Bölüm 44

7.2K 325 244
                                    

Selaaaamm 💅🏻💅🏻

Bölüm bu kez gecikti yav :( Üç dört gün oldu galiba :(

Çok beklediyseniz özür dilerim :( Ama evli olduğum için akşamları her zaman zaman ayıramıyorum yazmaya 🥲

Bir de iş hayatı meselesi var. Fuar stand tasarımı ve uygulaması yapıyorum. Yoğun bir sürece giriyoruz. Ve yoğun dönemlerde yazmaya pek zaman ayıramıyorum çünkü kendi işimi yapıyorum.
Haliyle yoğun dönemlerimde gündüz de yazamıyorum 😭

O yüzden bana kızmayın olur mu 🥲 Bölüme geçelimmm 💅🏻💅🏻

Asıl hesap: esaturk
Insta: @esaturk_07 / Twitter: @esaturk07

***

Aksel'in attığım her hatalı taşı elinden geldiğince kamufle edip geri aldırmasıyla, kazanan abim ve ben olmuştuk. Aksel neredeyse hiç el açmamıştı ve Fatih abi söylenip duruyordu. Devamlı olarak; Aksel'in oyuna odaklanmadığını, o kızı daha tanımadan ondan nefret ettiğini, böyle oyun oynanmayacağını, Aksel'in birinden hoşlandığında alıklaştığını ve benzeri şeyleri söylüyordu. Üçümüz de onu umursamadık. Gün sonunda hesabı Fatih abi ve Aksel ödeyecekti.

101 bittikten sonra bu kez benim ısrarlarımla pis yediliye başlamıştık. Fatih abi yine Aksel'e söyleniyordu. Çünkü Aksel zaman zaman elindeki kağıtları hiç ediyordu.

Tam o anlardan birindeydik. Aksel'in maça 10'lu atmasıyla oyunun yönü değişmiş, kendisi bana kağıt atarken ben ise solumdaki Fatih abiye kağıt atar olmuştum.

Aksel'in attığı maça 2'linin üzerine maça kızı atıp, "Tek!" diye hevesle yükseldim. Fatih abi ve abim duraksayıp ellerini kontrol ettiler. Abimin kısılmış gözleri elim ve yüzüm arasında gidip geliyordu.

Fatih abi maça 8 atarken, "Bir şeyler yapın, elimde bir bok yok," dedi.

Abim kısık gözlerle yüzüme bakarken yere bir bacak attı. "Sinek," diyerek gülümsedi. "Elindeki muhtemelen kupa,"

Elimde gerçekten kupa 5'li vardı. Abim her seferinde elimdeki kart sembollerini nasıl anlıyordu, anlamıyordum. Ancak bu işte bir numaraydı.

Aksel'in elinde iki kağıt vardı. Bir süre düşündü. Bu esnada dilini dudaklarının üzerinde gezdiriyor ve tebessüm ediyordu. Derin bir nefes alıp elindeki iki kağıttan biri olan sinek 5'liyi attı ve, "Tek," dedi kısık bir sesle.

İtici bir gülüşle, elimdeki kupa 5'liyi yere attım. Ardından itici ve yapmacık bir kahkaha atmaya başladım. Kazanmayı çok seviyordum.

Fatih abi ve abim homurdanırken ellerindeki kağıtları yere açtılar. Kağıtların ederini sayarlarken Aksel elindeki kağıdı masaya kapatmıştı. Açmaya da niyeti yok gibiydi. Yüzünde alık bir tebessüm vardı.

Abim ellerin ederini yazboza yazarken Fatih abi Aksel'e döndü. "Kaç elin?" Aksel elini açmak için acele etmedi.

"Kaç oğlum? Söylesene, yazacağım." Abim bunu söylerken Fatih abi kartları karıyordu.

Aksel boğazını temizledi ve elindeki jokeri ters çevirdi. Abim ve Fatih abi yüksek sesle söylenmeye başladılar. İkisi de oldukça öfkeli ve ciddi görünüyordu. Bir oyunu nasıl bu kadar ciddiye alabilirlerdi, aklım almıyordu.

Fatih abi, "Ya salak mısın amına koyayım? Kız tekim diyor. Atsana jokeri çeksin on tane ya!" derken yüzü neredeyse kızarmaya başlıyordu.

Abim de benzer şeyleri söylerken Aksel muhatabına abimi alarak kendini, "Ya ben nereden bileyim elinde 5'li olduğunu? Kupadan emindin, sinek yaptın, ben de elimdeki sineği attım!" diyerek savunuyordu.

KURDELE | TEXTINGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin