☀️☀️☀️
Yine güneş doğmadan uyanmıştım. Sanırım bu aralar erken uyuduğumdan böyle oldu. İçim içime sığmıyor gibi nefesim daralıyordu. Bu aralar en çok kullandığım yer bahçeye çıkmaya karar verdim. Buranın havası insanı kendine getiriyor, eşsiz manzarası büyülüyordu.
Dışarıda soğuk rüzgarlar esiyor yüzüme çarpıyordu. Soğuk çimlere oturdum ve uzakları izlemeye başladım. Güneş yavaş yavaş doğuyordu. Adım sesleriyle Karen'in sesini duydum. "Noldu?" Ses tonuma dikkat etmeye çalıştım. "Bir şey olması mı gerek?" Biraz tripli mi çıkmıştı? "Hayır." Bu soruya ne cevap verilir ki? "İyi." Çok az konuşuyordu ve artık bende konuşmak için çabalamıyordum. Neden bilmiyorum ama bu aralar sessiz kalmak daha iyi geliyordu. "Neden uzaklara daldın?" Dışardan tuhaf gözüktüğüme eminim ama bir kere düşünce bulutlarının üzerinde uzak diyarlara uçtuğumda geride nasıl olduğunu umursamıyorum "Kötü hissediyorum." Ona karşı dürüst olma yolunda bir adım attım. Küçük Karen ve Hilal adına... "Böyle hissetmene neden olan şey ne?" Ona kendimden uzunca bahsetsem, sürekli konuşsam eminim ki dinlerdi. Ama şimdi konuşsamda ne konuşacağımı bilmiyorum.
"Bilmem.""Alışman zor olacaktır." Diye mırıldandı. Sanırım ses tonundan duymayacağımı düşündü ama duydum.
"Ne?""Hiç genel. Gözlerini açtın farklı yer ondan dedim." Üstelemedim ve sustum. Doğruydu çünkü. Çimlere uzandım ve gözlerimi kapattım.
"Prenses Hilal, uyan yemeğe çağırılıyorsun çünkü." Gözlerimi açtığımda hala aynı yerdeydim. Neden odama gitmemiştim? Uyumuştum ve üzerimde battaniye vardı. Daha sonra hiçbirşey demeden kalkıp odama çıktım ve hazırlanıp yemek odasına indim.
"Günaydın." Deyip masaya geçtim ve yemeğe başladım. Karnımı iyice doyurdum ve odama çıktım. Biraz resim çizmek istiyordum. Arada çiziyorum ve terapi gibi geliyor. Tuvalimi aldım ve yerine yerleştirdim. Boyalar ile paletide dizdikten sonra resime başladım. Buradaki eşsiz çimleri ve manzarayı çizecektim. Çimlerin arasına sadece kırmızı gül olarak hayal etmiştim. Tek sevdiğim çiçek türü kırmızı güldü. Zaten çiçeklerle pek alakam yok.
Saatler sonra resmimi bitirdiğimde kapım tıklandı. Karen içeri girip "Annengil seni çağırıyorlar. Önemli bir konu hakkında seninle konuşmak istiyorlar." Dedi. "Tamam hazırlanıp geliyorum." Tuvali kurumaya bıraktım ve boya bulaşan yerlerimi temizledim. Daha sonra merdivenlere yönelip aşağı indim.
Odadan içeri girdiğimde gözüme çarpan ilk kişi sarı saçlı kız oldu. Bu kızın burada ne işi var? Herşey daha da çok kafamı karıştırıyor. Diğerlerine baktığımda Karen ellerini arkasında bağlamış dik duruş sergiliyordu. Abim sorgu dolu bakışlar içerisindeydi. Babamın gözlerinde anlamadığım bir ifade vardı. Annem... annem kıza sarılarak ağlıyordu.
Ondan ayrılmak istemiyordu ve kıza söylediği bir şey ile şok girdim. "Kızım sonunda bize gelebildin." Kızım? "Hey birisi ne olduğunu anlatacak mı artık?" Dedi abim. "Bu kız kim ve sen ona neden kızım diyorsun?" Diye devamını getirdim. Annem hala kıza sarılarak ağlıyordu ve babam hiçbirşey söylemiyordu. En son Karen'e dönüp sorgu dolu bakışlar attığımda omuzunu 'ben karışmam' dercesini silkti.
Tamam mutlaka mantıklı bir açıklama vardır. "Anne neler oluyor burda?" Yine cevap gelmiyordu. Biraz daha cevap almazsam çıldıracağım sanırım. "Beni duyuyor musunuz siz?! Artık burada neler olduğunu anlatın! Kim bu kız neden hiçbiriniz birşey söylemiyor?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevginin Küle Dönüşü
Fantasyİntikam ve sevgi ateşi savaştı. Sevgi intikama yenik düştü ve kül oldu. O kül, ateş olduğu zamanlar herkesi yaktı. Bazıları bilerek yandı, bazıları bilmeden. Bazıları doğrularıyla, bazıları yanlışlarıyla.