Karşılama

4.5K 221 16
                                    

Marketten geldiğini annesine haber vererek içeriye giren genç birden söylenmeye başlamıştı.

"anne ablam evlenecek başka adam bulamadı mı Allah aşkına taş gibi kız elini sallasa ellisini bırak yüzü belki de bini ama gitti elin gevşek Kürdosuna aşık oldu."

Annesi yüzünü öyle bir buruşturmuştu ki sarışın genç o yüzü gördükten sonra tek bir kelime etmeye bile cesaret edemeyip adımlarını odasına doğru ilerletti.

Aslında bu tabikide işin şakasıydı genç adam ablasının bir Kürt ile evlenmesi onun için sorun değildi ki zaten müstakbel eniştesiyle arası da fena değildi fakat sorun eniştesinin o solcu kardeşiydi..
Çınar faşist bir insan değildi ırkçı hiç değildi.

Çınar'ın şu hayatta en nefret ettiği şey kendi deyimiyle yediği kaba pisleyenler yani bu vatanın bir evladı oldukları halde her saniye bu vatanı bölmeye çalışıp karışıklık çıkaranlardı. Kürt ve Türk onun için o kadar da zıt kavramlar değildi sonuçta aynı vatanın suyunu içip, aynı ağacın meyvesini yiyip, aynı toprakta koşturup oynamışlardı. Gerektiğinde Kürtler Türklerin yardımına gerektiğinde ise Türkler Kürtlerin yardımına koşmuşlardı tabiki de zamanında hatta şu an bile bölücülük yapmaya çalışanlar vardı.

Çınar'ın Baran'ı sevmemesinin sebebi de buydu, onun da bu ülkeye düşman olduğunu düşünüyordu askere gittikten sonra daha da bir milliyetçi olmuştu bu genç.

Artık ırkına veya vatanına söylenen tek bir kötü kelimede karadenizin hırçın dalgaları gibi dalgalanıp güzel gözlerini canını alacakmış gibi muhatabının üzerine dikerdi.

Siyasetle pek ilgilenmeyen birisiydi. Zaten tüm partilerden de oldu olası nefret ederdi. Sadece üniversiteden alışkanlığı olan Ülkü Ocağına gidip gelirdi bu genç.

Üstünü çıkarıp vücuduna odasındaki boy aynasından bir bakış attı, askerde eskisine göre kötü ama hala çok iyi durumda olan vücuduna bakmak onu aşırı derecede üzüyordu. Kalemle çizilmiş gibi gözüken suratına rağmen kendisini çok beğenen bir insan değildi aslında.

Üstüne bir tişört geçirdiği anda çalan kapının sesiyle kapıya doğru yöneldi. Açılan kapının ardında deli gibi telaşlı olan ve şu hayatta belki de görüp görebileceğiniz en güzel kızlardan birisi duruyordu.

Çınar yüzünde hafif bir sırıtışla "Oooo Selin Hanım gelinliğinizi giymeyi unutmuşsunuz" dediğinde kapının ardındaki kadın "bak zaten telaşlıyım uğraşma benimle, hem sen neden üstünü giyinmedin çocuk delirtecek misin sen beni? Git hemen sana dün aldığım kıyafetleri giyin uğraşamam seninle şimdi hadi ablacığım hadi" dediğinde Çınar ablasının üstüne birazcık daha gitmeye karar verdi.

"Ooo gerginiz galiba Selin Hanım yüzün de bir solgun gözüküyor vallahi abla iptal mi etsek bugünü?"

Ablasının "Çınar kes sesini!" diye bağırmasıyla kahkahalara boğulan genç yeni giydiği tişörtü çıkarıp üstüne ablasının aldıklarını giyinmek üzere odasına geçti çünkü biliyordu ki biraz daha inatlaşırsa ablası tüm gerginliğini ondan çıkaracaktı.

Aslında ailesiyle ilişkisi çok iyiydi özellikle de aralarında sadece iki yaş olan ablasıyla. Aralarında sadece iki yaş olmasına rağmen Çınar kendini bildi bileli Selin'e abla diyordu çünkü Selin'in şu hayatta en iyi yaptığı şey ablalıktı. Hayatında Selin'den daha iyi bir abla görebileceğini asla düşünmüyordu açıkçası. Hem Çınar'a hem de evin en küçüğü olan kardeşleri Ece'ye karşı inanılmaz derecede sevecen ve anaçtı.

Ablasının onun için aldığı krem rengi kumaş pantolon ve beyaz gömleği giydikten sonra oturma odasına geçti. Babasının geldiğini görüp ona hoşgeldin dedikten sonra odadaki iki tekli koltuktan birinde yerini aldı içeri "nasıl olmuşum?" Diyerek giren ablasını görünce büyük bir sırıtış kapladı suratını ama tabiki de saçma sapan bir cevap vermek zorundaydı bu soruya çünkü erkek kardeşti o!!!

"Dikkat et de Hatice Teyze de aşık olmasın sana" şeklindeki cümlesinin ardından kafasına yediği köşe yastığıyla hafiften kıkırdadı ardından "su gibi olmuşsun kızım maşallah sana" diyen orta yaşlı, saçları kumraldan beyaza dönmeye başlayan babasıyla ablasının yemyeşil gözleri yaşarmıştı fakat zilin her zamankinden daha sesli bir şekilde çalmasıyla evin annesi ve en küçük kızı Ece'nin içeriye koşması bir oldu.

Ev ahalisi Selin'in önderliğinde koşar adımlarla kapıya doğru ilerledi ardından kapıya herkesten önce varan genç kadın yüzüne güler bir ifade takınıp nefesini tuttuğu gibi pat diye açıverdi kapıyı.

Oradaydı işte. Yüzüne piç bir gülüş yerleştirmiş, kahve gözlerini doğruca Çınar'ın denizlerine diken esmer adam tam karşısındaydı genç adamın..

HARAM MISIN BANA?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin