Şüphesiz bazı hayatların hikayesi geceye karışmak...
O geceye sızan ufak bir ay ışığıydı. Bense ölüm ve zulümden başka bir şey görmemiş zifiri karanlık...
Aldıkları ceza yüzünden en azılı, psikolojik sorunları olan mahkumların da olduğu büyük bir h...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Yolunu yolumla bir kılana binlerce kez şükürler olsun. Her zerremle yansamda sen de küllenmenin tadı bir başka yarim.
🥀
Birkaç yıl önce...
Pencereden içeri sızan güneş genç kadının yüzüne düşünce homurdanarak gözlerini aralamıştı. Yine uyanmıştı. Yine Allah almamıştı onu yanına. Hala duvarlarına küf kokusu sinmiş bu cehennemden farksız odanın içindeydi.
Uyanır uyanmaz vücudundaki ağrı yüzünün acı ile kasılmasına sebep oldu.
Uyandığında yaşadıklarının bir kabus olmasını ümit etmişti. Oysaki bu odanın içinde tüm gerçeklere uyanmak ona ızdıraptan başka bir şey hissettirmiyordu.Bacaklarındaki kurumuş kan lekelerine bakınca dün geceyi hatırladı. Canından bir can çıkardığı o kasvetli geceyi...
Gök delinmişcesine yağmur yağarken fırtına camlara öfkeyle vurup durmuştu. Hiçbir zaman aklından silinmeyecek o geceyi kalbinde bir kan pıhtısı gibi taşıyacaktı. Bir yandan dayanılmayacak kadar şiddetli sancı öte yandan başında Azrail'i gibi bekleyen adamın azabı.
Hangisine dayanmak daha zordu bilmiyordu. Ayağa kalktı halsizce ve pencereden dışarı baktı. Bunları yaşayacak ne yapmıştı düşünmeden edemiyordu. Bildiği tek şey diri diri gömüldüğüydü. Ne ölüyor ne de nefes alabiliyordu çünkü. Kendini buradan atsa muhtemelen parça parça olacaktı.
Etrafında dağdan ve ağaçtan başka bir şey olmayan bu bina neredeydi? En önemlisi hapsolmuş bu oda binanın kaçıncı katıydı? Hiçbir şey bilmiyordu. Bildiği tek şey gözlerini bu odanın içinde açtığıydı.
Camı kırıp kendini atmayı denemişti lakin cam asla kırılmıyordu. Hem canına kıyabilir miydi? Bu dünyası mahvolmuştu zaten bir iblise uyup ahiretini yakabilir miydi? Yakmadı. Sabırla buradan kurtulacağı günü bekliyordu. En azından ecelin onu erken bulmasını ümit ederek günlerini dolduruyordu.
Kapıdan gelen kilit sesine doğru yavaşça döndü. Göğüsleri acıyla sızlıyordu. Göl olan tişörtüne bakıp ağlamaya başladı. Onu istemiyordu. Asla istemeyecekti. Kucağındaki bebekle içeri giren siyahi kadına öfkeyle baktı genç kadın. "Götür onu buradan!"
"Ama emmek istiyor hanımefendi. Lütfen kıymayın şu günahsıza." Günahsız...
Peki onun günahı neydi? Neden bu cezaya çarptırılmıştı? "Sana yalvarırım götür onu buradan!"
Bebeğin sesini işitince bacakları titredi genç kadının. Kalbinde bir kıvılcım tutuştu. Dizlerinin üzerine düşüncesiyahi kadın kucağındaki bebekle yerde ağlayan genç kadına doğru yaklaştı. "Onun suçu değil," dedi sessizce. Genç kadının saçlarını okşamaya başladı. "Başına gelenler onun suçu değil kızım."