🌬
Gözlerimi açtığımda bir yataktaydım. Işık az çok ulaşıyordu. Gözlerimi hafifçe kıpırdatarak açtım. Kendime gelmek için birkaç dakika bekledikten sonra yerimde doğrularak etrafa bakınmaya başladım.
Sırtım ağtıyordu ve kolumda bir ağırlık vardı. Ne olduğuna baktığımda bunun kalın demirden bileklik gibi bir şey olduğunu farkettim. Kesinlikle amacı bu değildi.
Ayağa kalktığımda ışınlanmaya çalıştım fakat olmadı. Ne olduğunu anlamayıp tekrar denerken gıcırtılı bir ses çıkartarak kapı açıldı. Gelene baktığımda yaşlı sakallı bir adam olduğunu gördüm. Yaşına rağmen dinç duruyordu.
"Boşuna uğraşma." adamın sesi pürüzlü çıkmıştı. Öksürerek yanındaki kapıya tutundu. Güçlerimi kullanamıyordum. Bunun nasıl olduğu hakkında en ufak fikrim yoktu. Ben ateş ve su hükümdarıydım. Daha önce böyle bir şey yaşamadığımda ve adamı tehdit olarak gördüğümden paniklemiştim. Ama bunu ona belli etmeyecektim.
"Kimsin sen?" diye sordum merakla. Sanki onu önemsemiyor gibi bir ses tonu kullanmıştım.
"Neden buradayım?" cevap vermeyince başka bir soru yönettim."Hükümdarın gözdesi bir başına dolaşmamalı. Bir başına korumasızca durursa birileri gelip şantaj yapabilir."
"Ne ne ne? Hükümdarın gözdesi mi? Bir daha böyle deme. Şimdi senin yaptın bu Yani? Şantaj?"
"Bir bakıma." diye cevapladı beni. "Hay lanet girsin!
Zaten ele geçirmeyi nasıl yapacağımı bilmiyorum, Hovan sorunu da bar tabi ona olan duygularıma anlam getiremiyorum. Belkide ortada anlam getirecek bir şey olmadığındaydım bilmiyorum, ve bir de sen mi? Hanginizde uğraşacağım ben?""Zorlanıyor musun?" dediği şeyle az önce ne dediğimin farkına vardım. Ele geçirmedeki gizli (!) anlamı fark etmemesini umdum.
"Sana sordum!" diyerek sesini yükseltti. Burada daha fazla güce sahip olan oydu. Şimdilik. O yüzden onu daha fazla kızdırmamakta çalışarak başımı "Evet" der gibi saladım. "Bazı zamanlarda hiçbir şey başaramıyorum gibi geliyor."
"Bunun için Toprak Ana'yla konuşabilirsin?" Toprak Ana'da neyin nesiydi? Önemli olsaydı daha önce duymuş olurdum. Ama adam aynı zamanda bileğe benziyordu.
"Kim?" sorumla adam bana delirmişim gibi baktı.
"Cahil." diye mırıldandığını duydum. Acaba benim için ne planları vardı. Hovan'dan ve Toprak Hükümdarından bile kurtulabilirsin ama şu dakika bu adamdan kurtulmam gibi geliyordu. "Ciddiyim, kim o?" siye sordum.
"Toprağın yaratıcı gücünün geldiği etken. Kelebek Orman'ının sonunda yaşıyor."
"Neden bana yardım ediyorsun." diye sordum. O ise tam tersiymiş gibi bakıyordu bana. "Etmiyorum."
🌬
Uzun zamandır adam yemek bırakıp odadan çıkıyordu. Günler birbirine girmişti. Ne zamandır burada olduğumu kestiremiyordum.
Odada keskin bir alet olmadığından işim daha zordu.
Adam yine yemek getirmeye geldiğinde onu burada kalamam ikna etmek için onla sohbet etmeye karar verdim. Çanım çok sıkılıyordu.Kapı açıldığında adam elinde tepsiyle içeri girdi.
Bırakıp hemen gitmemesi için "Sıkıldım." diye mırıldandım. Adam sırtını bana dönerek umursamazsa bana bakmaya başladı. "Bundan bana ne?"
"Seninle gelebilir miyim?" diye sordum. Adam bezmiş gibi görünüyordu. Şimdiden mi? "Nereye?"
"Ayağında çizmeler var üzerine yağmur botları ve dışarıda yağmur yağacak. Hadi bari aşağı kata indir beni. Sana eşlik ederim."
Adam derin bir nefes alarak "Tamam dedi. Gel benimle." diyerek kilidi boynuna astı. Kaçamayayım diye kapıya ve pencereye kilit vurmuştu. Hızla kapının dışına çıkarak etrafı inceledim. Önce onun çık aşı için işaret yaparak hala etrafı inceliyordum.
Duvarda bir kılıç asılıydı. Ne bir kılıfı ne başka bir şeyi vardı. İşte bu, kılıçla adamı öldür. Adam merdivenlerle aşağı inmeye başladığında yavaşça iplerini duvardan çıkartıp ellerimin arasına aldım.
Çakmaması adına hızla merdivenleri indim. Adam buzdolabına eğilmiş bir şeye bakıyordu. Hızla yanına yaklaşarak kılıcı sırtına sapladım. Acı içinde kıvranmaya başlarken kılıcı daha derinlerine saplayarak çıkıştık geri soktum. Acı içinde inleyerek bana engel olmaya çalışsada başarılı olmadı, sabitler içinde geberip gitti.
Derin bir nefes alarak yerde cansızla kanlar içind etaptan adamın nabzına baktım. Evet, kesinlikle ölmüştü. Derin nefes alarak koşturmaya başladım.
Adamın evi Kelebek Ormanı'ndaydı. Bulunamaz bir yere inşa etmişti evini. Bana ormanın çıkışında Toprak Ana'nın olduğunu söylemişti. Hızla koşarken ayağımı burktum. Hem güçten acizdim hem tüm kemiklerim ağrıyordu. Topallayarakta olsa koşturmaya devam ettim.
Hızla koştururken sert bir şeye çarptım. Ağaç olamazdı. Olsaydı görürdüm. Geri çekildiğimde bunun Hovan olduğunu fark ettim.
"Burada ne arıyorsun?" diye sordu. Onunla karşılaşmak aklımın ucundan bile geçmeyecek tek şeydi. Nasıl olurda beni burada, böyle bir yerde bulabilirdi ki?
"Asıl sen ne arıyorsun?" sorumu yönettim. Bu işin içinde iş vardı. Rastgele burayı bulmuş olamazdı. Dahası onula Kelebek Orman'ına gidemezdim. Bu tüm planı yok etmek demek olurdu. Parti gecesi açık açık bunu birinden öğrendiğini söylemişti. Belkide buna odaklanmalıydım. Krallığa geri döndüğümüzde Judas'la bu konuyu konuşacaktım. Belkide askerlerimizden biri haindi. Onunla son yakınlaşmamızdaysa hatırlamadığını belli etmişti.
"İzini ancak buraya kadar takip ettim. Bir adam bana şantaj yaptı. 'Eğer onun kellesini diri istiyorsan Kelebek Ormanında bir çanta dolusu parayla ol' dedi." Bakışlarım sok eline kaydı. Elinde kocaman bir çanta vardı. Ve o çanta parayla doluydu. Beni paraya tercih etmişti.
"Kurtuldum." Diyerek Hovan'ın dudaklarına özlemle yapıştım. Öpüşüme karşılık verirken elindeki çantayı yere fırlatarak ellerini yüzüme yerleştirdi. Daha yeni başlamıştık. Yarım kalan işimizi bitirmemiz gerekti. Hovan elini şıklatıp bizi sabitler içerisinde krallıktaki odasına ışınladı. Ve para oramanda kaldı. Bu bana olan sevgisine işaretti.
🌬
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Element Oyunu -Gökyüzüyle Dans-
Фэнтези"Bu savaşı başlatmak için yıllarca zihnimde bir savaş verdim." Dört elemente sahip olmak için lanetlenen Rena, hava, su, toprak ve ateş elementlerini eline geçirmeyi başarırsa galaksi elementini yönetmeyi başaracak. Öldürmek istediğiniz adama aşık o...