Altın Kelebek| Dokuzuncu Bölüm|

21 1 0
                                    

Altın Kelebek

|

Dokuzuncu Bölüm

|

Ne diye benim şimdi ellerim kelepçeliydi! Suçlu olan onlar değil miydi? Bu para... Ah, şu lanet para... Beni nasıl birden suçlu konumuna düşürmüştü? Halil... O da, elleri kelepçeli bekliyordu. Beni durduramayınca, bu kez o Gürkan şerefsizine dalmıştı. Zaten kafası bulanıktı, bir güzel bütün sinirini atmıştı.

"Oğlum!" Dedi, polisin teki. Sinirle döndüm, baktım: "Siz kim, Arıkan ailesine bulaşmak kim!" Güldü, yüzümüze. "Yine de iyi etmişsiniz, o domuzu bir güzel dövmüşsünüz! Kelepçelerimizi açarken konuşmaya devam etti: "Keşke bir de ben dövsem. Neyse, siz dövdünüz ya, yeter o bana." Polis, kelepçelerimizi açıp geri çekildi.

Halil, ne demek istediğini anlamadı ama ben anladım. Başımı salladım: "Her zaman abi." Dedim, gülümseyerek. "Hadi, dikkatlice gidin eve." Dedi, polis memuru. Gülümseyerek, Halil'e döndüm. "Gidelim hadi." dedim.

İkimiz yan yana Halil ile beraber çıktık karakoldan. Muhtemelen, olay magazine düşmesin diye şikayetçi olmamışlardı. Bizde şikayetçi olmamıştık, ben onlarla yüz göz olmak hiç istemiyordum.

Soğuk hava, yüzümüze çarptı. "İyisin değil mi?" Diye, sordum Halil'e. Halil, başını sallayarak bana baktı: "Hemde nasıl! Sinirim, stresim gitti... Keşke bir kez daha -" derken sözünü kestim hemen: "Yavaş!" Diyerek. İkimiz de güldük.

Durağa doğru yürüdük, arabayı çekmişlerdi. "Arabayla ben ilgilenirim. Sen sıkıntı yapma, ben bi' Gamze'yi arasam... İki dakka sürmez!" Başımı salladım, telefonunu cebinden çıkardı. Hemen, Gamze'yi aradı. Gamze, bir selam bile vermeden ona saldırmaya başladı. Ben bile duymuştum.

Gülmemek için kendimi tutmaya çalışırken, Halil utanarak biraz yanımdan uzaklaştı. Kendisini açıklamaya çalıştı. Arkasından, sessizce gülmeye başladım.

"Keyfin yerinde bakıyorum." Dedi biri, dalgınca başımı salladım. "İyi iyi... Hep böyle olsun." Diye devam etti sözüne. Yeniden dalgınca başımı salladım... Bir dakika! Bu kimdi ya? Yanımda ki adama döndüm. Halil'in arkasından o da bakıyordu... Bu, bu... Adam...

Bana doğru döndü... Baktı. Bu, kişi... Ediz'di.

|

Şaşırdım, kaldım öylece. Soğuktan değil... Şaşkınlıktan yüzüm dondu. Bana, her zaman ki gibi üstünlük sağlayan bir gülümseme ile bakıyordu. O, çok değişmişti. Büyümüştü. O, çocuk değildi. Vücudu, irileşmişti.

Daha da... Yakışıklı? İyi? Güzel? Bilmiyorum ama... O, sanki iyi anlamda çok değişmişti. "Hey!" Dedi. Ellerini, kabanının cebinden çıkardı. Yüzümün üstüne tutarak: "Buz kesmiş, yüzün..." Dedi. Kendimi geri çektim hemen.

Neden? Neden şimdi dönmüştü? Hiç ona bakmadım, Halil'in yanına gidecektim ki hemen bileğimi tuttu sıkıca. Kendine çekti birden, beni. Boşluğumdan yararlandı, ona çarptım.

"Üşümeni istemiyorum. Hadi, eve gidelim." Dedi. Kendimi, yeniden çekip onu ittim. Gülüşü daha da büyüdü, Halil'e doğru bakıp... "O," dedi. Bana dönerek: "Gelmese de olur..." Dedi. Kaşlarımı çattım hemen: "Ediz!" Dedim sinirle.

"Efendim!" Dedi, masumca. Yalancı. Şeytanın ta kendisiydi.

"Ne yapıyorsun! Ne işin var!" Diye sordum. Bana bir adım attı: "Sence?" Dedi. Ellerime doğru uzandı, boğazının üstüne koydu. Hayır! Hayır bunu istemiyordum! Ellerimi, boğazının üstünden çekmeye çalıştım. Ama o, öyle bileğimi sertçe tutuyordu ki...

Deli, çok güçlenmişti.

Almanya'ya iyileşmek için gitmemiş miydi? Şimdi, sanki durumu daha kötüleşmişti. İnanmak istemiyordum, onun garip zevklerini yapmak da... Ben, ben en önemlisi onun... Kölesi olmak istemiyordum. Yoksa... Yoksa... Yeniden, ellerimi çekmeye çalıştım.

"Sıkarsan," dedi. Bana biraz daha yaklaştı. "Eve gitmene izin veririm." Dedi. Gözlerimin içine, yine o an gibi bakıyordu... Onun boğazını sıkmam için bakıyordu. Yalvarıyordu... "Ediz, bırak!" Diyebildim.

Anlamıyordum, hiçbir şey anlayamıyordum. O, neden buraya gelmişti? Benim yanıma gelmişti? Benden ne istiyordu? O, iyileşmemiş miydi?

Kafamda o kadar çok soru vardı ki... Dalgınca, boynunu çevreleyen ellerime bakıyordum. "Hadi!" Dedi. "Eve gitmek istiyorsan..." Dedi. Bileğime doğru eğildi, öptü. Gözlerimin içine bakarak: "Sıkmalısın." Dedi.

|

ALTIN KELEBEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin