Hep zamandan bahsettim ben , akıp geçmesinden , hızından vs vs ...
Hiç duran zamandan bahsetmedim ama ... Şimdi bahsedeyim o halde ; bazen öyle anlar vardır ki ,hani derler ya " kuş bile uçmayı bıraktı "diye, sanki etrafta nefes alan bir canlı bile yoktur ...
O an gelişen o olaya herkes kitlenmiş vaziyette bakıyordur . Kimsede bir tepki yoktur, kimsede bir hareket yoktur ,kimse elini bile kaldırmıyordur, kimse gözünü bile kırpmıyordur ...
İşte adeta zaman durmuştur...
"Sen kimsin ?" Derseniz bana, benim cevabım koca bir sessizlik olur . Duran zamanın içinde ancak damarlarımda dolaşan kanın zonklaması erişir kulaklarıma ...
Aynı o geceki gibi durdu zaman ...
Küçücük bir kız çocuğu ormanda ,acı içinde baygın yatarken durduğu gibi durdu ...
Sinir krizleri geçiren bir annenin akmak bilmeyen zamanı gibi ...
Ölen anne ve babasının başında acı içinde bekleyen , vücudundaki acılara ek , yanlız başına kaldığı yüzüne vurulan içsel acısıyla kalakalan o küçük erkek çocuğunun zamanı gibi ...
Böyle işte , zaman akar gider ama bazen de durur , akmak bilmez , içindeki acıları katbekat daha fazla hissedersin ...İşte şu an herkesin bulunduğu durum buydu ...
Buketteki o yazı zamanı durdurmuştu , ne o an içeri giren Serkan, ne sinirle buketi alıp kuryeyi bulmak için dışarı çıkan Simay , ne de Simay a gözkulak olmak için arkasından çıkıp giden Melih fark edildi ortamda ... Herkesin zamanı kendine durmuştu , ama en çok Yahya ile benim zamanım durmuştu ...
Çünkü biz yaşamıştık duran zamanın acısını ... Biz aynı adamın iki kurbanı olarak yaşamıştık ...
Betül hiç bir şeyi anlamayarak bana bakarken Serkan ise Simay ın sinirli halini çözmeye çalışıyordu ...
O kırmızı buketin neden bu kadar acı verdiğinden haberleri yoktu ve olmayacaktı . En azından şimdilik ,ya da en azından Serkan ın ...Gözlerim hızlı bir şekilde , sadece bir saniye için Yahya ya değdi ,daha sonra tekrar kucağımda duran ellerime kaydı . Yahya kapının önünden çıkarak başucumdaki koltuğa oturdu ve sadece benim duyabilecegim şekilde fısıldadı ,
" Sakin ol hanımefendi, ben sakinim bak , sen benden daha dirayetlisin , bununda üstesinden geleceğiz evelallah ..."
Ve işte o an sakin oldum , nasıl oldu bilmiyorum ama işte o an içimdeki bütün sıkıntı uçtu ve gitti ... Duran zaman akmaya devam etti , ilerledi , eski hızına kavuştu ...
Beni anlamıştı , hoş ya , Yahya beni hep anlardı ...
Yüzümdeki yumuşamayı hissetmiş olacak ki aynı fısıltıyla tekrar söze başladı ,
"...Olur ki bir şey sizin için hayırlıyken siz onu hoş görmezsiniz . Yine olur ki bir şey sizin için kötüyken siz onu seversiniz . Allah bilir, siz bilemezsiniz ."
Bakara Sûresi 216 . Âyet
" Sen bir müslümansın." Dedi yumuşak bir ses tonuyla ,ama adeta bana bir şeyleri hatırlatmak istemiş gibiydi ...
" Herhangi bir olayla karşılaştığında ön yargılı olmaktan uzak ol . Korkma ,gözlerini kapat ve de ki , " Rabbim in bir bildiği ,var bu bir imtihan, bunda da vardır bir hayır ."bunu tekrar et sürekli kendi içinde ... Yaşadığımız bu olayların hangi kapıların anahtarı olduğunu bilemezsin hanımefendi."İşte bu kadardı ... Zihnimde habire zuhur eden, sürekli varlığını gösteren ,koşturan, durmayan o sesin sükut bulacağı kelamlar bunlardı ...
Tekrar söze başladı ,
" Hem ne demiş Mehmet Akif Ersoy ;
Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak ...
Alçak bir ölüm varsa ,eminim, budur ancak,
Dünyada inanmam hani görsem de gözümle.
İmanı olan kimse gebermez bu ölümle ..."
Gözlerimi kapatarak okuduğu şiiri devam ettirdim,
"Ey dipdiri meyyit , " İki el bir baş içindir ."
Davransana ... Ellerde senin başla senindir !
His yok ,hareket yok, acı yok ... Leş mi kesildin ? "
Sesindeki huşu ve teslimiyetle şiiri devam ettirdi ,
" Hayret veriyorsun bana...
Sen böyle değildin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇİLEKLİ ŞEKER
General Fiction+18, Kitap, şiddet, tecavüz ve zorla alıkoyma tanımları içermektedir. Uyarıyı dikkate alarak okumanız rica edilir. Cinsel içerikli bir kitap değildir... ~~~~ Küçük kızın elini tutarak onu dizine oturtturdu , " Küçük kız şeker ister misin ?" Kız ne...