14. Bölüm: HASTA

134 115 2
                                    

Güneş ışıkları mavinin en açık tonu olan gözlerime vurduğunda sabah olduğunu anlamıştım. Bugün fazlasıyla neşeliydim çünkü Ozan ile aynı evde kalıyorduk. Kahvaltı hazırlamanın iyi bir fikir olduğunu düşünerek mutfağa girdim. Müthiş bir kahvaltı hazırladım. Ulan ben kendime böyle özenli kahvaltı hazırlamadım be.

Mutfaktan çıkarak onu çağırmak için odasına yol aldım. Kapıyı tıklayarak içeri girdim. İçeriden ses gelmeyince mecbur girdim. Girdiğimde yorgana sımsıkı sarılmış uyuyan Ozan'ı gördüm. Haline gülümsedim. Küçücük bir çocuk gibi yatıyordu. Yanına gidip uyanması için koluna dokundum.

"Ozan hadi kalk kahvaltı yapalım" dedim onu uyandırmak amacıyla. Ama nafile, yorganına daha çok sokuldu. Tekrar konuşmaya devam ettim.

"Ozan uyan hadi kahvaltı yapacağız gel" desem de yine fayda etmemişti. Kalkmamıştı ama bir cevap vermişti.

"Sen ye, ben biraz daha yatacağım-
Konuşmasını bölen şey ardı ardına gelen öksürükleri olmuştu.

Hasta olduğunu fark ederek elimi başına koydum. Ateş gibi yanıyordu.

"Ozan sen yanıyorsun"

Üzerindeki yorganı ve battaniyeyi hızlıca kaldırdım. Kaldırdığım gibi Ozan yorganı almaya yeltense de izin vermemiştim.

"Ozan hadi sen ılık suyla bir duş al sonra hastaneye gideriz"

"Hayır istemiyorum üşüyorum ben" diyerek yatağına sindi.

Güç bela bir şekilde onu kaldırıp banyoya soktum. Suyu ılık ayarına getirdim ve konuşmaya başladım.

"Ozan hadi bir duş al. Bak iyileşirsin hadi lütfen" dedim ısrarcı bir ifadeyle.

Kafasını sallayarak üzerini çıkarmaya başladı o sırada ben de banyodan çıktım.

Hemen mutfağa girerek tarhana çorbası yapmaya başladım, bir yandan da ıhlamur kaynatıyordum.

Annem hep ben hasta olduğumda böyle yapardı. Hemen beni ılık suyla banyo yaptırır, banyodan çıkar çıkmaz çorba, ıhlamur ne varsa içirir beni iyileştirirdi.

Çorba pişerken banyodan çıktı, dalgalı saçları ıslaktı bir an içimden onlara dokunmak geçse de şuan sırası değildi. Hemen kolundan tutarak mutfağa getirdim.

"Ozancım şimdi önce istersen kahvaltı yap sonra çorba iç ne dersin?" diyerek bir fikir sundum.

"Işıl benim gerçekten hiç iştahım yok sen ye hadi" dedi huzursuzca yerinde kıpırdandı.

"Ama Ozan böyle olmaz ki, ben bunları senin için hazırladım" dedim hazırladığım kahvaltıyı göstererek.
Bu işin böyle olmayacağını fark ederek çatala bir salatalık batırıp yedirdim böyle böyle yaparak neredeyse kahvaltı sofrasının üçte birini yedirdim.

Arada halinden memnunmuş gibi gülümsedi.

"Valla senin bu kadar ilgileneceğini bilseydim önceden hasta olurdum" dedi gülerek.

"Bu daha hiçbir şey, birazdan çorba içeceksin sonra hastaneye gideceğiz" dedim bir yandan da ıhlamuru içiyordum.

Sözlerim üzerine hızlıca tepki verdi
"Çorba içerim de hastane olmaz valla olmaz"

"Hayır hastaneye gideceğiz" dedim itiraz istemeyen bir sesle.

"Işıl'ım, yavrum nolur gitmeyelim ya ben sevmiyorum hastaneleri"

Sözlerine itiraz etmek istesem de çok tatlı söylediği için yapamamıştım.

"Tamam hastaneye gitmeyiz ama bu çorbayı içeceksin" diyerek önüne bir kase çorbayı ona içirmeye başladım. İlk kaşığı alır almaz öksürmeye başladı. Hemen endişelenerek önümdeki suyu içirdim.

BAHTIMIN BEYAZI (ASKIDA) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin