bugün ters tarafından falan mı kalktın prenses?"
Hesta aldığı soluğu sesli bir şekilde bıraktı. "Hayır. Nereden çıkardın?"
"Bilmem. Huysuz gibisin."
Sevdiğim adama onu seven kıza vermesi için doğum günü hediyesi hazırlıyorum da ondan diye geçirdi içinden. Dillendiremediği bu duygular suratını iyice asmasına sebep olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KEHANET NOTALARI -1- (TAMAMLANDI)
FantasiKalp mahzen, sen evren. Nasıl sığdı uçsuz bucaksız kainat, küçücük bir odaya... *** İhanete uğrayan bir kardeş... Geleceğe gönderilerek dört ayrı kişiye emanet edilen element gücü... Asırlar evvelinden kendileri için çizilen kadere boyun eğen iki ay...