Toprak Ana

9 4 2
                                    

🌬

Kelebek Orman'ının sonuna vardığımda Derince bir nefes aldım. Adam beni kandırmıştı. Toprak Ana diye bir şey yoktu. Ama Judas'ta doğrulamıştı. Burası düz bir araziydi.

"Buradayım işte." bir ses gelmişti ama hiçbir yüz yoktu. Etrafıma bakınsana kimseyi göremedim. An önce biri zihnimi mi okumuştu?

"Ben doğanın ta kendisine elbette beni görememen normal. Ayrıca zihinini biri değil Toprak Ana okudu, nasıl yardımcı olabilirim? Bana alındaki sadece üç soruyu okuyabilirsin."

Üç soru pekala ne sorsam kritikti.Denemek adına "Ben seçilmiş kişi miyim?" diye sordum. Az önce haklarımı riske attığımı düşünsemde belliki yanılmıştım. Biri benimle dalga geçmişti. Kimse bir şey demiyordu.

Belkide bilmiyor diyerek başı abiye ilk soru yönettim. "Bu lanet bilekliği nasıl çıkarırım?" uzun bir süre bekleşmese yine ses gelmedi. Sinirlerim bozulmuştu. Hani Toprak Ana her şeyi biliyordu? O zaman niye sorularıma yanıt vermiyordu?

Sinirlenerek "Bari Hovan'a benim hain olduğumu söyle!" diyerek bağırdım. Tüm yoku zorla Hovan'dan kaçarak boş yere gelmiştim. Birden ses yeniden konuşmaya başladı.

"Ben gelmişi geçmişi ve geleceği bilen tek varlığım. Dört büyük büyücü bunu yapamadıklarından beni yarattılar."

"Eğer her şeyi biliyorsan niye söylemiyorsun? Ve senin varlık olmadığını konuştuğumuzu sanıyordum."Beni görmezden gerek konuşmaya devam etti.

"İlk olarak 'Seçilmiş kişiden' kastın dört büyük büyücünün hükümdarları öldürüp galaksi elementi açması için lanetledikleri benek olup olmadığını soruyorsan, evet, o benek sensin. Yani seçilmiş kişisin. İkinci olarak bileklik değil, o bir hs güç emmeye yarayan bir büyülü eşya. Onun üzerine dan yağı sürüp yarım gün bekletirsen işe yarama hale gelir. Üçüncü olarak Hovan'a söyleyen bendim. Bir ay sonra yendiysen gel."

Bunları dedikten sonra kendimi kelebek Orman'ının sonunda bir ağaca yaslanmış şekilde buldum. Toprak Ana kesinlikle zorbalıktan ibaretti. daha önce dan yağı diye bir şey duymamıştım ve Hovan'a onun söylemesi imkansızdı. Yoksa o lanetlenen bebebekte mi ben değildim?

Sahile ışınlanarak denize girdim. Az önce oturduğumuz yerden Hovan'ı hızla alarak karaya çıkardığımda ikimizide krallığa ışınladım. Bana ne olduğunu sormadı. Yine bir yalan uydurup "Ölmüş, biraz dinlenmeliyim." diyerek yukarı kata çıkmaya başladım. Ne konuştu ne bir tepki verdi sadece okyanusları hüzünlüde bakmaya başlamıştı.

Judas'ın yanına giderek olanları anlattım. Bana "Yeni tanıdıkları kişilere bir yalan söyleyerek onların güvenini sarsmaya çalışırlar. Senin aksine ben dan yağını duydum. Deneyelim ve lanetli bebeğin sen olduğunda belli yani sadece Hovan'a bizim hain olduğumuzu söyleyen kişi farklı. Toprak Ana ona tekrar aynı sorunun sorulmasından nefret eder yani o kişinin kim olduğunu bulmak bize düştü. İki hafta sonra tekrar gitme şansı elde edeceksin soruları planlamamız gerek, bir daha boşa gitmesin." diyerek beni yatıştırdı.

🌬

Sabah daha güneş doğmadan Hovan'ın odasına çıktım. Yatağında değildi. Lavabodada değildi bunu tek açıklaması diğer kapının ardında olduğunu gösteriyordu. Yavaş adımlarla kapıyı araladım.

İçerim bir ofis gibi dönenmişti. Toplantı odasındaki göre daha küçük bir toplantı masası, kocaman bir çalışma masası ve dosyaları koymak için bir sürü raf vardı. Duvarlar mat griydi ve odayı sarı bir lamba aydınlatıyordu.

Hovan ve beyaz saçları orada, masanın başında bir dosyaya gömülmüş oturuyordu.

"Hovan." diyerek seslendim. "Uyumadın mı?" Yüzü bana döndü. Gözleri hafif şişmişti ve okyanusları çok güzel görünüyordu. başını olumsuzca salladı.

"Yine bir isyan çıkacak Toprak Krallığının "güvenli" kelimesinin kalıplaşmış versiyonu olan adasındaki çıkmış. Birileri isyan edip kaçmış, bazılarına hasar verilmiş. Kimin yaptığı hakkında en ufak fikirleri yok, tanıdık geldi mi? Banada geldi. Bana yapanlarla aynı kişiler.

Bunu Su ve Ateş Hükümdarlarını öldürenlerle aynı kişile olduklarını düşünüyorum fakat bir türlü yakalayamıyorum. O yüzden diğer hükümdarlarla konuştum. Her yıl yapılan evrensel yarışımızı biraz erkene alarak olanları unutturacağız. Her sene krallıkların büyücüleri ve yaratıkları beş yarışa tabir tutulur ve dostluk sağlanır. İlk sana söylemek istedim, sen ne söyleyecektin?"

Demek Hovan bunlarla uğraşıyordu. Gülümseyerek yanına yaklaşıp kafasını göğsüme bastırdım. "Bu çok güzel." diye mırıldandım. İlk defa ona yukardan bakıyorum. Hovan bana gözlerini benden alamıyormuşçasına bakıyordu. "Senden daha güzel değil."

"Ne zaman olacak bu yarış?" diye sordum. Ona mesafes koymaktan şimdi bahsedemezdim. Yapmam gereken tek şey Judas'ın odasına giderek onunla yeni bir plan yapmak olmalıydı.

"İki hafta içinde." dedi Hovan. Hala gözlerini benden çekmemişti. Bir ay içinde Hava Krallığını yok edecektik. Onu sevdiğimi biliyordum. Onu hep hatırlayacaktım fakat bu sürekli zarar gören halkımı bir araya getirip "adalet" kelimesini bu evrene tekrar geri getirilmek daha önemliydi.

"Peki ne kadar sürecek." diye sordum bu kez. Birlikte ne kadar daha vakit geçirebileceğimizi merak ediyordum. Fark ettiğim şeyle yerine çakıldım. Hayır, bu gerçek olmazdı. Sil şu düşünceyi aklımdan!

"İki hafta kadar." Aynı zamanda içtiği koruma büyülerini ve kullandığı koruma lanetlerini kaldırıp saldırmak için bir ayım var demekti bu. Her şey benim ve yapacağım hamlelere bağlıydı.

🌬

Son Element Oyunu -Gökyüzüyle Dans-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin