-6-

2.7K 247 69
                                    

Medya :Amanda

Efsanevi kuş hayran bakışlar eşliğinde gökyüzünde süzülürken kasaba meydanı dolmaya başlamıştı. Sesini duyan herkes kendini evlerinden dışarı atıyor, gökyüzüne sabitledikleri bakışları ile manzarayı seyrediyorlardı. Çocuklar ve gençler korkuyor, yaşça büyük olanlar da masallarda, efsanelerde duydukları varlığın gerçekliğini müşahede etmenin heyecanı ile daha iyi görmek adına bir o yana bir bu yana koşuşturuyorlardı. Kuşun hangi sebeple ortaya çıktığını anlatılagelenlerden bildikleri için bazılarının aklında ümit dolu şu soru vardı. Acaba asrın kahini ben miyim?

Kalabalık kendi aralarında fısıldadışırken kimsenin beklemediği bir şey oldu ve kuş, fakir çobanın evinin olduğu tarafta alçalmaya başladı. İnmeye başladığı yönden uzakta kalanlar yüzlerinde bariz hayal kırıklığı ile izlemeye devam ettiler. Artık umutları yoktu ancak merak devam ediyordu.

Alev renkli Anka iyice alçaldığında heyecan giderek artmıştı. Meraklı gözlere, hızla çarpan kalpler eşlik ediyor, alandan çıt çıkmıyordu. Çocuklar ebeveynlerinin bacaklarına doğru sokuldular, kucaktaki bebekler bile adeta taş kesilmişti.

Yeterince alçalıp neredeyse elle tutulur bir mesafeye geldiğinde çoban ve üç oğlu istemsizce yan yana sıraya dizildi. Heyecan ve umutla başlarını kaldırıp ateş topu misali havada asılı gibi duran kuşu incelemeye başladılar. Rengi gözlerini alsa da bir şey kaçırırız endişesi ile gözlerini kırpmaktan korkuyorlardı.

Anka, başlarından bir kol boyu uzaklığa kadar inince en küçük kardeş çocuksu cesaret ile öne atıldı. Dostluk kurduğu onlarca hayvan gibi ona da ulaşmak ve bir an önce bağ kurmak istiyordu.

Onun bu hareketini cüretkarca ve yakışıksız gören en büyükleri, oğlanın kafasına vurarak geriye doğru ittirdi ve onun yerine geçerek ellerini kuşa uzattı. Neden böyle yaptığını bilmiyordu ama kardeşini taklit etmek doğru gelmişti.

Kuş çığlığı andıran sesi ile haykırdı ve pençeleri arasında sıkı sıkı tuttuğu siyah taşı ona vermedi. Kanatlarini hızlı hızlı çırptı. Öyle ki rüzgârı, karşısındaki genç için dayanılmaz hale gelmişti. Kollarını yüzüne siper ederek gözlerini açık tutmaya çalıştı ancak nafileydi. Bu hareketin ret anlamına geldiğini anlasa da direndi. Gitmek, şansı kaçırmak istemiyordu. Hayvan daha da siddetlenince ayak diretmenin bir anlamı olmadığını kabullendi ve birkaç adım geriledi.

İhtimalin yarı yarıya düştüğünü görerek sevinen ortanca, diğerine fırsat vermeden ellerini kaldırdı. Kardeşinin bu görev için çok küçük olduğunu düşünüyordu. Bu yüzden kendisinin seçileceğine neredeyse emindi. Umutla sırıtarak önce etrafına sonra kuşa baktı ancak beklediği olmamış, kuş abisi için yaptığı hareketlere benzer seramoni ile taşı sımsıkı tutmaya devam etti.

Ortanca kardeş gururluydu. Yenilgiyi öyle kolay kabul edecek, herkesin içinde düştüğü bu durumu sindirecek değildi. Hırsla küçük kardeşinin omzuna onu yere serecek bir yumruk attı. Ardından yerde sürükleyerek geri çekti ve kollarını minik bedene dolayarak hareket etmesini engelledi. Çocuk deli gibi çırpınıyor, tekmeler atıyordu ancak bir etkisi olduğu söylenemezdi. Keyfi yerine gelmişti. Eğer o kazanamadıysa kimsenin kazanmasına izin veremezdi. En azından öyle zannediyordu.

Anka'nın göz bebekleri alev rengine döndüğünde kontrolün kendisinde olmadığını acı bir şekilde anladı. Vücudu görünmez alevler tarafından esir alınmıştı. Kolları gevşedi ve daha fazla dayanamayarak yere kapaklandı. Olduğu yerde debelenip çığlıklar atıyor, içten gelen bu yangını söndürmek için medet arıyordu.

Manzara izleyenlerin buz kesmesine sebep olmuştu. Masal dinler gibi izledikleri hadise, korkunç bir hal almıştı. Kadınlar ve çocuklar gözlerini kapatıp ellerini kulaklarına dayayarak feryat eden genci görmemeye çalışıyorlardı.

KEHANET NOTALARI -1- (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin