Bitiş düdüğü çalmasına rağmen Miran üstümden kalkmamıştı.
Amiral sertçe Miran'ı üstümden çekip "Sağır mısın sen?" diye bağırdığında ona sadece bakabildim.
Yerimden kalkamıyordum.
Prens Bars yanımda bittiğinde hafifçe beni kaldırdı.
Oturur pozisyona geldiğimde ona yaslanıyordum.
"Beni duyuyor musun?"
Başımla onu onayladım.
"Bir şeyler söyle."
"Şu zırhı üstümden çıkar."
Gülerek zırhı çıkarttığında üstümden bir yük kalkmıştı.
"Neden maçı durdurdunuz? Bu yasak."
"Salak kız sana değer."
"Yine de kaybetmiş mi oluyorum?"
"Ben burada yenilmiş bir kız görmüyorum."
"Ayağa kaldırsana beni."
Belimden tutarak ayağa kalkmama izin verdiğinde Amiral'e baktım.
"Nasıl oluyormuş lan boğulmak?" diyerek Miran'ın boğazını sıktığında "Biri onu durdurmayacak mı?" diye sordum.
"Kral durdursun, bana ne?"
"Seviyorsun beni." dediğimde gülümsedi "Eh." dedi.
"Eh?"
"Seviyorum."
Kral Tan'ın askerleri Amiral'i Miran'dan uzaklaştırırken Kral Tan, "Bu ne saygısızlık?" diye bağırdı.
Prens Bars durdurmuştu maçı.
Beni kurtarmak için de olsa bunu yapması yasaktı.
Amiral, "Kralım lütfen beni bağışlayın fakat Miran diye tanıdığımız bu kişi Miran değil. Miran'ın yerine geçmiş birisi. Komutan Miran'a ne olduğunu bilmiyoruz ve bu kişinin yaptığı yasalara aykırı. Bundan dolayı Prens Bars'ın maçı durdurması gerekti." dedi.
Prens Bars bunların hiçbirini bilmiyordu.
"Bunu bana bildirmeden yapmış olmanız da yasal değil. Şimdi İlge ve karşısındaki her kimse kalsın. Diğerleri sahayı terk etsin. Maça devam edeceğiz."
Prens Bars da Amiral de emirle geri çekilirken Amiral, "Sağ kulağına hasar verdim. Muhtemelen çınlıyordur. Dengesi iyice kötüyken bacağına odaklan ve onu gebert." dedi.
Gülümsedim.
"Sağ ol."
"Dikkatli ol."
"Olacağım."
Amiral de sahadan çıktığında Miran ya da her kimse, "İyi yırttın." dedi.
"Ama sen benim gibi yırtamayacaksın."
"Madem birimiz ölecek. Hadi her türlü silah serbest olsun."
Bunun anlamı Miran'ın kanını akıtabilmemdi.
"Bana uyar." dedim ve seyircilerin sahaya fırlattığı silahlara baktım.
Satır gördüğümde mutlulukla onu aldım.
"Biliyor musun Kasap lakaplı bir arkadaşım olmuştu. İnsanları avlayıp etlerinden harika yemekler yapıyordu."
"Babamızın dostuydu, bilmez miyim kardeşim?" dediğinde sinirle satırı ona fırlattım.
Kenara çekildiği için satır onun koluna saplanmıştı.
Acıyla satırı çıkardığında aldığım bıçakları da ona fırattım.
Bıçaklardan birinden kaçmıştı.
Diğerinin ise keskin kısmını havada yakalamıştı.
"Bunu uzaktan yapmayalım." diyerek bir kılıç aldığında Demirci'ye yaptırdığım kılıcı çıkardım.
Kılıç kullanmasını gram bilmiyordum.
Neyse ki sahaya gizlice iki tane bıçak sokmuştum.
Kılıcını bana savurduğunda kılıçla onu engelledim.
Bir adım attı, tekrar kılıcını savurdu.
Tekrar, tekrar, tekrar...
Beş dakikamız böyle geçmişti.
"Ne yaptığını bilmiyorsun ama hızlı öğreniyorsun." dediğinde güldüm.
"Öyleyimdir."
Bir ayağını çaprazlama kenara attığında aynadaki görüntüsü gibi ben de onu yaptım.
Bir şey bilmiyordum.
Onu taklit etmeliydim.
Kılıcını savurduğunda hızla karşılık verdim.
Onu taklit ettiğimi anlamıştı.
Adımlarını çok hızlı değiştirmeye başlamıştı.
Ona ayak uydurmak zordu ama bunu yapabilirdim.
Hızını git gide arttırıyordu.
Kılıcımı elimden düşürdüğünde sırıttı.
"Kaybediyorsun. Hem de üçüncü kere."
"Ben kaybetmem. Hiçbir zaman da kaybetmedim." dedim ve sertçe onu ittirip yerden bir kılıç daha aldım.
Ona döner dönmem ile kılıcını savurduğunda küfrettim.
Elimin üstünü kesmişti.
"Canın mı yandı kardeşim?"
"Senin daha çok yanacak." dedim ve kılıçla onun üstüne yürüdüm.
Kılıçlarımız yine tüm arenada çarpışırken Miran'a "Aslında sen kimsin?" diye sordum.
"Babamız bana İltay ismini koymuş. İkimize uyumlu isimler koyması ne tatlı." dediğinde ona küfürler ettim.
"Defol git köpek." dedim ve kılıcımı sinirle ona savurdum.
Kılıcımı bir kere daha düşürdüğünde başka kılıç var mı diye çevreye baktım.
Yoktu.
"Köşeye sıkıştın."
"Asla!"
Kılıcını bana doğrulturken güldü.
"Ben kazandım İlge!"
"Daha ölmedim!"
"Öleceğini biliyorsun."
"Ölmeyeceğim! Sana karşı asla kaybetmem!"
"Seni hep başkaları kurtardı! Şimdi tek benimsin!"
Sinirle "Asla." dedim.
"İlge sen sadece babamız sayesinde güçlü olan birisin! Sende eğer o güç olmasaydı beş para etmezdin!"
Sinirden yumruklarımı sıkıyordum.
"Sen bu hayatta hiçbir şey olamadın İlge! Hiçbir zaman da olamayacaksın! Saçma kararların yüzünden buradasın ve hırsın yüzünden öleceksin!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mahkumun Zehri
FantasyDoğmadan lanetlenmişti. Kurtulamadığı lanet onun kaderiydi. Yapabileceği hiçbir şey kalmamıştı. Laneti onun hayatı olacaktı. Lanetiyle yaşayacak, laneti ile öldürecekti.