Son Akşam Yemeği

3.1K 166 26
                                    

Farklı düşüncelere, farklı hayatlara ve görüşlere sahip insanların bir masa etrafında toplanıp gülüşüp, yemek yedikleri sofraları hep çok sevmişti Çınar. İnsanız sonuçta tabiki de farklı olacağız ama olay da bu değil mi zaten? Farklı olsak bile bir noktada birleşebiliyoruz, kaynaşabiliyoruz, şeklinde düşünüyordu sarışın adam.

Özenerek hazırlanmış olduğu her halinden belli olan masadaki bütün yemekler müthiş gözüküyordu. Zaten bu masayı kuran kadının evine gelen misafirlere en iyi yemeklerini yapmaya ve yedirmeye olan düşkünlüğünü bilmeyen yoktu. Sırf bu yüzden zırt pırt misafir ağırlayan aile bu durumdan pek de şikayetçi sayılmazdı.

Masadaki çatal bıçak seslerinin ardından "Çınar, oğlum askerliğini de yaptın. Allah nasip ederse senin de mürvetini görürüz Selin ve Deniz'den sonra değil mi?" Şeklinde aşırı derecede hadsiz bir soru soran dünür annesinin yüzüne bakıp gülümsemişti Çınar.

"Vallahi Hatice Teyze şu anlık hiç öyle bir niyetim yok ha bu arada aday da yok." Diyerek masadakilerin gülmesini sağlayan genç adam, "zaten KPSS'ye çalışmam lazım malum atanmam için ama onu da biraz erteliyorum bakalım her şey kısmet." Diyerek sonlandırmıştı cümlesini.

"Anneciğim ayıp ediyorsun ama çocuk askerden yeni gelmiş, zaten altı aydır patates soyup tuvalet yıkıyor bırakta biraz dinlensin değil mi ama?" Şeklinde imalı bir cümle kuran Baran'ın yüzüne büyük bir nefretle bakıp ağzını açmıştı sarışın adam.

Masadaki tüm bakışlar "Ne yapsaydım, senin gibi bedelliye mi gitseydim?" Şeklinde bir cümle kuran sarı gence çevrilmişti.

"Patateste soysam, bokta temizlesem vatani görev vatani görevdir. E ama tabi sen bunu algılayamayacak kadar farklı dünya görüşlerine sahipsin, aydınsınya sen, hadi at gözlüklerimizi çıkarmamıza yardım et de biz de anlayalım bakalım yine nasıl bir faşistliğin sonucunda gerçekleştirmişim ben bu eylemi?" Diyerek devam ettirdiği cümlesinden sonra gözlerini esmer adamdan çekip tabağına götürmüştü Çınar.

Sarışın genç, "Çınar.." diye hayal kırıklığına uğramış ve genç adamın susması için ona yalvaran bir ses tonuyla seslenen ablasının gözlerinin içine baktığında bu konuyu daha fazla uzatmamaya karar vermişti.

"Çınar nedense benim yaptığım en küçük şakaları bile ciddi algılayıp büyük bir mesele haline getiriyor. Hayır tamam Karadenizlisin anlıyorum ama bu kadar da hırçın olmana gerek var mı be sarı kurt?" Diyerek piç piç gülen adam Çınar'ı daha da delirtmişti.

"Bak işte alttan alttan laflarını yerleştirip sonrasında bir şey olmamış gibi kenara geçmesi sinirimi bozuyor. Ben delirdikten sonra da hırçın olan ben oluyorum vallahi delireceğim!" Dediğinde masadaki herkes derin bir iç çekmişti.

"Ulan yaşınızdan başınızdan da mı utanmıyorsunuz siz?" Diyerek sesini yükselterek konuşan ve otoriter bir kişilik olduğu her yerden belli olan Hulusi Bey konuşmaya başlayınca uzun masada çıt bile çıkamamıştı.

"Derdiniz ne sizin oğlum? Yıllardır bir kavga artık hepimizi illallah ettirdiniz lan. Ya bu sorunu çözersiniz ya da biz çözeriz. Bakın çok ciddi söylüyorum bir daha huzurumuzu bozarsanız anında kollarımı sıvayıp bizzat ben çözeceğim bu sorunu!" Diye sinirli ve kendinden emin bir cümle kuran adamın ardından da evin babası Alparslan Bey bir şeyler söylemiş olmak için ağzını açtı.

"Oğlum bakın eskiden siz çocuktunuz biz de aile dostuyduk, bu gerginlikleri ergenliğinize veriyorduk yani anlaşamamanız o kadar da sorun değildi bizim için ama artık dost değil bir aileyiz çocuklar. Bunun farkına ne kadar çabuk varırsanız her ikiniz için de o kadar iyi olur. Hiçbirimiz huzursuz ve birbirinden kopmuş bir aile istemeyiz değil mi?" Diye mesleğinin getirisi olarak Hulusi Bey'e nazaran daha sakin ve anlamlı cümleler kuran çeyrek asırlık edebiyat öğretmeni Alparslan Bey, söyledikleri masadakiler tarafından onaylanınca "olmaz böyle yani" şeklinde yarım ağız mırıldanıp yemeğine geri dönmüştü.

"Bakın anneciğim babalarınız çok haklı lütfen biraz tutun kendinizi. Hem hadi kendinizi ya da bizi düşünmüyorsunuz bari abinizi ve ablanızı düşünün... gerçekten çok yıpratıyorsunuz onları." Alparslan Bey'le aynı fakültede tanışıp büyük bir aşkla evlenen ama daha sonrasında mesleğini bırakıp kendisini çocuklarına bakmaya adayan Sevda Hanım cümlelerini sakin ama dertli bir ses tonuyla dile getirdikten sonra Hatice Hanım'ın arkadan gelen sesi yankılanmıştı odada.

"Sizin aranızda kalmak en çok Deniz'le Selin kızımı yoruyor canlarım." Dediğinde öfkeli ikilinin gözleri abi ve ablalarına değmişti. İkisi de hayal kırıklığına uğramış yüzlerle kardeşlerine bakıyorlardı..

Masadaki herkes döktükleri dillerin hiçbir işe yaramayacağından emindi ama en azından bu gecelik söyleyeceklerini söylerek içlerini rahatlatmışlardı.

Artık dakikaların günler gibi geçtiği masadan kalkıp tatlıları yemek için salona yerleşmişti iki aile de. Herkes kendi arasında sohbet ederken iki gencin de ağzını bıçak açmıyordu. Çünkü biliyorlardı ki eğer o bıçak ağızlarını açarsa anında ikisinden birisine saplanacaktı.

Tatlılar yendikten sonra Çınar balkona çıkıp bir sigara yakmıştı. Sigarasından bir fırt çekerken masada yaşanılanları düşünmeye başladı sarışın adam. Neden bu çocuğa karşı bu kadar tahammülsüzdü ki?

İçinde yıllardır anlamlandıramadığı bir öfke vardı ve bu öfkeyi nasıl yatıştırabileceğine dair en ufak bir fikri bile yoktu..

Balkonun kapısının yavaşça açıldığını gören genç balkona gelen kişinin kardeşi olduğunu anlayınca derin bir oh çekmişti.

"Abi ben sana katılıyorum ya bu çocuk tam bir yavşak!" Diye sırıtarak konuşmuştu kumral kız.

"Hooop!" Diyerek durdurmuştu kardeşini.

"Yavşak mavşak noluyor kız düzgün konuş ben varım burada!" Dedikten sonra sırıtmıştı sarışın adam.

Kumral kız, "Ooo düşmanını da paylaşamıyorsun yani vayyy!" Dedikten sonra boynu abisinin kaslı kolları tarafından esir alındığında sessiz bir çığlık atmıştı.

"Abi bırak bak lütfen saçımı bozuyorsun" diye inleyen kızın yüzüne bakıp kahkaha atan Çınar, kollarının arasındaki kızı bırakınca genç kız hemen oflayarak eve geri girmişti.

Kendisiyle tekrardan başbaşa kalan Çınar yeniden düşünmeye başlamıştı yaşanılanları. "Bir insan nasıl bu kadar orospu evladı olabilir amına koyayım? Şeytan diyor yapıştır şunun suratına bir tane ama işte.." diye isyan ettikten sonra sigarasını söndürüp içeriye girmişti Çınar.

İçeriye girdiği anda tam karşısındaki koltukta oturan ve doğrudan ona bakan kahve gözlerle karşılaşmıştı sarışın adam.

Misafirlik bittiğinde kalkan misafirleri güler bir yüzle uğurlayan sarışın adam, sona kalan esmer gence de ailesi tarafından üzerine dikilen endişeli ve yalvaran gözler hatrına yarım ağız bir "görüşürüz" demişti. Karşılığında boş bir ifadeyle ona bakıp kafa sallayan adamla kısa bir süreliğine bakıştıktan sonra kapının kapanma sesiyle rahatlayıp "oh" mu yoksa "of" mu olduğu belli olmayan bir iç çekmişti sarışın adam.


Başta nasıl bir şey yazacağımı planlamıştım aslında ama yazmaya başlayınca her şey değişti ve doğaçlama yazmaya başladım bence böyle daha güzel oluyor ama tabi siz söyleyeceksiniz onu💗

HARAM MISIN BANA?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin