8. Bölüm: Zıt kutuplar.

408 44 9
                                    

Vote sınırı: 40
Yorum sınırı: 15

Hatam olabilir hemen yazıp atıyorum.
Bol bol güldüğünüz bir bölüm olması dileğiyle.
İyi okumalar!!

♪~🤍🫀~♪

"Asla vazgeçme unutma ki anahtarlıktaki son anahtar, her zaman kapıyı açan anahtardır...”

-Paulo coelho

~🤍🫀~♪

Üçümüzün arasında oldukça kısa ama benim için bir ömür süren bir bakışma geçti.

Yani aralarında ki sevgiyi kelimelere, cümlelere, sayfalara sığdıramam. Çünkü kelimenin tam anlamı ile birbirlerine öldürcek gibi bakıyorlardı.

Kürşat birşey demeden, izin bile almadan biranda eve giriş yaptı. İkimizin arasından geçiyordu ki kolunu omuzuma atarak zorla beni peşinden çekiştirdi.

Arkamızdan, "mahremiyet'in içine sıçtınız..." Diye homurdanması geldi.

Kürşat tabi ki bunu takmadı. Sanki sürekli geldiği yer gibi hiç düşünmeden girdi salona. Salona girince bakışları odada dolaştı. "Takıntılı manyak!" Diye kısık bir ses ile söylenmişti.

Kendi evi gibi kendini benimle beraber koltuğa attı. Buda yetmedi iki seksen yayıldı.

Yüzbaşı'da arkamızdan içeri girince öldürücü bakışmaları devam etti. "Ben vurdum, desene. Biraz keyfim yerine gelsin." Dedi Yüzbaşı'yı göstererek.

Göz devirdim ama çok takmadı beni.

"Neden geldin?" Diye sordu Yüzbaşı soğuk bir ses ile.

Kürşat birşey demedi sadece kafası ile bir yeri gösterdi. Bakışlarım oraya döndüğünda ardına kadar açık olan perde'yle karşılaştım.

"Perde önemli demiştim..." Diye söylenmeden edemedim.

İkisinin de bakışları bana dönünce hayali bir fermuar çektim ağzıma.

Beni unutup birbirlerine laf sokma, dik dik cevap verme merasimlerine geri döndüler.

"Bu hâlâ gelmen için geçerli bir sebep değil."

"Hasretim'den dayanamayıp geldim. Te Allah'ım ya! Görende bayılıyorum sanıcak."

"Boş yapma Kürşat."

"Keyfimden gelmedim herhalde."

"Neyden geldin o zaman?"

Kürşat biranda bana döndü, "senin ne işin var burda?" Vericek cevap bulamamıştı oda hemen bana saldırmayı seçmişti.

Ben cevap vermeden, Yüzbaşı "İlay'ın nerde olup olmayacağını sen karar vermiyorsun Kürşat." Dedi terslikle. Bakışımı fark edince, "pardon" dedi.

"Tatlı getirdim, Kürşat Bey'im." Dedim alayla.

"Sen ne zamandan beri komutanlarına tatlı getiriyorsun?"

Yüzbaşından bir kahka sesi geldi ama bu normal bir kahka değildi. Hiç değildi.

"Bu günden beri Kürşat! Hem bana sana niye hesap veriyorum?"

'Öyle mi?' der gibi bana bir bakış attı. "iyi vermezsin bundan sonra." Kalktı ve Yüzbaşı'nın oturduğu koltuğa yanlışlıkla(!) çarparak geçti. Ardından ise kapının kapanma sesi gelmişti.

Tek Yapraklı Yonca Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin