BİZ GELDİKKK 💅🏻Geçen bölüm tam 30. günümüzdü ve ben size 200k müjdesini vermeyi unutmuşum 🥲
Bugün tam 1 ay 10 gün diyelimm bir de yanına 265k ekleyelimmm 🥳🥳
Hepinizi çok seviyorum 💅🏻
Bölüme geçelim, bol yorum bekliyorum, diyorumm 💅🏻
Bu arada kurgudan bağımsız, anlatımı beğenenler varsa içinizde; ana çarda bir gizem, bir genç kurgu, bir de distopya var efendim. Hepinizi beklerimm 💙
Asıl hesap: esaturk***
Dudaklarım dudaklarını iştahla içerken susuzluğumun dindiğini hissediyordum. Ona ne denli susadığımı henüz idrak ediyordum. Kalbim göğüs kafesimi kırmak ister gibi canla başla atarken dudaklarının tadı, hayatımda deneyimlediğim en güzel tatlardan biriydi.
Yumuşak dudaklarının narin ancak tutkulu mücadelesi, beni gerçek anlamda çileden çıkarmak üzereydi. Alt dudağını dişlerimin arasında hissettim. Hemen akabinde, buna karşılık olarak üst dudağımı dişlerinin arasına aldı. Ona meydan okuyormuşum, o da bunu cesurca kabul ediyormuş gibi; benimkine nazaran daha büyük bir hırsla dişlerinin arasında çekiştirdi dudağımı.
Heyecandan bayılmak üzereydim.
Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu düşünmediğim bir noktada; Aksel'in kollarının arasında günler geçirebilirdim. Bu, hayal edebildiklerimin bile çok ötesinde bir deneyimdi. Kalbim ilk kez bu kadar hızlı kan pompalıyordu. Adrenalini vücudumun her bir noktasında hissediyordum.
Dudaklarının öfkesi dindi. Bir kez daha başını yavaşça geri çekti. Bir kez daha dudaklarımızdan o ıslak ses firar etti. Avuçları bir kez daha yanaklarıma kapandığında burunlarımızın ucu temas ediyordu ve gözlerim kapalıydı. "Çok ıslandın, çok yağmur yağıyor." dedi fısıltıyla.
Oysa ben yağmurun altında olduğumuzu da, caddenin ortasında olduğumuzu da unutmuştum.
Başımı salladım. "Arabaya geçelim. Hasta olacaksın." dedi aynı fısıltılı tonda. Bir kez daha başımı salladım. Fakat ikimiz de bir süre hareket etmedik. Birkaç saniye sonra baş parmakları yanaklarımda kısa bir tur attı. "Hadi Yağmur." derken başını geri çekti.
Anlık olarak göz göze geldik. Gözlerim hiç beklemeden ıslak zemini buldu. Zeminde rastgele gezdirdiğim gözlerim açıkça kaçıyordu ondan. Daha az evvel onu kana kana içen ben değilmişim gibi, şimdi tepeden tırnağa bir kızarıklık yayılıyordu vücuduma. Üstelik vücut ısım da hızla yükselmeye başlamıştı.
Çünkü öpüşme anımızın büyüsü bitmişti ve ben gerçek dünyaya dönmüştüm.
Adımlamaya başladığımızda güldü. Gülüşünün sebebi, muhtemelen; önüme eğdim başım ve gözlerinden kaçırdığım gözlerimdi. Birkaç adım sonra sol elinin parmaklarının sağ elime temas ettiğini hissettim. Derin ve titrek bir nefes çekerken ve git gide daha da kızarırken eli elimi sıkıca kavradı. Yüzü yüzüme döndü ancak ben ıslak zeminden kaldıramıyordum başımı. Profilimde her ne gördüyse -ki muhtemelen kızardığımı görüyordu- biraz daha iştahla güldü bu kez.
Hiç konuşmadan, el ele yürümeye devam ettik. Parmaklarının arasında sıkıca tuttuğu elimi düşünüyordum. Gözlerim ellerimize bir kez bile dokunmadı ancak şu an el ele yürüdüğümüz gerçeği aklımdan çıkmıyordu. Bundan olsa gerek, sağ elim tam anlamıyla uyuşmuştu.