Iyla tanımadığı insanlarla birlikte ıssız bir yere bırakılmıştı. Yürümeye başladı. Nereye gideceğini ya da ne yapacağını bilmiyordu. Büyüsü vardı ve İngiltere'ye geri dönebilirdi ama yasal belgeler olmadan bu çok riskli olurdu. Bu büyülü bir mesele değildi, gerçek bir meseleydi.
Birinin onu tuttuğunu hissedene kadar aşağı doğru yürüdü. Adamın elinden kurtulmaya çalıştı ama başaramadı. Kafasını kaldırdı ve annesinin erkek kardeşinin yüzünü gördü. Kim olduğunu bildiklerini ve hepsiyle daha önce tanıştığını biliyordu ama nerede olduklarını bilmiyordu. Ve şuanda yakalanmış olduğunu biliyordu. Tekrar itaat etmeye zorlandı. Yakalandı ve asla terk edemeyeceği başka bir evde rehin tutuldu.
Iyla her geçen gün daha da kötüleşerek orada kaldı ama rolünü mükemmel bir şekilde oynadı. Onu ayakta tutan tek şey eve dönme fikriydi.
Ama orada kaldığı süre uzadıkça, cesur ve yürekli olmayı bırakan o korkak on altı yaşındaki kıza geri döndü. Kendini korumak için büyü kullanabileceğini unuttu. Çünkü pek çok kez incindiğinizde kendinizi korumanın yolları olduğu gerçeğini unutursunuz. Iyla'nın gözünü sadece korku bürümüştü.
~
Harry, Fleamont ve Euphemia Potter'la birlikte evde kalmıştı. Lily hamile olduğu için gidemedi ve Gideon da işi olduğu, Lily'ye bakmak ve Harry'ye yardım etmek zorunda olduğu için kaldı.
James, Remus ve Sirius Avustralya'ya uğurlandı.
"Çapulcular yine iş başında." Sirius belirtti. "O sıçana hiç ihtiyacımız olmadı. Bize ne katkısı oldu ki? Hayır, Çapulcular'da tek ihtiyacım olan siz ikinizsiniz. Avustralya'yı kendi sahnemiz yapacağız."
"Seninle neden evlendim ki?" Remus şakacı bir sırıtışla sordu.
"Bilmiyorum. Ama artık çok geç, beni geri veremezsin. Bunu imzalamak zorundayım ve reddediyorum." Sirius ön kapıdan içeri girerken tekrar kapıya yöneldi.
"Siz ikiniz şunu keser misiniz? Burada hayatımın aşkını kurtarmak için bir görevdeyiz. Bu sizinle ilgili değil." James huysuzca konuştu.
"Aaa. James kızı gitti diye üzgün ve huysuz mu?"
"Hayır." James kollarını göğsünün üzerinde kavuştururken ofladı."
"Bu hayatımın en uzun uçak yolculuğu olacak." Remus son derece yorgun ve hayatı için korkmuş görünüyordu ve savunmasına göre dolunay dört gün önceydi.
Uçak yolculuğu uzun ve stresliydi ama birbirlerini öldürmeden hayatta kalabilmiştiler.
Dışarı çıktılar ve işte o zaman durdular.
"Nereye gidiyoruz biliyor musun?" Sirius saçlarını atkuyruğu yaparak sordu.
"Hiçbir fikrim yok." James etrafına bakındı. "Bekle, ailesi bir çetede, hadi bütün çeteleri bulalım."
"Kulağa hoş geliyor." Sirius başıyla onayladı.
"Siz ikiniz çetenin ne olduğunu biliyor musunuz?" Remus sordu.
"Hayır." James ve Sirius aynı anda söylediler.
"Ölüm yiyenler gibi ama muggle versiyonu." Remus elinden geldiğince açıkladı. Bir şeyler olacağını biliyordu, bu hiç de kolay olmayacaktı.
"Kahretsin." James'in nefesi kesildi. "Neden hiçbir şey kolay olamıyor ki?"
"Hayat kolay değil." Remus başını salladı. "Taksiye binin."
Sirius ve James arkaya, Remus da yolcu koltuğuna bindi.
"Nereye?" Taksi şoförü sordu.
"Delaney çetesi nerede?" Remus sordu.
"Oraya gitmek istediğinizi sanmıyorum."
"İstiyoruz." James başını salladı.
"Pekâlâ, ama onların yanına gitmek istemediğim için sizi birazdan bırakacağım. Kimse oraya gitmeyi istemez."
"Kulağa hoş geliyor." Remus başını salladı.
James doğru yolda oldukları için mutluydu ama Iyla'nın bir taksi şoförünün caddeden aşağı inmeyi reddedecek kadar güvensiz bir yerde olduğunu düşününce midesi bulandı. Bir an önce Iyla'ya ulaşması gerekiyordu.
~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Panic and Peace // James Potter
Fanfiction"Herkese travmayla nasıl başa çıkılacağını öğretiyor ve tüm bu tavsiyeleri veriyorsunuz ama kendinize br pay alamıyorsunuz." "Emin ol durum bundan daha karmaşık." ***************************************************** Savaş bitmiş, Voldemort gitmiş...