11.BÖLÜM: ÇİFT KİŞİLİK AŞK
"Dinle beni, bu masal senin için.
Bir varmış bir yokmuş şeklinde başlanan masalların geldiği yerde kimseye ait olmayan ve kendisini kimseye ait hissetmeyen yalnız bir kız yaşarmış. Bir tek kendisinin yaşamasına rağmen evi çok büyükmüş, istese bir kalabalığı doldururmuş ancak küçük kızın kimsesi yokmuş. O kadar üzülüyormuş ki günlerini hiçbir şey yapmadan, evinde geçiriyormuş. Bir gün dünyasındaki yalnızlığı unutturacak biri çıkmış karşısına. Daha önce kendisinden başka birini görmediği için çok şaşırmış ardından korkmuş zarar göreceğinden. Güven nedir sevgi aşk nedir bilmiyormuş. Bu yabancı ona öğretmek istemiş hepsini. Evinin dışında da bir hayat bulunduğundan, başka yerlerde de kendisi gibi insanların yaşadığını anlatmak istemiş küçük kıza. Ona yaşamı öğretmek istemiş. Küçük kız bundan dolayı çok heyecanlıymış, yeni tanıştığı bu yabancıyı kısa sürede benimsemiş, küçük çevresine almış.
Zaman geçtikçe aylar ayları, yıllar yılları kovalamış. Küçük kız büyümüş, yanında kaldığı yabancı da öyle. O büyütmüş onu, artık yabancı değilmiş. Bir isim bulmuş onu, onu canlı gösteren, canlı tutan.
Artık ondan ayrılmak istemiş. Yaşadığı bu yerden uzaklaşmak, yeni yerler ve insanlar ile karşılaşmak istemiş. Onun sadece yaşamı öğrettiği hayatta ölüm ile tanışmak istemiş. Dünyanın sadece iyiliklerini değil kötülüklerini de görmek istemiş. Yabancının yalvarışlarına aldırmadan doğup büyüdüğü, bir an bile ayrılmadığı, çıkmadığı yurdunu terk etmiş. Dünyayı çok merak ediyormuş, gerçekten hayal ettiği gibi bir yer olup olmadığını.
Bu şekilde bunları düşüne düşüne epey yol gitmiş. Sonunda varmak istediği yere gelmiş. İnsanlar çok tuhaf bakıyormuş ona. Hiç hayal ettiği gibi değilmiş. Ne kadar kabalar diye düşünmüş içinden, sonra o an anlamış.
Aslında iyilik de kötülük de içimizde, biz hangisine bakmak istersek o oluruz.
Bunu öğrendiği gün küçük kız gerçekten büyümüş."
Gözlerimi mor perdemin küçük bir aralık bıraktığı, gün ışığının da bu aralıktan içeri sızıp ovuşturmama sebep olan güne uyandım. Bugün de benim için kısırdöngü günlerden biriydi. Hafta sonu ne yapıyorsam, bugün de onu yapacaktım. Göz kapaklarım hafifçe aralandığında etraf bir saniyeliğine buğulandı. Buğulu gözlerimi birkaç defa kırptıktan sonra yatağımın kenarında oturan kişiyi görmüştüm. Benim uyanmamı bekler gibi sıkılmış yüz ifadesi vardı. Kim bilir, ne zamandır oturuyordu burada, uyanmamı bekliyordu?
Üzerimdeki ayıcıklı pijamaya gülüyordu. Kollarımı birbirine bağlayıp ona kaşlarımı çatarak baktım. Kaşlarımı bile onun kadar güzel çatamıyordum.
" Senin gibi simsiyah mı giyinseydim, zevksiz?"
Son kelimeyi gözlerimi kısarak ona bakarken yılan gibi tıslayarak söylemiştim. Gülümsemesi yerini ciddiyete bırakırken gözlerini benden kaçırıp odamı inceledi. Enine ve boyuna eşit gelecek şekilde ayarlanmış deli çağımdayken astığım posterleri, derslere göre dizilmiş test kitaplarını, renklerine ve yazarlarına göre duran kitaplarımı, boylarına ve kalınlıklarına göre konulmuş kitap ayraçlarımı inceledi. Kabul, düzen takıntısı olan bir insandım. Kafasını sağa çevirip, sıkıldığımda duvara yazdığım yazılara ve resimlere baktı. Annem dün görmüştü lakin bir yorumda bulunmamıştı. Gözlerini en son bana çevirdi. Konuşurken öbür yandan da ayıplarmış gibi "cık cık cık" sesleri duyuluyordu.
" Ağabeye hiç zevksiz denir mi, küçük panda?"
Küçük panda, eskiden, çocukken, bana böyle hitap ederdi. Pandaları bilirsiniz, buldukları her yerde uyurlar, yemek yerler ve şişkodurlar. Eskiden bana böyle demesini severdim, pandaları severdim. Güzel hayvanlardı, benim gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Leyl || Kitap Oldu
Teen FictionBu kitap, 2018 yılında basılmıştır, okumak isteyenler için burada bölümler yer almaktadır.