KİLİTLER
Önyargı zehirli bir sıvı gibi bedene girdiğinde çaresiz bir şekilde kapana kısılırsın. Bir kez vücudundadır bu salgın, elini kolunu bağlamıştır. Kurduğun sahtelik gerçeklikle çelişince aklına sığmaz taşar. Gerçek dünya seni afallatmıştır.
Ne yapacağımı şaşırmış bir şekilde öylece kaldım durduğum yerde. Az önce gördüklerim kendini basit olarak tanımlayan biri için çok fazla ve tuhaftı. Hayatı sıradan olan hiçbir insan birinin izini sürmezdi neticesinde. Belli ki söylediği tek yalanı babaannesine değil, bana da söylemişti. Tarif ettiği kendisiyle oluşturduğu bu pano hiç uyuşmuyordu. Ama yine de işin aslını anlayamamıştım. "Ne yapıyorsun sen burada?" Miray aniden içeri girdiğinde kafamı çevirdim o yöne. Panik olmuştum ister istemez. Dizlerimin bağının çözüldüğünü hissettim. Ben kekelerken arkamda olan dolaba bakış attı Miray, ardından da bana. Sanırım sakladığı gerçeğin öğrenilmesinden korkuyordu ve artık çok geçti. Keşke dedim içimden, keşke o dolabı açmasaydım. "İyi misin?" Sesinde şüphe vardı, sezebiliyordum. Zaten o da benim gibi yüz okuma konusunda iyiydi ve bu yüzden o an şans benimle değil gibiydi. "İyiyim, geliyorum." Dedim sesimi düzeltmeye çalışarak. Sesimi normale indirsem de içten içe öyle değildim. Hiç tanımadığım birinin bu denli gizemli olduğunu bir anda öğrenmek beni epey afallatmıştı açıkcası. Üstelik bunu tahmin edememiştim doğal olarak. "Atak bastı gibi hissettim de, nefes alıyordum." Derken üstüme başıma çekidüzen verdim. Yüzüme de zor da olsa sahte bir gülüş takındım. Bir kez şüphelenmişti Miray. Bana hiçbir şey demeden dik dik baktı sadece. Bunun basit bir şüphe olduğunu ummak istedim. Umarım üsteleyip üzerime gelmezdi. Kriz yönetimi konusunda berbattım çünkü. "Peki tamam, hadi gel içeri. Daha fazla dikkat çekmeyelim." Rahatlamıştım, belli ki o da rahatlamıştı. İlk baştaki gergin surat ifadesi gitmiş yerine daha sakin bakışlar yerleşmişti. Kaşları da hiç çatık durmuyordu. Bu duruma sevinmiştim. Daha fazla orada durmayıp Miray'ın yanından geçerek içeri girdim. Hemen peşimden de o geldi. "Bir şey mi oldu oğlum? Bir anda kalkıp gittin." Yemek sofrası kalkmıştı. Kadın, koltukta oturup çayından yudum alıyordu. Belli ki o da meraklanmıştı bir anda masadan kalkmama. Açıklayamadım, söyleyemedim. Sofrada duyduklarım karşısında bir anda bastıran geçmişimi, anlatamadım. Zaten unutmuştum bile. Gördüklerimden sonra o an beni etkilememeye başlamıştı. Düşündüğüm tek şey, bu kızın aslında kim olduğuydu. Bir daha görmeyeceğim bu kızı deli gibi merak ediyordum. Bu tarz durumlarda bazen mesleğime küfür ederdim. Hayal gücüm olmasa ve yazmasam belki bu kadar meraklı biri de olmazdım. Belki böyle boka batmazdım o zaman. "İyiyim, endişelenmeyin bir şeyim yok." Deyip hemen yanına oturdum kadının. Elini dizime koydu o da. Beni sevdiğini anlamıştım o an. Çok içten ve samimi bakıyordu bana, güzel şeyler söylüyordu. Benim de hoşuma gitmiyor değildi aslında. Yıllar sonra aynı babaanneme benzeyen bir kadından sevgi ve şefkat görüyordum. Çocuk gibi hissetmiştim kendimi. "Biraz midem bulandı da. O yüzden kalkmak zorunda kaldım." Deyince ben, Miray güldü. Neye gülmüştü bu sefer acaba? "Yemekleri mi beğenmedin?" Dedi yanımıza otururken. Sırıtıyordu ve anladığım kadarıyla ortamı yumuşatmaya çalışıyordu. Bendeki belli belirsiz gerginliği anlamış olmalıydı. Eminim ki o da şu an beni çözümleyemiyordu. İkimiz de birbirimizi merak edip duruyorduk anlaşılan. "Hayır, çok beğendim. Ellerine sağlık." Deyip gülümsedim. O da sahte bir ricayla karşılık verdi bana. Gerçekten de hep böyle sahte miydin sen? Aklımda bir ton soru ve karmaşa vardı. Ben bu karışıklığa dalmışken zaman hızla geçmişti.
Biraz daha hoş beşten sonra saatime baktım. Bana ayrılan sürenin sonuna gelmiştim sanırım. Zaten bu evden bir an önce çıkmak istiyordum. Tiyatromuzu da bir kazaya varmadan tamamlamıştık artık. Gece güzel ve bir oldukça da gizemli kapanmıştı anlaşılan. "Ben gideyim artık." Deyip ayağa kalktım yavaşça. Onlar da peşimden ayaklandı. Galiba gidiyorum diye üzülmüştü kadın. O an üzüldüm bunlar yalan olduğu için, yani bu tatlı kadına yalan söylediğim için. Ama elimden gelen başka bir şey de yoktu maalesef. "Daha erken değil mi?" Diye sordu kadın gözlerimin içine bakarak. Biraz daha kalsam mutlu olacak gibi duruyordu. Ama gitmem gerekiyordu ve bir an önce de kafamı toparlamam. "Geç oldu, evde de işlerim var hem." Deyip geçiştirdim. Miray desen, zaten kalmam için diretmiyordu. Ona da yetmişti bu kadar oyun anlaşılan. "Yarın da erken kalkacak hem." Deyip gözlerime baktı hatta, gitmem gerektiğini onaylar gibi. Çok uzatmadan ceketimi giyindim ve çıkışa doğru yürüdüm. İkisi de peşimden geldi beni uğurlamak için. Biri üzülüyor diğeri ise seviniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KESTİK! (TAMAMLANDI)
RomanceYa hayatını yeniden yazma şansın olsaydı? Selim, kendini yetersiz gören ve bir türlü alanında başarı sağlayamayan bir senaristtir. Gecesini gündüzüne kattığı ve emek verdiği senaryosu, izleyicilerin istediği gibi olmadığı, mutsuz bir sonun her zaman...