38. BÖLÜM

1.2K 24 46
                                    

ACININ TATLI TEBESSÜMÜ
SÜSEN DEN
saat gecenin bilmem kaçı...
bedenim odamdaki soğuk zeminin üstünde...
gözlerim yaşlı...
kalbim yorgun...
düşünüyorum, düşünüyorum, düşündükçe deliriyorum. neden diyorum, neden herşey bir anda böyle mahvoldu diyorum, nerede hata yaptım, yada kime bir kötülük yaptım da hayatım bu kadar berbat hale geldi...
işte o an gecenin en sessiz saatlerinde düşünerek çaresizce uyuya kaldım.

ÖMER DEN
gözlerimi açtığımda saat sabah yedi ye geliyordu, çok fazla uyuyamamıştım, muhtemelen saat gece dörde kadar deli gibi düşünmüştüm, sonra da uyuya kalmıştım.
yüzüm sert, gözlerim donuk, kalbim buz gibiydi, canımın çok yandığını hissediyordum, ama acımı kendime bile belli etmemeye çalışıyordum, çünkü bu acıyı kendime belli edersem, etrafımda, canımdan bile çok sevdiğim insanların kalbini çok fena kıracaktım.

YAZAR DAN...
selam güzel insanlar... Ben omer ve süsenin,  acılarlarla, güzelliklerle, imkansızlıklarla, mucizelerle dolu aşkını kaleme alan sılaa...
aslında bunları bölümün sonunda söylicektim ama bir değişiklik yapayım Diyip bölümün ortasında konuşma yapmak istedim.
biliyorsunuz ki şuan, susen ve ömerin ilişkisi, işin içinden çıkılmayacak bir raddeye geldi, sırlar, kalp kırıkları, acılar, üzüntüler, güvensizlikler, hayal kırıklıkları... ve daha fazlası.
size şunu söylemek istiyorum, yıllarca, aylarca, günlerce, saatlerce acıya batabilirsiniz, sevdiğiniz insandan darbe alabilirsiniz, aranız bir daha kapanması imkansız şekilde açılır, ama aslında imkansız diye birşey yoktur, o imkansızlığı, imkanlı kılmak sizin elinizdedir, ne olursa olsun, bir şeyi yada bir insanı gerçekten istiyorsanız, o size gelir, o sizin olur, siz yeter ki isteyin, yeter ki kendinizden emin olun, yeter ki ben bunu yapamam edemem demeyin,
sizler, çok güçlü, çok güzel, yada çok yakışıklı, Kendine güvenen, tuttuğunu koparabilecek insanlarsınız, biliyorum...
aslında bu kurgu da bir nevi sizi temsili yazılmış bir kurgu, hayatın her parçasından bir kaç yaşanmış olaylar vardır...
bu arada kurgu ile alakalı yorumlarınızı okuyorum, verdiğiniz ilgi gerçekten o kadar mutlu ediyor ki beni, sizi çok seviyorum, hep birlikte bu kurguyu büyütüyoruz, saolun var olunnnnn, yorumlarınızı göndermekten vazgeçmeyin, yorumlarınız çok önemli biliyorsunuz.. ve eger aklınızda bişeyler olursa eklememi istediğiniz bana ulaşabilirsiniz.
TEKRARDAN TEŞEKKÜRLER,
ŞİMDİ SİZİ BU GUZEL İKİ İNSANLA BAŞ BAŞA BIRAKIYORUM🤍🤍🤍

SÜSEN DEN
sabah gözlerimi açtığımda, saat on bire geliyordu, gerçekten bu kadar uyumuşmuydum, başım da çok fena ağrıyor du, çok halsiz hissediyordum kendimi...
yataktan sarsak adımlarla kalkıp üstümü değiştirip, elimi yüzümü yıkayıp, aşağıya indim, oturma odasına baktım ama kimse yoktu, annem, Ahmet bey ve... o.
hızlıca telefonumu elime alıp anneme mesaj attım.
" anne nerdesin?"
cevap iki dakika sonra geldi.
" Ahmet amcanla, İzmire gittik kızım, akşama doğru geri dönmüş oluruz."
şaka gibi gerçekten, şehir dışına gidiyor ve bana ben sormadan söyleme gereği duymuyor, harika bir annene ye sahibim cidden...
küçük ve yorgun adımlarla mutfağa ilerledim, masanın üstünde duran yeşil elmalardan birini alıp, küçük bir ısırık aldım, midem hiç bişeyi kabul etmiyordu, halsizlikten bayılıp kalmamak için mideme bişey almam lazımdı zorla da olsa.
elimdeki elmayla bahçeye çıktım, temiz havayı içime çektim, ruhumu o an bu temiz havaya hapsetmek istedim.
biraz daha orda durduktan sonra, içeriye girmek için arkamı döndüm, arkamı dönmemle küçük bir çığlık atmam bir oldu, çünkü o buradaydı, tam karşımda duruyordu, bir nefes kadar yakınımda duruyordu, başımı gözlerine bakabilmek için havaya kaldırdım,
o an gözlerimiz birbiriyle kesişti, onun gözleri donuk, benim  gözlerim ise  acılı bakıyordu.
aramızdaki uzun süren sessizliği onun sesi bozdu.
" o kadar şeyden sonra nasıl gözlerime bakabiliyorsun.?"
dediği şeyle hala gözlerine bakmaya devam edip acılı bir tebessümle cevap verdim.
" sen o kadar şeyden sonra nasıl bakabiliyorsan, bende öyle bakıyorum." dedim.
" ben masum bir cana kıymadığım için gözlerine bakabiliyorum.
ya sen... sen nasıl bakabiliyorsun, bak gerçekten soruyorum, böyle bişey yapıp nasıl hala karşımda yürek yemiş gibi durabiliyorsun." dedi, sesi bana sevgi dolu olan Ömer gibi çıkmıyordu artık.
gözlerim doldu, bir cevap vermek istedim ama veremedim.
acılı bir tebessüm koydu yüzüne ve sonra devam etti.
" susman bile herşeyin cevabı, susman bile yaptığın şeyin senin bile canilik olduğunun farkına varmandır."
yine hiç bişey diyemedim, gözümden bir damla yaş usulca aktı yanaklarım dan.
" benden aldığın bebeği, bana geri vereceksin, kaybettiğim bebeğimin yerine yeni bir bebek vereceksin bana..."
bir anda ağzından çıkan sözcüklerle donup kaldım, yüzüne öylece bakakaldım bir kaç saniye.
" Ne." dedim Sonra yalnış anladığımı düşünerek.
" ne anladıysan o." dedi.
" sana bir hafta sure veriyorum, ya sen tıpış tıpış bana gelirsin, yada ben zorla seni alırım, anladın mı?" son kez de bunları söyleyip yanımdan ozmuzuma vurarak geçip gitti.
o an olduğum yere çivilenmiş gibi kaldım, hala dediği şeyleri idrak edemiyordum. bana açık açık, sen bana izin vermezsen, ben sana zorla sahip olurum mu demek istemişti gerçekten.
benim tanıdığım Ömer bu değildi, benim aşık olduğum adam bu değildi,
nerde benim güzel kalpli, aşık olduğum adam, nerde...

SÜSÖM ( ÜVEY KARDEŞİM)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin