Altın Kelebek [1.4]|[Ara Hikâye]|

4 0 0
                                    

Altın Kelebek

[1.4]

|

[Ara Hikâye]

|

Boşaldım. Tiksinmeden yuttu. Şaşkınlık içinde ne yapacağımı bilemez bir hâlde bocaladım. Güldü. Ağzının kirini üstüme sürttü. Tam bir şey diyecekti ki odanın kapısı açıldı. İçeriye benim yaşlarımda iki çocuk girdi. O, gerçekten de ciddiydi...

Hem ne ara onlar gelmişti ve... Bu gece gerçekten, bana... Ne oluyordu? Ne yapıyordum ben?

Birisini tanıyordum, galiba dünya küçüktü. "Taner ve Ediz." Dedi, ayağa kalkarak. Ediz, benim orama mı bakıyordu. "Sm? Sever misin?" Diye sordu. Direkt "Hayır." Dedim. "Hey! Her şey onun için çok yeni, yani o yüzden..." O, araya girse de, Ediz denilen çocuk: "Uğraşamam." Deyip geldiği gibi gitti.

Taner ise, kendini yanıma attı. "Ah!" Dedi rahatlamış bir ifadeyle: "Arkadaşımı s*kmek istemiyorum! Sevmiyorum dediğin iyi oldu! Aslında o da böylesi şeylerin adamı değil de... Bugünlerde bir tuhaf." Dedi. Kendini yatağa attı, eli kemerine gidip açarken.

"Seni tanıyorum sanki?" Dedi. "Bende seni..." Dedim. "ArK, başkanın oğlu musun sen?" Diye sordu. Biraz yataktan kaldırdı kendini. "Dört oğlu var, galiba altı ama... İkisi ölmüş diye duydum." Dedi. Soyunmaya başlarken.

Ne? Bu ne biçim konuşmaydı böyle. Yeri uygun muydu şimdi? Sinirlendim. "En küçük oğlu benim." Dedim. İç çamaşırını da çıkardı. "İyi," dedi. Bir köşede, bizi çekinerek dinleyen ona döndü.

"Gel bakalım," dedi kollarını açarak: "Sevgilinin kollarına." Dedi. Koşarak onun kollarına gidişini izledim... Kıskandım. Çok kıskandım... Sevgilim mi demişti? İlişkileri nasıldı böyle? Kim sevgilisini başka bir erkekle bir olmasına izin verirdi?

İkisi öpüşmeye başladı, Tamer kendini geri çekerek: "Ne duruyorsun orada?" Dedi. Onu bana doğru çevirdi ve: "Sevgilimle ilginlen!" Dedi.

Az önce öptüğüm yerleri, şimdi o öpüyordu... Çok kıskanmıştım... Ayağa kalktım, üstümde ki tişörtü çıkardım onun önüne geldim, bayık gözlerle bana bakıyordu: "O," diyebildi. İnledi... Ama benim için değil.

"Sevgilim değil."

|

Ellerime o pisliğin kanı bulaştı. Elimde can verecekti ki, kelebeğim araya gitmişti. Olay biraz büyümüştü. Polis bile gelmişti ama, karakola gitmemiştik. Taner pisliğini alıp götürmüşlerdi. Olay öylece kapanmamıştı, ben ona ne yapacağımı... Neler yapacağımı çok iyi biliyordum.

"Akın?" Dedi. Sesi, az çıkıyordu o kadar çok ağlamıştı ki... Ona döndüm. Beni ilk defa böyle görmüştü ve korkmuştu. "İyi misin?" Kızarık gözlerine baktım. "İyiyim." Diyemezdim... Ama hiçbir zaman da galiba onun kadar kötü hissetmeyecektim. Ne olursa olsun...

Sessiz kaldım, kanlı ellerimi tuttu. "Özür dilerim." Dedi gözlerimin içine bakıp ağlarken. "Seni bu duruma ben soktum... Senelerdir sana eziyet ediyorum, ben... Çok özür dilerim." Başını öne eğdi, yeniden ağlamaya başladı.

"Neden?" Diye sordum sadece. Başını kaldırdı. "O, benim her şeyimdi... Bana kendim bildim bileli... Sadece onun olacağım öğretildi. Annem, beni onun için doğurmuştu. Ben aslında..." Hıçkırdı, ağladı yine uzun bir süre. Ellerim kalkmıyordu. Onun pis kanıyla, kelebeğime dokunmak istemiyordum.

"Onun kölesi olmak için doğmuştum. Her şeyim ona göre ayarlanıyordu. Eğitimim bile. Bu yüzden hep yurt dışında okudum, büyüdüm... O ise, ailesinden uzak burada halasının yanındaydı. Burada bir sevgilisi varmış... Çok sonradan öğrendim.

İkimiz de birbirimizden uzakken, çok konuşmazdık. Özel günlerde birbirimize küçük hediyeler alır, kafası eserse beni arardı. Çok mutlu olurdum ve hemen kapatmasın diye, saatlerce sadece ben konuşurdum." Bana biraz yaklaştı. Sadece gerçekleri anlatmaya devam etti.

"Bazen, çok değil... Buraya gelirdim. Bana vakit ayırmazdı. Bir keresinde, beni sevgilisiyle tanıştırdı. Her şeyinden haberim vardı. Öğrenmiştim. Bir arkadaşı demişti... Onun da benim her şeyimden haberi vardı.

Beni her şeye rağmen, sevgilisiyle tanıştırdı. Çocuk o kadar iyi birisiydi ki... Asla ona kızmadım, ona iyi davrandım. Hatta, buraya geri döndüğümde yeniden görüşmek için bile sözleşmiştik." Güldü kendi kendine.

"Geri döndüm. Taner'e kızmadım, haklıydı. İsyan ediyordu ve beni sevmiyordu. O zamanlar o çocuğu seviyordu. Kullanıyordu da. Canı ne isterse onu yapıyordu. Zaten başında bir ailesi yoktu, kimse karışmıyordu da. Ama ben, o kadar sıkı bir eğitimden geçiyordum ki... Yemekleri gram gram yiyordum sırf kilo almayayım diye..."

O yüzden mi, yemek yemiyordu? Ne zaman yemek yemeye çıksak, asla tabağını bitirmezdi. Hatta yarısını bile yemezdi. iki kaşık alır ve genelikle bol su içerdi...

"İkimiz de o aldatma olayının üstüne hiç konuşmadık. Sonra ailesi artık zamanın geldiğini söyleyip onu Almanya'ya çağırdı. O da geldi. Buraya geldiğinde dayanamamış olacak ki bu kez o çocuğu aldatmış. Haberini aldım.

Bir kızla beraber olmuş, ve galiba... İşi uzatmışlar. Hamile olduğunu duydum, ama babası o kızı da çocuğu da... Galiba, bilmiyorum gerçekten ama galiba öldürttü." Şaşırdım. Başını öne eğdi.

"Her şey birden çözülmeye başladı. Birden Taner bana ilgi göstermeye başladı. Kandım. Çünkü ben, onun için eğitilmiştim. Yollarımın bir ona çıkacağı öğretilmişti. Yavaş yavaş istekleri de arttı.

Bir gün, onu tatmin edemediğimi söyledi. Çok ağladım, ayaklarına kapandım hatamın ne olduğunu söylemesi için... Benim hatam neyse, bilmesem de... Özür diledim, yalvardım... Benden ayrılmasın diye.

Beni bir şartla affedeceğini söyledi. O şeyleri o kişilerle eğer yapmayı kabul edersem... Hemen kabul ettim, ona çok güveniyordum. Dakikasında birilerini aradı. Üç kişi geldi.

O gün bir şey olmadı. Bana bir şey yapmadılar, halime mi acıdılar bilmiyorum ama... Bir güzel Taner'i dövdüler. Benim iyi olup olmadığımı sordular. Eğer kötü bir şey varsa, onlarla gidebileceğimi söylediler.

Keşke gitseydim...

Gitmedim. Taner'in yanında kaldım. Çünkü tek yolum oydu. Ondan nefret etsem de, gidemezdim çünkü hayatım boyunca sadece tek bir yolda yürütebileceğim öğretilmişti."

|

ALTIN KELEBEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin