Yeni bir bölüm ile karşınızdayım!!
Bu bölümün iki bin kelimesini biranda Wattpad sildiği için tekrar yazıp hemen yazdığım gibi atıyorum. Hatam olursa affola. Yıldıza basıp yorum yaparsanız sevinirim. İYİ OKUMALARR!!♪~🫀🤍~♪
“Yalnızlığı çok seversek , bir gün o da çekip gider mi..?”
-Oğuz Atay
♪~🫀🤍~
Koltukta bir tur daha etrafımda döndüm. Geldiğim'den beri başka birşey yapmıyordum. Odamda oturmuş, dönüyordum.
En son kız'ın üstüne kustuktan sonra ne oldu hatırlamıyordum. Kesik kesik vardı. Kız restoranı inletecek derece çığlık atmıştı ve yaptığım'dan da pişman değildim. Ama bilerekte kusmamıştım. Kıza çekil demiştim, çekilmedi.
Kız'ın çığlığı ile sağır olduğumu düşünmüştüm. Yoktu öyle bir bağırma. Ama ondan sonrası yoktu. Zorla bir arabaya bindiğimi hatırlıyorum ve eve gelip birinin kapıyı açtığını. Kapıyı açan kişiyi bir türlü hatırlamıyordum. Kapıyı açan kişinin elinden anahtarı alıp yüzüne kapıyı kapatmıştım. Sonrada kapı önünde uyumaya devam etmiştim.
Sabah 4. Alarm ile zar zor uyanmıştım. Başım zonkluyordu. Takmayıp hemen evden çıkıp Askeriye'ye gitmiştim.
Ahmet ise ortalıkta yoktu. Herhalde ben kafasına sıkmadan, kendi sıktı. En mantıklı karar. Dün acaba Arlas komutan'a ne dedi'de verdi o peçeteyi acaba. Bunu bilmediğim için daha tedirgindim.
Arlas komutan'da yoktu ortalıkta. Ben askeriye'ye adımı mı atar atmaz karşımda dikilmesini bekliyordum.
Ama şöyle birşey'de var, Tim'de yoktu ortalıkta. Biri olmasa tamam dicem ama hiç biri yoktu. Değişik.
Kapı çalınca durdum. Dönmeyip düzgün bir hıza aldım masada. Gel dedikten sonra kapı açıldı. Er girdi içeri, esas duruşa geçip selam verdi. Ardından masanın önüne geldi. "Komutanım, Arlas komutanım eğtim alanında sizi bekliyormuş."
Gözlerimi kapatıp içimden on'a kadar saydım. Ahmet seni gördüğüm ilk an kurşuna dizmezsem neyim.
Kurşuna dizilcek şeylerin arasına Ahmet ilk sırada yer alıyordu. "Tamam çıkabilirsin."
Kapı kapanma sesini duyunca sesli bir nefes verdim. Hadi bakalım İlay, başlıyor. Göster kendini.
Daha fazla oyalanmadan üzerimi değiştirmeye gittim. Bekletmek istemiyordum. Üstümü hızlı bir şekilde değiştirdim. Zaten değişen tek şey üstümdü. Yeşil tişört giymiştim o kadar. Hızlı bir şekilde bahçeye çıktım. Hızlı adımlar ile giderken, ilerde kollarını arkadan bağlamış bir şekilde beni bekleyen yüzbaşı'yı gördüm.
Daha'da hızlandım. Hatta koştum. Kısa süre içinde yanına gelmiştim. Üstten bana baktı. "Rahat." Dedi. Üsten bakışını sürdürdü.
"Şaşırtıcı." Dedi biranda. Birşey söylemedim, devam etmesini bekledim. "Dünden sonra kendine gelmen, baya şaşırtıcı." Dedi imayla.
İçimde oluşan sinir ve utancı bastırdım. Sinirim kendimeydi. Ne vardı ki o kadar içiyordum. Ne gerek vardı. Durmayı bilmiyordum kesinlikle. Sınır yoktu bende. Hep daha fazlası.
"Görelim bakalım." Çenemi daha fazla tutamayarak, "Neyi, komutanım?" Dedim.
Biraz daha yaklaştı bana. Kahverengilerini yeşillerime kitledi. "Hızını, atikliğini, hırsını, gücünü, dayanıklılığını. Yeterli mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tek Yapraklı Yonca
Romance"Hayatta hiç ummadığın bir anda mucizeler gerçekleşir. Ben yıllar önce kaybettiğim mucize'yi yıllar sonra yeniden bulmuştum. Bu defa asla kaybetmemek üzere..." ♪~🤍🫀~♪