“Binlerce kez beter olsun gece, senin ışığın yoksa...”
-William Shakespeare
♪~🫀🤍~♪
"Ben sizin yaptığınız işe sokim!" Diyerek kendimi kaldırım'a attım, hâla öksürürken. Şuan yanımda komutanlarım'ın olması çok önemli değildi çünkü onlarında benden farklı bir düşüncede olduğunu düşünmüyordum.
Ve tim'in son üyesi'de ortama hızlı bir giriş yaptı. "Noldu lan size?" Diye hepimizi baştan aşağı süzdü yüzbaşı. Sanırım kendiside aceleyle çıkmış olmalı ki pijamalı bir haldeydi.
Sinirim fena bozulmuştu gülmeye başladım.
Ne olmadı ki?
°20 dk önce°
"Fatma hanım'ın sır gibi sakladığı çocuğu şuan stüdyomuzda ama kısa bir ara reklamlardan sonra sizlerleyiz."
Ve reklama girdi.
"Bende çocuğu çıkarsam şaşırmayın." Dedi Ömer.
Herkes'den onaylayan bir mırıltı çıktı.
Makarna pişerken içeride aldıkları pastayı yiyorduk. Ve pastayı yerken bu saçma programı hipnoz olmuş gibi izliyorduk. Biranda içeri geldiğimizde hâlâ açık olan ekrana takılı kalmıştık, izlemeye başlamıştık. Boş boş izlemeyelim diye aldıkları pastayı kesmiş yiyorduk.
Puf'um da biraz daha yayılırken pastam'dan bir çatal daha aldım.
Dört bordo bereli oturmuş bu programı izlediğimize inanmak istemiyordum.
"Pasta bayatmış." Diye homurdandı Batır.
Ona katıldığımı belirten birşey söyleyecektim ki biranda sanki hava buhulandı gibi oldu. Ve bir koku.
Yavaş bir şekilde arkamı dönerken gördüğüm görüntü ile aynı yavaşlık ile dönüp üçlüye baktım. Onlarda görmüş olmalı ki göz göze geldik.
"Bir koku geliyor sanki ama?"
"Bana'da öyle geldi."
Koridoru kaplayan dumanlar artınca daha fazla oturmadan fırladım ayağa ve mutfağa doğru uçar adımlarla koştum. Ama zaten çok geçmeden'de yangın alarmı çalmaya başladı.
Ama bu sefer giderken virajı alamayıp pandufum'un kayması ile küçük bir çığlık dudaklarımdan firar etti ve yerdeydim. Yanımdan dumandan kim olduğunu göremediğim biri geçti. Ve biri daha.
Yerden hızla ayağa kalkıp mutfağa koştum.
Mutfakta göz gözü görmüyordu pijamam ile burnumu kapatmaya çalışırken giydiğim şeye küfür etmek ile meşguldüm kafamın içinde. Kapatamayacağımı anlayınca koluma kapattım.
Ocağa doğru ilerleyip Batır'ı fark ettim. Eline aldığı bez veya örtüye benzeyen bir şeyle yanan yerlere vurmaya başladı. Bir yandan'da tişortu ile burnunu kapatıyordu. Yanan yerlere vurup söndürmeye çalışıyordu ki biranda birşey patladı ve cam kırılma sesi geldi. Çok ama çok büyük ihtimal, cam ocaktı.
Ev sahibi ile aramızda pek iyi bir konuşma geçmiyeceği kesindi.
Dumanlar daha artarken sönmüştü galiba yanan yerler. Öksürerek cama ilerledim ki perdeyi göremedim. Baştan aşağı baktığımda perde'nin yandığını gördüm. Perde bildiğin yoktu. Kalmış dip kısımları yanmaya devam ediyordu. Dolaplara ilerleyip bir tane kap çıkardım. İçine şu doldurup hızlıca yukarıya, yanan kısımlara doğru döktüm. Ama tavana yakın bir kısım olduğu için, yanan yerleri söndürdü ve su çarpıp geri geldi. Suyun bana geleceğini fark edince geri gidiyordum ki, çok geçti. Gelmişti. Üstüm'ün bir kısmı ıslanmıştı. Ama benimle ıslanan bir kişide vardı. Ocağın üzerindeki şeyi söndürmeye çalışan Batır. Gelen su darbesi ile şaşkınca o tarafa döndü ardından ise bana. Kafamdan su damlarken elimdeki kabı gösterdim. Baktı ama ardından bakışları arkaya yöneldi. Onun baktığı yere bakınca dumanların içine bir gölge girdi. Girmez olaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tek Yapraklı Yonca
Romance"Hayatta hiç ummadığın bir anda mucizeler gerçekleşir. Ben yıllar önce kaybettiğim mucize'yi yıllar sonra yeniden bulmuştum. Bu defa asla kaybetmemek üzere..." ♪~🤍🫀~♪