ARKADAŞ
Zaman arsız bir işleyiştir, süreçtir. Sağ sola savrulurken bazen de yerinde sayabilirsin. Ya seni kolundan tutup götürecektir bu zaman, ya da ayaklarından olduğun yere çivileyecektir. Sana da tercih yapma hakkı tanımayacaktır.
Onu karşımda gördüğümde kalbime dolan hissi tarif edemem. Acı mıydı, özlem miydi yoksa mutluluk gibi bir şey miydi, bilmiyordum. Bildiğim ise tek bir şey vardı. Abim buradaydı, işte kanlı canlı karşımda oturuyor öylece bana bakıyordu. Göz yaşlarım hızlıca akıp giderek yere damladığında çıkan tok sesi bile duyuyordu kulaklarım. Zihnim bomboştu çünkü, bozuk bir kaset gibiydi. Olduğundan daha fazla duyuyor ve görebiliyordum tam o an. Abimin yüzündeki yeni oluşmaya başlamış kırışıklıkları, saçlarının hala dağınıklığını ve sakallarının kirliliğini, görebiliyordum. Tanıdık bir koku da duyuyordum. Keskin bir parfüm ve geçmişin tozlu kokusuydu bu. Hatırlamak istemediğim anılar böylelikle birkaç görüntü ve kokuyla yeniden nüfus etti tüm hücrelerime. Ben ise öylece durmuş, abime bakıyordum. Konuşmak isteyip de konuşamıyordum. Ağzım görünmez bir bantla çepeçevre sarılmış gibiydi adeta. Hoş ya, abim de benim gibiydi. Tek kelime etmeden bana bakıyordu sadece. Uzun süren sessizliğe burun çekişlerim ve rüzgarın etkisiyle uçuşan perdenin sesi eşlik etti. Ardından da Doğan. "Haber verecektim aslında." Derken adım adım yanımıza yaklaşıyordu. Arkamda durduğunu hissettim ama ona doğru dönmedim bile. Bakışlarımı abimden alamıyordum. "Biraz ani oldu aga ama," dediğinde abimin ayağı fırlaması Doğan'ın lafını bölmüştü. Ayağı kalktı abim ve hala tek kelime etmiyordu. Bakışlarını benden ayırmadan konuşmaya başladı Doğan'ın üstüne. "Başı belada dedin." Deyiverdi. Konuşurken Doğan'a bakmıyordu. Gözleri bir bıçak kadar keskindi ve tam olarak benim gözlerimin üzerindeydi. "O yüzden buradayım. Açıklama yapma." Sesi o kadar netti ki, bu netliği anımsamam zor olmamıştı. Abimin o tok sesi geçmişteki gibi çınladı kulaklarımda. Üstelik hiç değişmemişti. Hâlâ sert ve keskindi ses tonu. Bu sayede de karşısındakini susturmayı iyi biliyordu. "Açıklama yapmıyorum abi ama o da seni görünce şimdi şok oldu." Doğan'ın sesi bile arafta kalıyordu abime cevap verirken. Doğan olsa bile kimse ona karşı çıkamaz, lafının üstüne söz söyleyemezdi. Bu ani hatırlamalar beni git gide daha da kötüleştiriyordu, hissedebiliyordum. "Şok olmuşa benzemiyor. Baksana ağlıyor karşımda. Hiç değişmemiş." Bunları derken gözlerini çekmedi üstümden. Hatta kelimelerini teker teker bastırdı. Hâlâ aynıydı, hâlâ değişmemişti. Hâlâ canımı yakıyordu. "Sen çok mu değiştin?" Diye bir adım öne yaklaştım. Sesim tizdi, farkındaydım ama bu durumda anca bu kadar keskinleştirebiliyordum. Abim ona yaklaştığımı fark edince kafasını havaya doğru dikti yavaşça. Kollarını da arkasında bağladı. Dik dik bakıyordu bana. "Baksana, hâlâ aynısın. Hâlâ kendini beğenmişsin. Hâlâ eziyorsun karşındakini. Sen de hâlâ aynısın anladın mı?" Sesim git gide yükselirken aramızdaki mesafeyi iyice kapamıştım. Doğan durumu fark edince bizi uzaklaştırmak için yanımıza yanaştı fakat abim tek kelime etmeden eliyle durdurdu onu. Sonra da bana baktı, gülüyordu. Sinir bozucu bir gülümseme vardı dudaklarında. Üstten bakıyordu bana her zamanki gibi. "Selim." Dedi. Amacı bana seslenmek değildi. Amacı, onun ağzından kendi ismimi duymamı sağlamaktı. Bu yüzden tok bir sesle söyledi ismimi. Ve bunu duyunca da dudaklarımın titrediğini fark etmiştim. Başarmıştı.
"Doğan başı belada dedi. Yardımın lazım dedi. O yüzden buradayım. Şimdi uzatma ve ne istediğini söyle." Deyip işaret parmağıyla ittirdi omzumdan hafifçe. Ama yine de geriye doğru bir adım sendelememde işe yaramıştı. Sert bir hareketle ıslak yanaklarımı sildim elimin tersiyle. Ardından nefes verdim sesli bir şekilde. "Neden? Sana ne ki benden? Çok mu umrundayım senin?" Sesimde biriken o kadar çok öfke vardı ki, bunu herkes anlayabilirdi. Doğan da bu yüzden tuttu kolumdan ve beni çekmeye çalıştı. "Aga yapma." Tuttuğu kolumu sertçe çektim ellerinden. "Bunca zaman yaşayıp gittin. Hiçbir zaman biri gelip de Selim'in başı dertte demedi. Ama şimdi duyuyorum ki bir haltlar yemişsin. Hem de ilk defa. Çok merak ediyorsan niye geldiğimi, söyleyeyim. Hala korkak mısın yoksa adam mı oldun... görmeye geldim. Anladın mı, bebe?" Bu kadardı işte. Onun yardımı da, hakkımda düşündükleri de bu kadardı. Hâlâ adamlık peşindeydi, cesaret peşindeydi. Bu yüzden yıldızı barışmadı belki de benle işte. Yıllar önce de bırakıp gitti beni, götürmedi yanında. Abim hep vardı ama hiçbir zaman ona ait olamadım. Şimdi de dedikleri yeniden acıtıyordu canımı. Söylediği her bir kelime tanıdıktı ama yine de yakıyordu içimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KESTİK! (TAMAMLANDI)
RomanceYa hayatını yeniden yazma şansın olsaydı? Selim, kendini yetersiz gören ve bir türlü alanında başarı sağlayamayan bir senaristtir. Gecesini gündüzüne kattığı ve emek verdiği senaryosu, izleyicilerin istediği gibi olmadığı, mutsuz bir sonun her zaman...