8: Şiir

19 5 9
                                    

Regen

Arkadaşım Aster ile kafetaryada oturuyoruz. Üzerimdeki bol siyah kapşonlu sweatimin kollarının içine ellerimi soktum. Neden hep aynı sweati giyiyorum? Bende bilsem keşke... Herşey o gün Dolunay çocuğu görmemle başladı. O gün de aynı sweati giyiyordum. En sevmediğim kıyafetimdi ama artık değil. Her saniye giymek istiyorum.

Dolunay çocuk ona taktığım bir isim. Adını bilmiyorum. Gri saçları ve esmer olsa bile parlayan teni bana dolunayı hatırlattı. Bu yüzden ona bu ismi verdim. Keşke gülüşünü de görseydim. Hiç yakalayamamıştım o güzel gülüşünü. Nasıl olduğunu bilmiyorum, ama kesin güzeldir.

Kulağım arkadaşımda, gözlerim kapıda. Fakülteye gelmeyeli 1 hafta oldu. Bugün gelmesini umuyorum.

"Regen abla? Sen beni dinliyor musun?"

Aster'in sesi irkilmeme sebep oldu. Onu dinlememiştim. Hadi ama Regen, bari düzgün bir arkadaş olmayı becerebilsen?

"Üzgünüm Aster.."

Karşımda olmasına rağmen yanıma gelip sarıldı.

"Özür dileme. Haklısın dinlememekte. Öğle arasının başından beri kedi gözlümü anlatıyorum. Ama sende birşey var. Sabahtan beri gözlerin kapıda."

"Dolunay çocuğu bekliyorum. Hala gelmedi. Dersi yok mu acaba? Aslında bugün hep bu saatlerde gelirdi. Bir sorun mu var acab-"

Sözüm şiddetle öksürmemle kesildi. Sağıma baktığımda bir grubun sigara içtiğini gördüm. Ah, yine mi? Boşuna yasak değil burda sigara. Ölüyorum şuan neredeyse. Öksürmekten boğazım acıdı. Nefes alamamaya başladığımda Aster'in desteğiyle koşarak bahçeye çıktım. Temiz havayı ciğerlerime doldurdum.

Bebekliğimden beri sigara dumanına maruz kalıyorum. Babam sağolsun. Bünyem özellikle dumana karşı çok zayıfladı. Bu yüzden en ufak sigara dumanında nefesim kesiliyor, boğuluyorum. Bunun için hastanelik bile oldum. Anlamıyorum ki neden kapalı alanda sigara içiyorlar? Dışarıda olsa bile etrafta insan olmamalı. Külü ve dumanı tamamen yüzümüze geliyor bazen. Tamam saygı duyarız ama onlar da duysun bir zahmet.

Aster beni bir kaldırım taşına oturttu. Telefonundan saate baktı. Telefonu cebine atıp benimle ilgilenmeye koyulacakken durdurdum. Ellerini tuttum.

"Ben iyiyim Aster. Beni boşver. Git ve o dans yarışmasını kazanıp kendini kanıtla. Bu senin hayalin. Onu kaybetmen beni de kaybettin say. Anlaştık mı?"

"Hmhm. Söz Regen abla. Kazanacağım"

"Aferin gecem. Geç kalacaksın koş!"

Öksürmemi bastırmaya çalışarak konuştum. Bana sarılıp hızla binaya girdi. Şapşal çocuk. Ona gece lakabını taktım. Çünkü geceyi ve karanlığı çok seviyorum, aşığım neredeyse.

Nefeslerim düzene girdi. Etrafta kimse kalmadı. Herkes dersine girdi. Birtek ben kaldım sanırım bahçede. Ayaklanıp yürümeye başladım. Arka bahçeye gitmeye karar verdim. Çimlerin üstüne oturur, dinlenirdim. Yada Dolunay çocuğu düşünürdüm. Okulun arka bahçesine geçmeden önceki sağ tarafındayken duraksadım. Kağıt yırtma sesi?

"Off. Şiir dahi yazamıyorum! Nasıl edebiyat bölümüne girdim ben?!"

Öfkeli haykırışlar tanıdık geliyordu. Haykırışların sahibi olan ses. Dolunay çocuk? Kesinlikle! O sırada top haline getirilmiş bir kağıt duvarın köşesine kadar fırlatıldı. Merak duyguları içinde hızlı hareketlerle yerdeki kağıt topu aldım. Bunu burada açarsam sesimi duyar en iyisi kafetaryada okumak. Ön bahçeye kadar sessizce ilerledikten sonra kafetaryaya doğru koştum. İçeri girip önemsemeden bir masaya oturdum. Çok merak ediyorum. Edebiyat bölümünde olması şaşırtıcı çünkü bende o bölümdeyim. Mutluluktan çığlık atsam şurada ne olabilir ki!

Üç RuhluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin