Miran yanımıza geldiğinde gülerek bana baktı ve "Burada ne işler karıştırdın Minik Şeytan?" diye sordu.
"Sadece sohbet ediyorduk. Sanırım Prenses Açelya fazla kıskanç."
Miran dediğime gülerken Prenses Delfin, Miran'ı kesiyordu.
Abisi ölmüştü, acı içindeydi güya!
"Kendinizi tanıtın lütfen. Bir prensesin huzurunda bu kadar rahat konuşan kişiyi merak ediyorum."
Miran kendini toparladı ve Prenses Delfin'e "Buraya İlge ile aynı amaçla geldim. Yarışlara katılacağım. Komutan Miran." dedi.
"Bekar bir komutan gibi duruyorsunuz." diyen Prenses Delfin ile Miran korkarak bana baktı.
Evet, korkmuştu.
Bu ne hızdı?
"Evet, öyleyim. Bekarım, Prenses."
"Bunu duyduğuma sevindim." diyen Prenses Delfin'e "O zaman sizi üzeceğim." dedim.
Prenses Delfin merakla bana döndüğünde "Miran ile oda arkadaşıyım." dedim.
"Yani?"
"Yani her an bekaretini kaybeden bir erkek olabilir. Bildiğim kadarıyla babanız bu tarz durumlardan hoşlanmayan bir adammış."
Prenses Delfin, "Çok ahlaksız şeyler söylüyorsunuz." dediğinde Miran'a baktım.
O da bu terbiyesiz tavrım karşısında şok olmuştu ama hoşuna da gitmiş gibiydi.
"Emin olun Prenses, sadece söylemiyorum. O ahlaksız şeyleri yapıyorum."
"Prens Bars ile bir ilişki içinde olduğunu düşünmüştüm." diyen Prenses Delfin'e güldüm.
"Birbirlerimizin ihtiyaçlarını karşılamış olabiliriz ama bir ilişki içinde değiliz. Prens Bars'ı bilmiyorum fakat ben ilişki insanı değilim."
"Neden? Güvendiğin birinin kollarında ömür geçirmek neden istenmesin?"
"Neden bana köpek olacak birçok erkek varken aralarından birini seçeyim? Bir adamla ömür geçmez."
Prenses Delfin'in ağzı açık kalmıştı.
"Keyfim hangisini istersem ona giderim. Böylece isteklerime, ihtiyaçlarıma, tarzıma ve moduma göre birçok erkeğim olmuş olur."
Prenses Delfin dayanamayarak "Bu muhabbet bana yeter. İyi geceler." diyerek giderken Miran'a baktım.
"Hanımefendi fazla iddialı konuştunuz."
Başımla onu onayladım.
"Biliyorum."
"Ve bu benim zararıma oldu. Güzel bir kadın kaybettim."
Gözlerimi kaçırırken "Vah vah! Ne yapacağız?" diye sordum.
"Onu sen bul bence."
"Hmm... O zaman cezalandırmalısın beni. Bir hata yaptım. O kadınla hangi eylemleri engellediysem üzerimde uygulanabilirsin."
Miran yutkunurken güldüm.
"Ama öncesinde söyle bakalım, Amiral ile ne konuştunuz?"
"Birisinin yaramazlığı yüzünden fazla sürmedi fakat öğrendiğime göre ailesini bir kadın yüzünden kaybetmiş."
"Nasıl?"
"Kendisi o esnada dışarıdan eve dönmüş ve genç bir kızın kucağında kız kardeşini bulmuş."
Bir küfür mırıldandım.
"Ve o genç kız annesi ile babasını öldürmüş."
Miran beni onaylayınca "Babası yetimhane müdürü olabilir mi?" diye sordum.
"Bunu nereden bildin?" diye sorduğunda sinirle yere tekme attım.
"Çünkü onları ben öldürdüm. Annesi ve babasını katleden kişi benim."
"O genç kız sendin."
Oflayarak saçımı geriye doğru attım.
"Amirale o gücü ben vermiş olabilirim."
Miran anlamayarak "Nasıl?" diye sordu.
"Şöyle ki..."
"Sen de kimsin?"
"Bu küçük prenses ile oyun oynamaya geldim. Asıl sen kimsin?" diye sordum.
Kız çocuğu, "Abi!" diyerek gencin kucağına atladığında sessizce yutkundum.
"Bir abin olduğunu bilmiyordum." dedim, gülümseyerek.
Abisi benden tahminimce dört beş yaş büyüktü.
"Küçüklükten beri dışarıda eğitim görüyorum. Babamları ziyarete gelmiştim." dediğinde rahatladım.
Benim hakkımda bir şey biliyor olamazdı.
"Bu abla, babama vurdu." diyen çocuk ile küfür mırıldandım.
Abisi sinirle bana bakarken daha üstünde kanım kurumamış bıçağı karnına sapladım ve koşmaya başladım.
Miran derin bir nefes verdi ve "Müdürün seni kestiği bıçakla Amiral'i bıçakladın." dedi.
Onu başımla onayladım.
"Ve onu bıçaklarken üstünde kanın vardı."
"Evet."
"Sence bu mümkün mü?" diye sorduğumda Miran, "Bunu anlamanın tek bir yolu var." dedi.
"Neymiş o?"
"Deneyeceğiz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahkumun Zehri
FantasyDoğmadan lanetlenmişti. Kurtulamadığı lanet onun kaderiydi. Yapabileceği hiçbir şey kalmamıştı. Laneti onun hayatı olacaktı. Lanetiyle yaşayacak, laneti ile öldürecekti.