4: Mor

41 5 8
                                    

Karan

Bana el sallayan kediye doğru ilerledim. Tamam belki kedi değil ama benim için mandalina aşığı bir kediden farkı yok. Evet, Akay'dan bahsediyorum.

Yanına yaklaşıp karşısındaki sandalyeye oturdum. Zakat ve Hinode de burada. O günden sonra biraz daha yakınlaştık. Onlardan ne kadar özür dilesem de buna gerek olmadığını söylediler. Bir süredir küçük bir arkadaş grubu olduk. Tabi ben hala tam alışamadım. Ama Akay gibi 4 ay süreceğini sanmıyorum. Ve evet, Zakat tamda düşündüğüm gibi. İyi anlaşıyoruz. Ben biraz soğuğum tabi. Hinode ile ise, bana abisiymişim gibi davranıyor. Ona çabuk ısındım. Aramızda tam bir abi kardeş ilişkisi var. Sürekli bana sarılıyor. Zakat beni öldürecek.

Biraz da olsa çevrem gelişti. 2 kişi daha eklendi yanıma. Ama bu büyük bir şey benim için. Onların yanında biraz daha rahatım.

"Ben kahve alacağım. İster misiniz?"

Sanırım anksyetemi yenmeye başlamalıyım değil mi. En azından onlara karşı.

"B-bende isterim."

Sesim titremek zorunda mı acaba? Ama hem Akay, hem Zakat hem de ayakta dikilen Hinode bana şaşkınlıkla baktılar. Ne var yani kahve istedim?

"Bizde istiyoruz bu durumda. Dimi Zakat?"

"Evet- yani tabiki"

Zakat heyecanlandı, Akay ise şaşırdı. Arkadaşlarımın ne hissettiklerini seslerinden bile anlarım. İlk tanıştığımızda söylemiştim zaten. Zakat heyecanlanınca aynı şeyleri uzatarak farklı halde söylüyor. Akay şaşırınca bu ses tonuna yansıyor. Size anlatabileceğimi sanmıyorum. Öyle bir şey.

Hinode gelene kadar kimse tek kelime etmedi. Çıldırcam şimdi! Tam konuşmaya cesaret ediyorum, konuşmuyorlar! Hah, neyse ki Hinode geliyor. İkinci bombayı patlatıp teşekkür edeceğim. Bu büyük birşey değil ama benim için büyük.

Hinode herkese kahvesini uzatıyor. Bana verirken teşekkür ettim.

"Teşekkür ederim Hino"

Sesim titremedi. Aşırı mutluyum şuan! Onların bakışları üstümde değilmiş gibi davranacağım. Yoksa içimden gelen titremem dışıma vuracak.

(...)

Onlar gülerken ben yine dinlemekle yetiniyorum. Anlık cesaretim Anlık kaldı galiba. Da şurada bir kavga var sanki. Ben kafamı oraya çevirince sırasıyla Akay, Hinode ve Zakat da oraya baktı. Bir alfa, başka bir omegaya bağırıyor, kolunu sertçe tutup çekiştiriyordu. Bir süre sonra tüm kafetarya onları izlemeye başladı. Omega istemediğini dile getirerek bağırıyor, alfadan kurtulmaya çalışıyordu.

Bir dakika- Bu o! Okulun ilk günü gördüğüm ve sınıfı sorduğum kız. O kahve gözleri, siyah kapşonlu sweati, sesi... Ta kendisi. Gittikçe artan sinirim alfanın omegaya tokat atmasıyla bir anda tepeme çıktı. Ne hakla onu zorluyordu?! Hangi hakla ona vuruyordu?!

Hani demiştim ya "Anlık cesaret" diye. Lafımı geri alıyorum çünkü sinirle kalkıp yanlarına gittim ve alfayı tüm gücümle omegadan ayırıp yere fırlattım. Alfa bana korkuyla ve şaşkınlıkla bakıyor. Bense onu takmıyorum. Sinirle buradan uzaklaşması için hırladım. Hızla ayağa kalkıp takılarak da olsa kaçmaya başladı.

Bir an üstümde büyük bir baskı hissettim. Başımı kaldırıp etrafa baktım. Herkes bana bakıyor. Şaşkınlık ve biraz korku var gözlerinde.

*Doğru olanı yaptın.

O günkü ses.

*Kimsin sen?

*Neden tüm insanlar sana bakıyor farkında mısın?

Üç RuhluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin