Beklenmeyen hasarlarda,
Kapanır gözlerimiz...Gözlerimi yeni bir güne sinir bozucu alarm ile açtım. Okula gitmek için çok kötü bir gün. Hayır, kim sabahın körüne ders koymak isterki. Oflayarak hazırlandım ve aşağı indim. Annemgile günaydın deyip evden çıktım. Servisim gelmişti, koltuğuma oturdum ve telefonumdan müzik açtım. Müzik dinlemeyi gerçekten seviyordum, her an dinleyebilirdim. Gözümü kapattım çünkü uyumayacağımı biliyorum. Gündüzleri hasta olmadıysam veya çok yorgun değilsem uyuyamıyordum. Tamam, sadece gözlerim kapanıyor, uyumayacağım zaten.
Gözlerimi açtığımda servis şoförü beni uyandırıyordu. Allah'ım dediğim şeylerin niye tersi oluyor? Ben gündüzleri uyuyamıyorum işte. Hay, gerizekalı saate bak bakalım hiç gündüz gibi mi? Zaman algında şaştı senin. Etrafa bakar insan güneş yeni yeni doğuyor. Tamam ya, niye taktım ki bu kadar? Sonuçta uyandım.
Okulun içine girdiğimde bizimkileri gördüm. "Günaydın" dedim. Mert "Günaydın, prenses" dedi. Allah'ım bu çocuk niye bana sürekli prenses demeye başladı? Ben ve prenses olmak. "Sensin be prenses. Bana şöyle deyip deyip durma!"
"Sen ters tarafından mı kalktın bakalım, prenses." İkinci deyişiyle tam kafasına bir tane indiricektim ki kaçmaya başladı. "Gel buraya." Bir yandan hızla koşuyor bir yandan konuşuyordum. "Geleyimde kafamı kır değil mi? Kafam kıymetli canım, gelemem." lafa bak ya, kafası kıymetliymiş.
Tam daha da hızlanacaktım ki birine çarptım. Kafamı kaldırıp baktığımda ilk dikkatimi çeken şey gözleri oldu. Gözleri benim gözlerime ne kadar da çok benziyor. Sarı, uzun saçlarını açık bırakmıştı. İnce kalkık burnu, dolgun duran yanakları yüzüne çok yakışıyordu. Çok güzeldi, melek gibiydi. Sanırım 12. Sınıflardan. "Özür dilerim, göremedim." bana gülümseyip "Önemli değil." dedi. Sonunda dikkatimi ondan çekip etrafa baktığımda Mert'i bulamadım. Neyse ya sınıfa gelecek zaten.
Adımlarımı sınıfa doğru yönlendirdim. Irmak ve Nail oturuyordu, Mert görünürde yoktu. Onların yanına gittim. "Ee nasılsınız?" Nail konuşmaya başladı. "İyiyiz pren- tamam, sustum." Bunlar neden prensese takmıştı şimdi? Bir garipler sanki. Aman neyse, şuan onu düşünmeyeceğim.
Hoca nihayet geldi. Bilin bakalım ders ne? İlk derse matematik mi koyulur ? Allah'ın cezaları. Neyse sakin olmalıyım en azından bundan sonra tarih var, bak sen tarih seviyorsun sakin ol. Nihayet ders bitti ve teneffüse geldik. Mert'e kötü bakışlar attım ama yine de birşey yapmadım. Bu arada Irmak denen kız bu aralar niye bu kadar garip? Bişeyler seziyorum onda, bu aralar tuhaf birşey var bu kızda. Bana sanki nefretle bakıyor. Birşey yaptımda benim mi haberim yok? Neyse, çıkar yakında. Nail "Abi kantine gidelim ya, ben çok acıktım."dedi.
" Kahvaltı yapmadan mı geldin, gerizekalı?" Bende yapmamıştım ama olsun, Nail'e sataşmak güzel. "Ne var yani? Uyuyakalmışım aceleyle çıktım biraz."
"Hadi, gelmiyor musunuz?" diyen Mert çoktan kantinin ordan bize bağırıyordu. Bu çocuk ne ara oraya gitti? "Abi adama bak yemek diyince nasıl da ışınlandı."
"Cidden ışınlandı. Bu kadar hızlı yürüyemez."
"Yürüyemez zaten gerizekalı, koşabilir." Tamam ya hesaplamada yanlışlık yapmış olabilirim. Gerçi bu iş nasıl hesaplanıyor onuda bilmiyorum. Nail ile Mert'in yanına gittik.
Sıraya girip yiyeceklerimizi aldık ve masaya oturduk. Bu sırada Irmak yeni geliyordu. O da yemeğini alıp masaya oturdu. Nail "Nerdeydin?" dedi. "Ne o, beni mi özledin?"
"Çok özledim ya, Irmak nerede deyip deyip durdum. Değil mi Hilal'cik" Allah'ım bana tuhaf isim bulup bulup duruyorlar. Çıldıracağım. "Hilal'cik ne gerizekalı, tuhaf tuhaf isim takıp durmayın, sadece Hilal."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevginin Küle Dönüşü
Fantasyİntikam ve sevgi ateşi savaştı. Sevgi intikama yenik düştü ve kül oldu. O kül, ateş olduğu zamanlar herkesi yaktı. Bazıları bilerek yandı, bazıları bilmeden. Bazıları doğrularıyla, bazıları yanlışlarıyla.