37. BÖLÜM

640 26 12
                                    

SÜSEN DEN
bir anlığına da olsa bu hayatta birine güvenebiliceğimi düşünmüştüm,
ama maalesef bu düşüncem çok uzun sürmemişti.
hayat bana bir kez daha gerçek yüzünü göstermişti.
hayat bana; en sevdiğin insandan bile büyük darbeler alabileceğini göstermişti.

yatakta yüz üstü uzanıyorum, elim karnımda, saat öğlen on iki, çaresizce ne yapacağımı düşünüyordum.
bütün bu olanları bir türlü idrak edemiyordum.
gözlerimin yaşını silip elime telefonumu alıp, aybike ve afra ya mesaj yazdım.
" atacağım konuma gelin, ve şuan hiç bişey sormayın lütfen." Diyip gönderdim.
çok geçmeden ikisinden de tamam cevabını aldım.
bir anda kapım çalmaya başladı.
" kimsin?"
" sevgilim, benim."
onun sesini duymamla gözlerimi sakinleşmek için bir kaç saniyeliğine kapatıp açtım.
" şuan müsait değilim, üstümü giyinip çıkacağım." dedim.
" nereye ve kiminle?" dediğini duydum.
" aybike ev afra ile buluşucam."
" benim de gelmemi ister misin?"
" gerek yok." Diyip ayağa kalktım ve hızlıca üstümü değiştirip Saçımı başımı düzeltip kapıya doğru yanaştım.
kapıyı açmamla onun yüzünü görmem bir oldu.
hiç bir şey olmamış gibi gülümseyerek duruyordu karşımda.
" güzelim çıkmadan önce bir şeyler ye istersen, bebeğimizin sağlığı önemli biliyorsun." dedi saçlarıma dokunup.
ellerini saçımda hissetmemle midem bulandı.
" afra larla yerim birşeyler." Diyip yanından geçip aşağıya indim.
annem ve Ahmet beyi göremeyince sorgulamadan dışarı çıktım.
gözlerden uzak bir yere kadar gelince bir taksi durdurup bindim, ve kendimden emin bir şekilde konuştum.
" en yakın hastaneye gidebilir miyiz?" Dedim.
taksici başını sallayıp gazı kökledi.
bir kaç dakika sonra hastane ye ulaştığım da adama parasını verip, aybikeye konum attım, afraya atmadım çünkü zaten afra yi aybike getiricekti yürüyemediği için.
hastane nin bir bankina oturup onları bekledim, çok geçmeden onları karşımda görünce gözlerim doldu.
afra ve aybike karşımda korkuyla bana bakıyorlar dı.
" neden burdayız?" dedi, afra hızla.
" ben bu bebeği istemiyorum." dedim zorlukla.
hayır istiyordum...
" ne demek bu bebegimi istemiyorum."
bunu soran aybike olmuştu.
" istemiyorum işte... Ben o adamın çocuğunu doğurmak istemiyorum." dedim gözlerimi silip.
aybike ve afra birbirlerine bakıp ne olduğunu anlamaya çalıştılar.
" Ömer le aranızda bir problem mi oldu?" diye sordu afra.
" evet... problem den daha da fazla şeyler yaşadık biz." dedim.
" bebegi istemicek kadar ne yaşamış olabilirsiniz ki süsen. hem sen bu bebeği çok istiyorken." dedi Aybike.
" bunları lütfen sonra konuşalım." Diyip ayağa kalktım ve hastanenin girişine doğru ilerlemeye başladım.
aybike ve afra da arkamdan geliyorlardı.

içerideydim, birazdan benden gitmesi için beklediğim sedyenin üzerinde çaresizce duruyordum.
" bebeğin babasının bundan haberim var değil mi hanfendi?" doktorun sorusuyla afallayıp sonra da cevap verdim.
" evet var." dedim.
" peki o zaman, operasyona başlıyoruz."
hoşçakal miniğim, umarım beni affedersin...

OMER DEN
heyecan ve mutluluktan yerimde duramıyordum, bir bebeğimiz olacaktı, baba olacaktım, mucize gibi bir şeydi bu.
süsen bana dünyanın en güzel mucizesini vermişti, bana baba olma hakkı sunmuştu...
hızlıca telefonumu elime alıp iyi bir baba nasıl olunur diye araştırma yapmaya başladım...

SÜSEN DEN
" bitti mi?" diye sordum doktora.
" bitti." dedi.
bunu demesiyle yüreğim sıkıştı, kalbimin durduğunu hissettim sanki.
yavaş ve sarsak adımlarla odadan çıktım, duvarlara tutuna tutuna yürümeye devam ettim.
sonra dayanamayıp çığlık ata ata ağlamaya başladım.
"özür dilerim bebeğim, özür dilerim, nolur affet beni, nolur." dedim.
ağlamaktan doğru düzgün konuşamıyordum, o an kendimi de öldürmek istedim, o an kendi canımın da gitmesi için dua ettim içimden.
sonra hiç ummadığım bir anda birinin bana sımsıkı sarıldığını hissettim.
kim olduğuna bakmak için başımı kaldırdığım da berk i görmemle daha şiddetli ağlamaya başlaman bir oldu.
" berk herşeyi mahvetti o." dedim zorlukla.
" geçecek, söz veriyorum geçecek kardeşim." Diyip Saçımı okşadı.
" berk, o benim..." dedim ama devamını getiremedim.
" babanı öldürdü."
berkin bir anda benim cümlemin sonunu getirmesiyle şaşırıp konuştum.
" sen nerden biliyorsun?"
" Ömer dün kendi söyledi." dedi.
" benim babam dı o ya, o benim canımın bir parçasıydı, o benim ilk aşkım di.
tamam son zamanlarda aramız limoniydi ama yine de ben onu çok seviyordum, herşeyim di o benim berk."
dedim çaresizce ve umutsuzca.
" seni çok anlıyorum canım...
ama Ömer in de kendince haklı yönleri var, onun da annesi senin baban tarafından katledilmiş."
" benim babamın yaptığı şeyin aynısını yapmak zorunda değildi, hapise falan artırılabilirdi, ama öldürmek çare değildi. bu bir intikam alma şekli değil,
bu resmen bir ruh hastasının, kendini bilmez, iğrenç, pislik bir insanın yapabileceği birşey." dedim.
" senin de canın çok yandığı için ömeri anlamak istemiyorsun süsi, ama bir gün ömeri anlicaksın, ikinizde bir gün çok pişman olacaksınız.
biriniz, intikamını yalnış aldığı için çok pişman olucak, biriniz de onu anlamadığı için çok pişman olucak.
ikiniz de birbirinizi anladığınız da iş işten geçmiş, çoktan birbrinizden gitmiş olacaksınız." dedi.
" ben zaten çoktan gittim ki ondan." dedim hızla.
" aklın ondan gitmiş olabilir süsen... ya kalbin, Oda aynı şeyi söylicek mi?"
" berk bak ben gerçekten onu hayatımda istemiyorum artık, zaten bebeği aldırarak yeterince ispatlamış oldum."
" o bebeğin hiç bir suçu yoktu be güzelim, neden yaptın bunu o masum cana."
" o da kaybetme acısını yaşasın diye." dedim acımasızca.
" süsen Ömer zaten çocukken annesini kaybettiğinde o acıyı yaşadı, birini senin baban yaşattı, diğerini de ondan çocuğunu alarak sen yaşatacaksın."
" berk neden beni savunmuyorsun, bende haklıyım."
" özür dilerim süsen ama sen haklı değilsin." Diyip yanımdan gitti.
" nasıl ya." diye sitem ettim hızla.
bende onun arkasından hastane nin bahçesine çıkıp aybike lerin yanına gittim.
afra bana bakarak konuştu.
" aldırdın mı?" dedi.
dim dik durmaya çalışırak; " evet." dedim.
aybike elimi tutup konuştu.
" ne olduğunu anlatmak ister misin?"
" şuan onun canının yanışını izlemeyi daha çok istiyorum kızlar, yanımda olduğunuz için teşekkür ederim, ben simdi gidiyorum herşeyi anlatıcam söz veriyorum." Diyip hızla bir taksi çevirip bindim.

bir kaç dakika sonra eve ulaştığımız da taksi den, dimdik ve güçlü bir şekilde indim.
eve bakıp nefretle konuştum.
" işte şimdi cehennemin başlıyor Ömer yılmaz, sana bu cehennemi sözde sevdiğin kadın yaşatacak." Diyip derin bir nefes alıp içeriye girdim.
içeriye girmemle koşa koşa onun odasına gitmem bir oldu.
kapıyı sertçe açmam güçlü bir ses gelmesine sebep oldu.
bunu yapmamla uzandığı yatağından ayağa kalkıp telaşla bana baktı.
bende hiç düşünmeden elimdeki hastane belgelerini yatağına fırlatıp bakmasını bekledim.
anlamaz gözlerle yataktaki belgelere bakıp konuştu.
" bu ne süsen?" dedi.
bende sinsice gülümseyip üstten üstten konuştum.
" kendin aç bak, ben söylersem sürprizi kaçar." dedim.
bir kaç saniye kağıtlara bakıp yavaşça eline alıp okumaya başladı.
bir kaç saniye sonra yüzünün aldığı hali görünce öğrendiğini anladım.
elini yumruk yapıp gözlerini bana çevirdi.
zorlukla konuşmaya başladı.
" yalan dimi, yalan söylüyorsun şuan.
bana kötü bir şaka yaparak intikam alıyorsun değil mi?" dedi çaresizce.
evet işte şimdi çaresiz olma sırası ona gelmişti.
" hayır." dedim net bir şekilde.
" ne demek hayır süsen." Diyip ses tonunu yükseltti.
" senin gibi bir adamın çocuğunu doğuracağımı falan mı sandın." dedim Sonra da acımasızca gülümseyip konuşmaya devam ettim.
" ahhh yazık sana be omercim.
hayal dünyan dan çık artık, çok sağlıksız bu yaptığın." dedim ve bunu dediğim anda elini kaldırdı, bende o an refleksle elimle yüzümü kapatıp kendimi korudum, sonra elini indirdiğini gördüm.
buyuk bir nefret ile konuşmaya başladım.
" yap... yapsana bunu da, yapsana Allahın belası, babamı öldürdün beni de dövsene, beni de öldürsene." diye bağırdım hızla.
" bunu o masum cana nasıl yaparsın sen, senin baban masum değildi, ölmeyi hak ediyordu... ama bu masum daha dünyaya bile gelmemiş bu cana bizim canımıza nasıl kıyarsın.
sana bişey diyim mi... asıl katil sensin ben değilim, umarım... umarım vicdanın biraz da olsa sızlar. çık dışarı şimdi.
ha bu arada unutmadan söyleyim, bu yaptığını sana çok fena ödeticem süsen kılıç." dedikleriyle kalbimin sıkıştığını hissettim.
hic bişey demeden ordan çıkıp kendimi odama attım, kapımı kilitleyip kendimi yere atıp bağıra çağıra ağlamaya başladım.

ÖMER DEN
süsen odadan çıktıktan sonra büyük bir öfkeyle duvarındaki aynaya yumruk atıp bağıra bağıra konuşmaya başladım.
" neden ya neden, neden yaptın bunu, Allah kahretsin, Allah kahretsin, o bebeğin hiç bir suçu yoktu, ben onun babası olacaktım, o benim herşeyim olacaktı.
ama şuan kendime bir söz veriyorum, o bebeğe yaptığının acısını senden çıkarıcam süsen kılıç."

SÜSÖM ( ÜVEY KARDEŞİM)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin