Selammm 💅🏻
Artık hiç bölüm sözü vermeyeceğim çünkü ikinci bölümü ancak yetiştirebildim işten güçten 😭 Nisan ve Mayıs aylarında 15ten fazla fuar var. Bu ara mail, çizim, revize, fiyat teklifi derken inanılmaz yoğunum ve boş zaman bulamıyorum. Ancak haftasonları zamanım oluyor ama biz sosyal kelebekler olduğumuz için haftasonları dışarıda oluyoruz. Haftasonlarını evde geçirdiğim sürelerde yazsam da bölüm gecikiyor. Çünkü azar azar yazabiliyorum :(
Ama yine de önceki bölümle bunun arasını çok açmadıkk 🥹 (aylarca bölüm atmayan yazalar var ayol nolur beni zorbalamayınn 😭)
Ayrıca yazdığım en uzun bölüm oldu. Neredeyse 6k kelime 💃🏻Kitabın okunma hızı güzel gidiyor. Oy olarak etkileşimimiz gayet tatmin edici bence ama yorumlar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim 😭
Bu bölümden itibaren yorum sınırı koysam bence bana kızmazsınız 🥹 (bu tempoda bölüm yetiştirmeye çalışıyorum aşkımlar o kadar olsun dimi evet deyin nolur 😭)
Bununla ilgili uzun uzun açıklama yapmaya gerek yok siz zaten sınırların neden konulduğunu biliyorsunuz. Yorumlarınızı okumayı çook seviyorum ve bölüm yetiştirmek için stres yapmama değiyor 🥹
Özetle, sonraki bölüm için bu bölümün yorum sınırı; 100
Sınır geçilene kadar ben de işlere odaklanırım ve bulduğum kısıtlı zamanda diğer çardaki kitaplara da ufak ufak bölüm yazarım (onlar da benim yavrularım 🥹)
Her neyseeeee ÇOK KONUŞTUMM geçelim bölümeee
-Bu bölüm sonunda bomba var 🤪-
***
Aksel dışarı çıktığında gözlerinin içi tam anlamıyla gülüyordu. Benim de ondan aşağı kalır yanım yoktu. Hızlı adımlarla ortada buluşurken, "Yavrum! Nereden çıktı bu ziyaret?" diye sordu. Bir yandan kollarını belime uzatmaktaydı.
Kollarımı boynuna dolarken, "Erken çıktım okuldan. Bir uğrayayım dedim. Özledim." dedim. Dudaklarım boynuna gömüldüğü için sesim boğuk çıkmıştı. Kokusu ciğerlerime dolarken boynuna bir öpücük bıraktım.
Aksel de saçlarımın arasına bir öpücük kondurup, "Ben de çok özledim seni." dedi. Onun kısık sesi de saçlarıma karışmış, bu sebeple boğuk çıkmıştı.
Birkaç saniye sıkıca sarıldıktan sonra ayrıldık. Avuçları yanaklarıma kapandı. "Aç mısın?" diye sorarken baş parmakları yanaklarımda geziniyordu.
"Pek değil."
"Tamam, biraz oturalım, yeriz bir şeyler." dedi ve beni içeri davet etti.
Galeri mahalleye çok yakın olmadığı için ikimiz de oldukça rahattık ve Aksel'e korkmadan doyasıya sarılmak çok huzurlu hissettiriyordu.
İçeri girdiğimizde ilk iş olarak içeriyi gözlemlemeye başladım. Kapıdaki üç arabanın dışında, içeride de iki araba vardı. Bir köşede camlı bir ofis bulunuyordu. Duvarlar neredeyse tamamen boştu. 'Koralp' yazılı logolar dışında pek bir şey yoktu.
"Filmlerde gördüğüm galerilere hiç benzemiyor." derken ofise ilerliyorduk. Çünkü burası, filmlerdeki lüks araba galerilerine nazaran çok daha ortalama bir yerdi.
"Zengin olsam belki filmlerde gördüğün galerilere benzerdi." diyerek güldü. Birlikte gülüşürken ofise girdik.
Büyük masanın önüne konumlanmış deri koltuk takımlarına oturduk. Ben duvarın önündeki ikili koltuğa otururken o karşımdaki teklilerden birine yerleşti. "Niye erken çıktın? Bir şey mi oldu?" diye sorarken oldukça meraklıydı.