10.BÖLÜM: AFFEDİLMEYEN YALANLAR
Yıkım, içinde parçaladığı her insana deprem etkisi yaratıp hızla sarsan kelime. Öyle yıkımlar yaşarız ki ömrümüz boyunca, şiddeti hala o günkü gibi çarpar insanı derinden. Bu yüzden küçücük bir kız çocuğuyken psikolog olmak isterdim, insanların derdini dinleyip kendi dertlerimin arasında boğulmamak için. Bu pek mümkün olmadı. Olamaz değil, olmadı. Ben yaraları keşfetmeyi severdim onları iyileştirmeyi değil. Yara açmayı severdim, sarmayı değil. Uzun zamandır okula uğramadığım bunu düşünürken aklımdan geçmişti. En son, o kız beni arayıp Eymen ile ilgili sinirimi bozacak türden laflar söylediğinde okuldan çıkmıştım. O gece ağabeyim beni eve getirmişti, ertesi gün Yazgı ile karşı karşıya geldiğimiz gündü. Şehir dışında çıkmıştık, gerçekleri ilk öğrendiğim andı. Özgü ve Evren ile küs bir şekilde evden ayrılmıştım. En yakın iki arkadaşımı kaybetmiştim. Okula gitmiyordum. En son dün uğramış, derslerin yarısına girmemiş, tuvalette saklanmıştım. Yapmadığım bir şey değildi, ara ara kaybolurdum. Bazen bir gün bazen bir hafta ortalıkta olmadığım oluyordu. Bugün uğramam lazımdı.
Gözlerimi açıp, bomboş beyaz tavan karşıladığında beni, elimle gözlerime ovuşturup kalktım. Ayaklarımı sallandırıp karşımdaki aynaya baktım. Üzerimde bana oldukça bol gelen siyah eşofman takımı vardı, üzerimdekilerden kurtulup, kahverengi sandalyenin üzerindeki dünkü kıyafetlerimi giyindim. Aynadan kendime son kez bakıp, üzerimdekileri uygun olacak şekilde düzelttim. Kıyafetlerimize takıntılı bir okul müdürümüz vardı.
Kapıya açmamla karşımda ağabeyimi buldum.
" Masal, iyi misin?"
Masal mı? Bana ismimle seslenmeye başladıysa ya başkalarına sinirlidir ya bana. İkinci seçenek dünden sonra daha makul geliyordu bana. Öfkesini bildiğimden kafamı sallayıp mutfağa ilerledim. Bana sinirinin ilk defa geçtiğini görüyordum, eskiden bana kızsa bile yansıtmazdı. Büyüyorum diye oluyor bunlar değil mi? Geçecek miydi? Geçsin istiyordum, eskisi gibi olamasak da yine kafamı dizlerine yatırayım o saçlarımı okşasın, bana masallar anlatsın. Hiç sevmediğim masalları dinlemeye bile razıydım tekrar eskisi gibi olabilmemiz için.
Ağabeyim bana bakmadan masaya oturduktan sonra ayakta kalmamak için çaprazındaki sandalyeye oturdum. Ayaklarım uzun süre ayakta kalmaktan şişmişti büyük bir ihtimal. Öfkesinin zararını bildiğimden uzak bir köşeye, çaprazına, oturmuştum. Bana aldırmadan içinde çay olduğunu bildiğim fincandan bir yudum aldı. Kızgın da olsa, aç kalmama dayanamıyordu. Sol elime bıçak, sağ elime çatal aldıktan sonra kesmeye çabaladım. Başaramayınca elimden alıp kendisi parçalara ayırıp, bir tanesini ağzıma attı. Onsuz yapamadığımın kanıtıydı bu işte. Tadı gerçekten güzeldi.
" Bana neden yalan söyledin?"
Ah, asıl konuya gelebilmiştik. Ona dün neden eve gideceğimi söylememe rağmen o bara, onunla gittiğimi soruyordu. Verecek cevabım yoktu. İstemiştim sadece. Ben de yardım etmek istemiş, gerçeklerden kaçmak yerine ilk defa yüzleşmek istemiştim. Anlayacak mıydı beni?
" Geçmişte kaldı artık, unutalım geçmişi önümüze bakalım."
Önümüzde kalın bir duvar varken, nasıl bakabilirdik? Kendim bakamamışken onun bakmasını nasıl sağlayabilirdim? Elindeki çatalı sertçe tabağa bıraktığında çıkan tok sesle birlikte ağzıma attığım lokma boğazımda dizili kalmıştı. Ellerini birbirine kenetleyip, sıktı.
Bir şey diyecek sandım fakat demedi. Belki de sakinleşmeyi bekliyordu. Öfkeyle ikimize daha çok zarar verirdi emindim.
"Ben sana, bana yalan söylediğin için kızdım. Bana doğruyu söyleseydin zaten izin verirdim sana. Bundan mı yalan söyleme ihtiyacı duydun? Sana izin vermeyeceğimden mi korktun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessiz Leyl || Kitap Oldu
Novela JuvenilBu kitap, 2018 yılında basılmıştır, okumak isteyenler için burada bölümler yer almaktadır.