5 Nisan 1682
Yekta'nın evine camdan gizlice girdiğimde onun daha uyumadığını ve koltukta oturduğunu gördüm.
"Bu nasıl bir acemilik? Işık kapalı olan her evin sahibi uyumuyordur."
Dudak kıvırdım.
"Uyuyor olmana gerek yok."
"Ee ne istiyorsun? Para mı? Değerli eşya mı yoksa?"
Gözlerinin içine baktım ve "Canını." dedim.
"Küçük... Bu o kadar kolay değil."
"Nedenmiş o?" diye sordum, alayla.
"Ben yenilmezim."
Onu umursamadan eldivenlerimi çıkardım.
"Ben bir bilim insanıyım. Buradakilerin aksine senin asıl amacını görebiliyorum."
"Burada zeki insan olmaz. Seni kim bilim insanı yaptı bilmiyorum fakat dışarıdaki domuzlardan tek farkın sessiz olman. Onun haricinde onlar gibi beyinsizsin."
Alayla gülme sırası ondaydı.
Beni umursamadan camına yaklaştı ve perdeyi açtı.
Tüm herkes buradaydı.
"Şimdi... Tekrar söyle."
Hepsinin öldürmemin bir imkanı yoktu. Gücümü onlara gösteremezdim.
Çıkardığım bıçağı Yekta'nın tam kalbine sapladıktan sonra camdan bizi izleyenlere orta parmak çektim.
Hepsi beni yakalama amacıyla içeriye dalarken kaçmaya başladım.
Günümüz
Tepenin arkasına geldiğimde beni bekleyen üç adamla karşılaştım.
Bence rastgele bir asker bekliyorlardı fakat beni gördüklerine daha mutlu olmuşlardı.
"N'aber Agah Abi?" diye sordum.
"Bir gün tekrar karşılaşağımızı biliyordum." dediğinde güldüm.
Elimdeki satıra bakarken "Kasap da aynısını diyordu. Şimdi başı bir ağaca asılı. Gövdesi dökülmüş yaprakların üstünde." dedim.
Agah Abi yanındaki iki çömeze "Siz geri dönün ve Yekta'ya haber verin." dedi.
"Yekta mı?" diye sordum, şaşkınlık ile.
"Ne oldu Küçük Domuz? Yekta öldü mü sanıyordun?"
"O adam zombi mi lan? Kalbinden bıçakladım ben onu!"
"Demek ki kaydırmışsın."
İkinci hatamdı bu.
Amiral'i de Yekta'yı da kendi gücümle öldürmem lazımdı.
Çömezler gittiğinde "Bilim insanıyım diyordu ama sizi maymunluktan insanlığa evirememiş." dedim.
"Bunu benimle dövüşerek öğrenmen lazım."
"Hay hay."
Elindeki satırı sinirle yere sapladım ve Agah Abi'ye doğru koştum.
Agah Abi yakın dövüşteki başarımı biliyordu.
Bu yüzden savunmada kalmıştı.
"Seni pırlanta gibi parlatabilirdik." diyerek yumruk attığında kenara çekildim.
"Parladım da! Merak etme."
"Kraliyetin köpeği olarak mı? Bu kadar mıydın sen?"
"İlk olarak..."
Ona sinirle bir tekme attım ve cümlemi tamamladım.
"Ben asker değilim."
Bir tekme daha attım.
"Kraliyet benim köpeğim olmuş durumda."
Son olarak başına bir tekme attığımda sersemleyerek sırt üstü yere yığıldı.
"Son olarak benim gücümü kimse "bu kadar mı" diyerek küçümseyemez. Benim gücüm akıl almaz bir boyutta."
Agah Abi yerde soluklanırken "Adımı anmaya korkan bir ülkede yaşıyorsun. Ben herkesin ürktüğü ve öldü sanılan suikastçiyim. Silahı asla bulunamayan suikastçiyim." dedim.
Agah Abi "Sen olduğunu anlamamız lazımdı. Senden başkası silahını onca cinayete rağmen saklayamazdı." dediğinde güldüm.
"Ve benimle dövüşmemen gerektiğini bilmeliydin." dedim ve eline dokundum.
Agah Abi acı içinde ölürken yere sapladığım satırı alıp kafasını kestim.
Kasap'a yaptığım gibi kafasını ağacın dalıma bağladıktan sonra çevreme bakındım.
Buralarda bir yerde bayrak olmalıydı.
Bingo!
Çalılığın arasına saklanmıştı.
Kraliyet bayrağını aldım ve yüzüme bulaşan kanları onunla sildim.
Bayrağı katlayıp cebime koyarken gitmeyi planlıyordum ki çevrem bir düzineden biraz fazla insan ile çevrildi.
Başlarında duran Yekta'yı gördüğümde alayla güldüm.
"Teke tek gelsene şerefsiz."
"Asla yapmam."
"Gücünün yetmeyeceğini biliyorsun."
"Sadece kendimi ihtimallere bırakmayı sevmiyorum. Aynı senin beni öldürmek istediğini anladığımda içime çelik giymem gibi..."
Sinirle küfrettim.
"Bıçağın sana girdiğine emindim!"
"Sadece çelikle kıyafetim arasında kalan kumaşları paramparça ettin."
"Namussuz herif!"
Beni umursamadan Agah Abi'nin cesedine baktım.
"Bir bu adama işini ihtimallere bırakmaması gerektiğini öğretemedim."
Satırı göstererek "Kasap'a da öğretememişsin." dedim.
Yekta küfrettikten sonra yanında getirdiği adamlara "Gebertin şunu." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahkumun Zehri
FantasyDoğmadan lanetlenmişti. Kurtulamadığı lanet onun kaderiydi. Yapabileceği hiçbir şey kalmamıştı. Laneti onun hayatı olacaktı. Lanetiyle yaşayacak, laneti ile öldürecekti.