"Katil Sam derler."

18 3 34
                                    



Gözlerimi açtığımda güneş gözüme vurmuyordu. Normal günlerde sabah saatlerinde güneş ışığı sızardı odama ama bugün yoktu. Hava bulutlu da değildi. Pencereye gidip açtım ve dışarı baktım. Güneş saatin sabah olmadığını vakitin çoktan geçtiğini gösteriyordu. Uyuşuk bir şekilde gardrobuma gittim ve sade sarı bir şeyler giydim. En sonunda işim bittiğinde odamdan çıktım. Merdivenlerden inerken Karen'i gördüm. "Hey, Karen." Dönüp bana baktı. "Saat kaç?"

"14:00" Bu saate kadar uyumuş muyum? "Ne!? Beni neden uyandırmadınız?"

"Uyandırmaya çalıştım fakat uyanmadın. Uykun derindi ve sayıklıyordun." Dalga geçer gibi sırıttı. "Ne sayıklıyordum?"

"Bunu gerçekten öğrenmek ister misin?" Şöyle bir düşünüp baktığımızda... istemem. Sayıkladığım zaman alakasız şeyler diyorum ve bunları duymaya hazır değilim. Başımı 'hayır' anlamında iki yana salladım. Bir yandan merdivenleri inmeye başladık. "Herkes nerede?"

"Aden ve Aris bildiğim kadarıyla odalarında mektupları hazırlıyor. Annenle baban ise sandıkları ayarlamada yardımcı oluyor aynı zamanda onlarda mektup hazırlıyorlar."

"Mektupları vermek için son gün ne zaman ki?"

"Bugün, onun için bu kadar acele ediyorlar." Bende bir an önce bitirsem iyi olacaktı. "Karen senin bileceğini düşünüyorum. Bu savaş çok mu ciddi yani büyük ve yıkıcı bir savaş mı olacak?" Karen gözlerini kaçırdı ve sessiz kaldı. Yüz ifadesini sabit tuttu ama içinde biryerlerdeki düşünceleri hissedebiliyorum. Bu konu hakkında bir şeyler biliyor ve bu iyi değil. "Hey, bir savaşın beni etkileyeceğini düşünüyorsan yanılıyorsun." Bir süre düşündü. "Duymak isteyeceğine emin misin? Her şeyi tüm ayrıntılarıyla, bu iyi olmayacaktır. Bak Hilal, sana hiçbir konuda yalan söylemek veya bir şeyi senden gizlemek istemiyorum. Beni ikileme düşüren bir konu; bu savaş hakkında çoğu şeyi anlatmak, anlatmamak. Bu tahmin edemeyeceğin kadar köklü ve ciddi bir konu. Ama aynı zamanda bazı şeyler bilmen gereken bir konu. Lütfen bir karardan gidiyorken benden bilgi almak için soru sorup beni ikileme düşürme." Olduğum yerde durdum ve Karen'de aynısını yaptı.

Ciddi bir şey olmadığını sanıyordum önceden. Karen'in söylediklerine bakılırsa geçmişten gelen ciddi bir konuydu. Babamgilin geçmişinden daha ne çıkabilir? Daha fazla şey öğrenip onlardan kopmak istemiyorum. Ama aynı zamanda bir şeyleri öğrenip ona göre davranmak istiyorum. Karen'in düştüğü ikileme bende düşüyorum galiba. Hangi tarafın daha ağır basıyor Hilal, öğrenmek ve öğrenmemek? Sanırım henüz öğrenmeye hazır değilim. Elbet bir gün mutlaka öğreneceksin. Hazır değilsen öğreneceğin günü bekle. Tamam, sanırım haklısınız.

"Hilal'im uyanmış, günaydınlar efendim." abim gülerek geldi ve kolunu omzuma attı. "Günaydın abiciğim." diyerek bende ona tebessüm ettim. "Bensiz sohbet mi ediyorsunuz?" Karen "Böyle bir şey mümkün mü?" dedi. "Bende öyle düşünmüştüm." İkisinin dostluklarına hayran olduğumu söyleyebilirim. Abilerin en iyisini almışsın Hilal. Tabii. Karen'inde öyle. Ne demeye çalışıyorsun? Gözünü aç demeye çalışıyorum Hilal'ciğim.

Yine karıştırıyorsun ortalığı. Belki açmak istemiyor ne zorluyorsun? Yine sinirleniyorum ama. Bu sefer ne dediğinizi de anlamıyorum. Hem sözün ortasına dalıyorsunuz. Sadece bir fikir aldık, kendinize gelin.

"Benim yapmam gereken işlerim var sonra görüşürüz."

"Görüşürüz Karen." Karen gitti ve hiçbir şey demeden sadece arkasından baktım. Yardımcı Hilal'ler fazlasıyla kafamı karıştırmıştı. Ne kadar donmuş gibi öylece durdum bilmiyorum. Abimin sesiyle kendime geldim. "Bana anlatmak istediğin bir şey var mı abiciğim?" Kesin dışarıdan şaşkın ördek gibi gözüküyorum. Zaten giymişim sarı renk elbiseyi, oda olaya ayrı bir renk katmış. Nedenini bilmiyorum ama ağlamak istiyorum galiba. İmdat! "Ne gibi?"

Sevginin Küle DönüşüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin