Altın Kelebek| Yedinci Bölüm|

21 2 0
                                    

Altın Kelebek

|

Yedinci Bölüm

|

Kızarık burnunun ucunu kırıştırdı, Hülya. "Abi ya!" Dedi. Güldüm. "Ne abi? Ben dakika tutuyorum, beş dakika gecikiyorsun hep? Hayırdır?" Gözlerini kaçırdı. Selim ile flört ettiğini herkes biliyordu neredeyse... Alık kız o kadar belli ediyordu ki. Selim, mahallenin marketçisinin oğluydu.

"Of!" Dedi, iç çekerek sinirle. Ekmeği bana uzatarak: "Ya sen şu ekmeklerini al bi'!" Dedi. Güldüm, en nefret ettiği şeyi yaptım. Saçlarını karıştırdım ve elinde ki ekmeği hızla çekip aldım. Tam yine cadılık yapmaya başlayacaktı ki, yüzüne kapanan kapı onu durdurdu.

Annem, mutfaktan: "Ertan! Hadi yavrum, yemek hazır!" Diye seslendi. Mutfağa hızla yürüdüm. Benim tabağımı da sofraya koydu. Gülümsedim. Şaka gibiydi belki ama, ben artık kapıya atılan, evsiz bir köle değildim.

Evim vardı, ailem vardı... Arkadaşlarım vardı. Düzgün bir işim vardı, hayatımda her şey basitti. Her günüm rüya gibi geçiyordu. Umduğum, hayalini kurduğum şeyi yaşıyordum.

Ailemle yemek yiyordum, annem beni seviyordu. Babam arkamdaydı, ablam... Ah, ablam... O, ölmüştü.

Yıllar önce, ben zile bastığım da... Kapıyı ablam açmıştı. Beni görünce ikimiz de ne yapacağımızı bilememiştik. Ama o, bana birden sarılmış beni içeri almıştı. Annem de bana sarılmıştı, yanaklarımı öpmüştü... Anne kokusu dedikleri şey, işte o an burnumdan sızmıştı.

Babam, babam da... Sımsıkı sarılmıştı. Baba, dedikleri şeyi... O an bilmiştim.

Ben, evime geldikten sonra ablamın sağlığı daha da kötüleşmişti... Ben eve döndükten üç ay sonra, ölmüştü.

Masaya oturdum, annem de oturdu. Banyodan çıkan babam da geldi. Aile, tamdı... Biliyorduk ki, ablam da bizimleydi. "Oğlum," dedi annem yüzüme bakıp gülümseyerek. "Yarın senin tatil günün değil mi?" Diye sordu. "Evet." Dedim.

Gülümseyerek, yarın aşağı mahalleye kurulan pazara gitmek istediğini söyledi. Hiç itiraz etmedim.

|

Annemi, kapının önünde beklemeye başladım. Yemeğimizi yedikten sonra, ben uyumuştum. Sabah erkenden kalkmaya alışık olunca da, uyanmıştım. Annemde erken uyanıyordu her zaman... Babam, zor uyuyabiliyordu. Sırtı çok ağrıyordu.

Babam uyanmadan, pazara gidecektik. Annem, bana: "Kapıda bekle." Demişti, uslu bir çocuk olup annemi kapıda bekliyordum şimdi...

Aslında, aklıma ara ara Ediz ve Eylem Hanım geliyordu. Ama sonra, aileme bakınca her şeyi unutuyordum. Ediz, beni Almanya'ya gittiği günden beri armamıştı... Gerçi, kim kölesinin peşinden koşardı ki?

Eylem Hanım ile zaten... Olaylı bir şekilde ayrılmıştım. "Oğlum!" Dedi, annem. Dalgınca anneme döndüm. Elinde pazar arabasıyla yanıma geldi. Koluma girip: "Hadi gidelim." Dedi, yüzüme gülümseyerek. Başımı salladım. Sessiz sokakta yan yana yürürken, annem konuşmaya başladı:

"Sedef'i gördüm dün rüyamda... Üzülmeyin diye anlatmayacaktım ama... Ablan, çok güzel giyinmişti. Çok da güzel kokuyordu. Hepimize sımsıkı sarıldı, sana daha çok sarıldı öptü. Sende onu..." Sessizleşti.

Ağlamamak için kendini zor tutuyordu belli ki,  sessizce rüyasını dinledim. "Bana doğru döndü, seni bana emanet etti." Daha da sıkı sarıldı koluma. Anneme baktım, sessizce ağlıyordu. Annem durdu, bana doğru dönüp: "Oğlum!" Dedi.

"Ben, ben seni... Koruyacağım. Söz. Söz veriyorum." Hıçkırdı, anneme eğilerek sarıldım sımsıkı. Biliyordum bu kez, annem beni her şeyden koruyacaktı... Babam da öyle, yalnız değildim. Biraz sakinleştikten sonra, annem kendini geri çekti.

"Ayy! Özür dilerim! Yolun ortasında bir de!" Güldüm dediklerine. "Anne..." Dedim, gülümseyerek: "Efendim, oğlum?" Dedi. Gülümseyerek bu kez ben onun koluna girdim.

"Söz verdin. Beni koruyacaksın!" Dedim. Gülümseyerek, yolumuza devam ederken: "Söz veriyorum, anne sözü." Dedi.

İnandım. Çünkü, anne sözü demişti. Anneler... Yalan söylemezdi değil mi?

|

ALTIN KELEBEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin