Merhaba...
---
Üzerine giydiği kıyafetler yine onu inanılmaz derecede yakışıklı göstermeye büyük katkı sağlarken son bir kez boy aynasından kendine bakmış, baştan aşağıya süzdükten sonra minik çaplı bir ıslık çalmıştı. Bu hallerine bayılırken saate bakmış, ardından çoktan istediği dakikalara yaklaşıyor olduğunu bir kez daha düşünüp gülümsemişti.
Daha fazla bekleyip kendini ve arzularını üzmek istemediği için hızlıca evden çıkmış, kapının önündeki motoruna atladığı gibi kaskı takmayı dahi birkaç saniyeden az bir zaman diliminde yapıp hemencecik çalıştırmıştı.
Yol ona sanki asırlar gibi gelirken akşamı güzelliği ve serin havası hoşuna gidiyor, içindeki sabırsızlığa biraz daha ek oluyordu.Çok geçmeden artık o meşhur barın önünde durunca derin bir nefes almış, motordan inip kaskını çıkardığı gibi arkasına koymuştu. Dışarıda dolanan insanların bakışları onun üzerinde gezerken bundan asla rahatsız olmadan kendini içeri atmıştı genç.
Bir an önce şu meşhur adamla tanışmak , daha yakından konuşmak istiyordu.
Bakışları girdiği gibi etrafta gezinmeye başlarken bir an için kendini durdurdu.
Çok heyecanlı gözükmek istemediği için sıkıntılı bir iç çekişin ardından bulduğu ilk boş yere oturdu, ve birkaç dakika kendi halinde takılmayı tercih etti.Bu sayede çok atılıyormuş gibi görünmeyecekti.
Bakışları etrafta gezinirken insanların amansızca , yarınlar yokmuşcasına birbirlerini öpüp gülüşleri onu da güldürdü. Bu ahlaksızlıklar ruhuna ilaç gibiydi.İçkiyi şimdi mi alsa yoksa birazdan mı diye düşünürken ilk seçeneği kendine yakın bulmuş, yavaşça yerinden kalkıp ellerini cebine koymuştu.
Birkaç adımda bir takıldığı insanlara yer yer selam verip gülümsemiş, kadınların ahlaksızca bedeninde dolaşmaya çalışan elleri arasından kurtulup esas alana geçebilmişti.Kendini bar taburesinin üzerine attığında gördüğü tek şey sırtı dönük olan bir adamın içki şişeleri ile meşgul olduğuydu.
Yapılı omuzlarına cuk oturmuş siyah gömleği, belini çepeçevre sarmış parlak siyah kemeri, yine inanılmaz tamamlayıcı duran aynı tondaki pantolonu ile bu adam arkadan bile bir şaheser gibiydi.Hyunjin dirseklerini tezgaha koymuş, ellerini de yüzüne yerleştirmiş ona dönmesini beklerken derin bir iç çekmişti. Bakışları hâlâ onu delip geçerken adam sonunda seçtiği şişeyi güzel parmakları arasında çevirmiş, ardından arkasını dönebilmişti.
Döndüğü gibi yüzündeki ciddi ifade birazcık yumuşamış, karşısındaki gencin gülümsemesine karşılık dudağının bir tarafı hafif kıvrılmıştı.
" Hoş geldin."
Hyunjin kafasını aşağı yukarı sallarken dirseklerini masadan ayrıp derin bir nefes almış, ardından bir elini ona doğru uzatmıştı.
" Hwang Sam Hyunjin."
Adam bir ona bir de uzatmış olduğu zarif, neredeyse tüm parmakları yüzükler ile dolu bembeyaz et parçasına bakmış, sonrasında elindeki şişeyi tezgaha bırakıp havada kalan elini yavaşça tutup sıkmıştı.
" Lee Minho."
Hyunjin elini geri çektiği sırada Minho hafif gülmüş,
" Ciddi ciddi tanışıyoruz, vay.." demişti. Bir hafta önce konuşup bugün adam akıllı tanışıyor oluşları da garipti.
" O kadar yattık, hakkımız yok mu?"
" Var mı?"
" Var tabii ki! "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Verdim Gitti [HyunHo]
Fanfic- Kanka ben dün partide birine verdim ama kim inan hatırlamıyorum...