#4.BÖLÜM

10 9 0
                                    


4.BÖLÜM: SESSİZLİĞİN YANSIMASI

Sessiz... Altı harf, iki hece. Beni özetleyen kelime tam olarak altı harf, iki heceden oluşuyor. Hayatımı hep daha farklı bir kelimenin özetleyeceğini düşünürdüm. Yanılmışım. Hep yanıldım. Bazıları yanılmanın, sizi asıl başarıya götüreceğini söyler. Ben bunun yanlış olduğunu fark ettiğimde birinci sınıftaydım. Yanılmak kelimesini, yenilmek diye okuduğumdan beri. Yanılmak, yenilmek demekti. Başarıya götürdüğü falan yoktu. Bir kere yanılırsanız, o hatanın geri dönüşü yoktur. Hataları geri dönüştürebilirsiniz diyen herkes aptaldı, hatalar geri dönüştürülemezdi. Hatalar geçmişte kalmıştı. Geçmişi düzeltemezdiniz. Adı üstünde, geçmişti. Siz o hatadan ileridesinizdir. Belki onu geri dönüştüremezdiniz ama aynı hatayı tekrar etmezdiniz. Öğrenirdiniz. Ben de bu yüzden buradayım. Sessiz bir kızdan ne kadar bir şey öğrenebilirseniz o kadar öğreteceğim size. Zaman en iyi ilaçtır. Hiç geçmez dediğiniz o zamanlar da geçecek. Söz veriyorum, ben geçireceğim. Benimle gelin, sizi kafanızın içinde türeyen hayali varlıklarla tanıştırayım. Siz bile onlardan bîhabersinizdir, ancak onlar hep sizinledir. Size öğreteceğim. Mesela size, bir zamanlar kalbinde kimseye yer vermeyen bir çocuğu nasıl sevindirdiğimi anlatırım; birinin benim elimden tutup, beni nasıl ayağa kaldırdığını; gerçek dostluğu; gerçek ailenin tanımını; gerçek sevgiyi anlatırım. Bir gülümsemenin hayatınızı nasıl değiştirebileceğini, sevdiklerinizi kaybetmenin ne kadar kötü bir his olduğunu, ismim gibi masal ve hikâyelerle anlatırım. Ama önce yapmanız gereken son bir şey kaldı.

Elimden tutar mısın?

Hadi, durma öyle.

Elimden tut.

Hayatımda aşk diyebileceğim duyguyu bir kere tatmıştım. Ondan öncesi tutkuydu. Bir anlık çekimle büyük hatalara sebep olan tutku.

Ama onunki gerçekti. Emindim hislerimden.

Bana mesaj attığı ilk günde. Eymen... Eymen'in Masal'ı... Ben onun Masalıydım. Beni, telefonuna, "Masalım" diye kaydetmişti. Ben, onundum.

Seni yalnızca ben öpebilirim demişti bir keresinde. Başka kimse öpemez, yalnızca ben demek istemişti. İlk öpücüğümü hâl onun için saklıyordum ve ömrüm boyunca saklayacaktım. Gülümsemesini seviyordum. Telefonda gülüşünü ilk duyduğumda, dünya o zaman dursun istemiştim. Ah, kalbimi yangın yerine çevirip, külleriyle beslenen adam. Kalbimin atışlarını hızlandıran adam. Gerçekte nasıl güldüğünü bilmek isterdim. Nasıl sarıldığını, nasıl koktuğunu, nasıl göründüğünü. Özeldi demiştim ya benim için, gerçekten özeldi. Benim ruhumu görebilen ilk kişiydi. Âşık olduğum ilk kişiydi. İlkler unutulmazdı. Bunu kim söylemişti bilmiyorum ama çok doğru bir sözdü. İlkleri unutamazdınız çünkü ilklerin izi kalırdı. Kalbinizde onlara dair bir anı her zaman olurdu. Bazen bir film, bazen bir şarkı, bazen bir söz, kişi, mesaj sizi aylar, yıllar öncesine götürürdü. Ben onun dinlediği şarkıları biliyordum ama açıp bir kere bile dinlememiştim. Bana onu tekrardan hatırlatacak diye. Aklımdan hiç çıkmayan biriydi zaten. Ne kadar çok şey düşünürsem düşüneyim sonu hep ona çıkardı. Bütün yollarımın sonu ona çıkardı.

" Evet, sıradaki soruyu kim çözmek ister? Masal?"

Öğretmenimin sesiyle kendime geldim. Okulda olduğumuzu unutmuştum. Ne çok şey düşünmüştüm öyle? Bir tahtaya, bir öğretmenime, bir de bana bakan defterime baktım. Anlamıyordum. Beynimdeki son matematik bilgilerimi kullanarak soruyu çözmeye çalıştım. Sayısal dersleri hep bu yöntemle çözerdim zaten.

" Sanırım cevabın yanlış oldu Masalcığım, bir arkadaşından seni çalıştırmasını ister misin?"

Sınıfa baktım. Kimseden çalıştırmasını beklemiyordum. Yerime oturduğumda benim yerime başka birisine karar vermişti zaten. Ellerimle başımı ovaladım. Başım ağrıyordu. Defterden boş bir sayfa açıp, çizmeye başladım. Resim yapmaya bayılırdım. Çizgiler benim için ufak noktalardan oluşurdu. Noktalar birbirine yapışıp çizgileri oluştururdu. Karışık çizgiler çizmeyi severdim. Ama en çok da renkleri. Renkler benim için hayat demekti. Hayatımdaki herkesi bir renge benzetirdim. Mavi, sarı, yeşil, siyah, beyaz... Ana renklerin dışında ara renklere de merakım çoktu. Kimsenin bilmediği renkler. Zaten kimsenin bilmediği şeyler daha çok hoşuma giderdi. Kimsenin keşfetmediği şarkılar bilirdim. Onlara söylemezdim, keşfedip de benim dinlememi engellemesinler diye. Filmlerim vardı, kimselerin bilmediği. Renklerde öyleydi. Lacivert gibi, turkuaz gibi... En sevdiğim rengi sorarsanız o lacivertti. Tam siyah değildi, siyahla beyazın karışımıydı. Benim gibiydi. Ne tam siyahtım, ne de tam beyaz. Siyah yönlerim vardı. Kimseyle konuşmazdım, siyah giyinirdim hep, en arka köşelerde otururdum. Karanlık düşüncelerim, kafamda öldürdüğüm onca insan vardı. Beyaz yanım ise... Masumdum. Her ne kadar kendime cennet ile cehennem arasına sıkışıp kalmış bir melek desem de masumdum. Karanlık düşüncelerime rağmen masumdum.

Sessiz Leyl || Kitap OlduHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin