Texting kitaplarda düz yazı pek sevmiyorum ama azıcık düz yazımız var bu bölüm
İyi okumalar bebeklerim. Oy ve yorumları unutmayalım 💞
***
Aksel abinin attığı mesajdan sonra kalkıp kapıyı kilitledim. Abim çok sert baskıcı biri değildi ama mesele it kopuk olduğunda -kendi tabiriyle- tam anlamıyla gözü dönüyordu.
Yeniden yatağa oturduğumda Burcu merakla mesaj atmaya devam ediyordu. Aksel abiden ses yoktu. Ben ise tedirgin bir şekilde ellerim kucağımda oturuyordum.
İki-üç dakika sonra dış kapı açıldı. Abim bağırarak girdi eve. "Yağmur!" Sesi o kadar gürdü ki; uzun zamandır ilk kez bu kadar sert duyuyordum sesini.
Ses çıkarmadan oturmaya devam ettim. Kalbim küt küt atıyordu korkudan. Çünkü bu konu abimin kırmızı çizgisiydi ve abimin tersi gerçekten çok pisti.
"Çık dışarı!" diye bağırarak kapıyı yumruklamaya başladı. Sessizce oturuyor, titriyor ve artık yavaş yavaş gözyaşı döküyordum. Abimi böyle görmekten hoşlanmıyorum ve bana karşı böyle bir tavır takınması ağırıma gidiyordu.
"Çık dışarı Yağmur!" diye bağırdı var gücüyle. Bir yandan kapıya tekme attı. "Salak mısın sen? Ne işin var itin kopuğun olduğu parkta?!" Mesajda yazdığı şeylerin benzerlerini söylerken yeniden dış kapı sesi geldi.
Annem, "Oğlum ne oluyor?!" diye sorarken babam sessizdi. Muhtemelen sessizce ve öfkeyle abime bakıyordu.
"Yağmur! Aç şu kapıyı!" diye bağırdı abim onları umursamadan. "Katil mi edeceksin beni ya?!"
"Ne oluyor Yağız?! Yeter! Kendine gel!"
Babamın sesiyle ayaklandım. Benim en büyük destekçim ve dayanağım oydu. Onun bana güven veren sesi bile derin bir nefes almama sebep oluyordu. Babamın sesi, gün sonunda bana da kızacağını bilsem de kapının kilidini açmama sebep oldu.
"Baba! Senin bu kızın beni kanser edecek!" diye gürledi abim. "Parklarda sürtmeye başladı gerizekalı! İtin kopuğun gittiği parklarda ne işi var ya?!"
Abim çenemi öfkeyle kavradı. Bir-iki adım gerilerken babam abimin koluna sarıldı. Onu kedi tutar gibi ensesinden tutup, "Çekil ulan!" diye bağırarak itti. Aramıza girdiğinde sırtı bana dönüktü.
Abim muhtemelen daha fazlasına devam edecekti ancak babam araya girdi. "Kes! Ne demek lan sürtmek?! Sen kardeşin hakkında ne biçim konuşuyorsun Yağız?! Utanmıyor musun?!"
Abim bir süre sessiz kaldı. Annemin de sesi çıkmıyordu. Ben ise nefesimi tutmuştum.
"Baba, park köşelerinde yalnız başına takılıyormuş diyorum. Hırlısı var, hırsızı var!" derken sesi biraz alçalmıştı ama hala çok öfkeliydi.
"Kardeşini korumak mı istiyorsun yani?!" diye bağırarak sordu babam. "Böyle mi koruyorsun?! Korkutuyorsun onu! Sordun mu niye gitmiş?! Neden yalnız gitmiş diye sordun mu?! Neden abisini aramamış?! Korktuğu için olabilir mi Yağız efendi?!"
Abimin sesi iyice düştü. "Belki sigara falan içiyordur baba! Beni belki o yüzden çağırmadı! Ben onu korkutmuyorum! Amacım korkutmak değil! Korumak istiyorum onu. Niyetim kötü değil!"
"Kız kardeşine bu şekilde bağırmanı istemiyorum Yağız! Acilen kendini toparla!"
"Baba ama haklıyım."
"Kes!" diye gürledi babam. "Adam mı oldun lan sen?! Sana kardeşine sahip çık dedik de kızın sahibi ol mu dedik şerefsiz?!"