-10-

2.2K 207 73
                                    

Ertesi gün, ağlamaktan şişmiş gözlerinin sızısı ile uyandı ak prenses. Kızarıklık, son damlasına kadar ağladığını işaret etse de aklına hücum eden düşünceler hiç ağlamamış gibi yeniden harekete geçiriyordu gözyaşlarını. Akmak için hazırda bekleyen damlalar sahibinin telkinlerine itaat etmeyince göz kapaklarını birbirine sıkıca bastırdı. Bu hareketi daha fazla sızlamalarına sebep olsa da umursamadı. Zira yüreğindeki sızı, gözlerindekinden daha çok yakıyordu canını.

Ne kadar dirense de dün gece olanlar yeniden esir aldı zihnini. Haklı olduğu halde onca kişinin önünde haksız konumuna düşmüş, acıyan ve aşağılayan bakışlara maruz kalmıştı. Daha da kötüsü kızıl kız, kendi kurduğu yarışın galibi olmuş, kendisi de suçsuz olduğu halde ondan özür dilemek zorunda kalmıştı. Üstelik tüm bu saçmalıklar yetmezmiş gibi annesi de kendisine inanmamıştı. En çok canını yakan da buydu.

Gözlerini tekrar sıkıca kapatıp güzel şeyler düşünmeye çalıştığı sırada kapı tıklatıldı. Bugün gelen kaçıncı kişiydi sayamamıştı. Irk varislerinin eşleri ve yaşıtı olan arkadaşları, Peter, Merlin, hizmetliler, babası ve tabii ki annesi. Ama hiçbiriyle görüşmemişti. Hepsi kapıyı defalarca kez çaldıktan sonra çabalarının beyhude olduğunu anlayarak vazgeçip uzaklaşmışlardı.

Kötü şeyler düşünüp daha fazla üzülmek istemediği için iyi anıları hatırlamaya çalıştı. Binlerce vardı elbette ama aklına ilk gelen annesi ile yaşadıkları olmuştu nedense. Eğitime yeni yeni başladığı zamanlarda mağrur bir ifadeyle kendisini nasıl izlediği, parlayan gözlerindeki kıvancı ve delicesine alkışlayışı. İç çekti Hesta. Güzel anı bile kalbinin orta yerine bir hançer saplamış gibi canını yakmıştı. Başını iki yana sallayarak başka şeyler düşünmeye çabaladı.

Babasına odaklanmaya çalıştı. Cesur babası Kral Oswald'a.

Bir sene önceki isim gününde eyerini tuttuğu bir atla yanına gelişini hatırladı. Kar kadar beyaz olan kısrağı kendisiyle tanıştırırken nasıl da mutluydular ikisi de. Kısa zamanda hayvanla arasında inanılmsz bir bağ oluşmuştu. Her anını, her keder ve sevinci paylaştığı en yakın sırdaşı olmuştu İnci.

İçi hasretle doldu. Nasıl da ihtiyacı vardı şimdi ona. Yaşadıklarını birer birer anlatıp üzerine atlamak ve Drago ile yaptıkları gibi kırlarda rüzgarla yarışırcasına at koşturmak en çok istediği şeydi şu anda.

Drago...

Onu düşünmek bile kalbinin ritmini değiştirdi. Sahi neredeydi o? Neden uğramamıştı yanına? En uzak olduğu kişiler bile merak etmiş ve nasıl olduğunu öğrenmek için ziyaret etmeye çalışmıştı.

Kalbi sessiz kırıklarla çatırdarken aklına bir anı hücum etti.

Bundan iki sene evveliydi. Dün gibi net ve berrak hatırlıyordu her şeyi. Sarayın merdivenlerinde düştüğünde oğlan elindeki kılıcı ve talimini bırakarak koşup kaldırmıştı kendisini. Bir şeyi olup olmadığını kontrol ederken öyle içtendi ki...

İşte o zaman, o zaman küçük yüreği farklı bir duyguyla hızlanmıştı. Adını koyamadığı o duygu, Drago'yu her gördüğünde ilk zamanki gibi yüreğine yerleşiyordu ve bir daha da ayrılmayacağı kesindi.

Benim hissettiklerimden çok mu uzak onun bana karşı olan duyguları? Neden gelmemişti hâlâ? Ne düşünüyordu olay hakkında? O da inanmış mıydı kardeşinin elbisesini ateşe verdiğine?

Cevabını veremediği onlarca soru zihnine dolarken kalbi mengene tarafından sıkılıyormuş gibi hissetti. Oğlanın anlatılanlara inanmış olma düşüncesinin bu kadar can yakıcı olabileceğini hiç düşünmemişti. Annesinin kendisine inanmamasından bile fazlaydı bu acı. Harekete geçirecek tek şeydi hatta. Daha fazla bekleyemezdi.

KEHANET NOTALARI -1- (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin