Altın Kelebek [3] | Birinci Bölüm|

4 0 0
                                    

Altın Kelebek

[3]

|

Birinci Bölüm

|

Bu güzellik de kimdi böyle? Biraz daha onu süzdüm. Tam benim tipimdi. Taner'e doğru baktım, ne? Yok artık! Bir kızı almış üstüne, resmen... Orta yerde... Klabalığın arasında kaybolan... Ege'ye baktım. Bu çocuk mu okumaya gelmişti? Bana daha çok s*kişmek için gelmiş gibi geldi.Güldüm kendi kendime. Şerefsizler!

Sonra, o güzelliğe baktım. Bir köşede, öylece herkesten uzakta oturmuş bir şeyler içiyordu. Yanına gidip, bir selam versem... Çok azgın mı görünürdüm? Dayanamadım, yanına doğru yürüdüm. Onun, yanına geldim. Hemen beni fark etti. Bana bakıp, başıyla bir selam verdi.

Bende ona öyle yaptım, viski içiyordu. Geceye çok hızlı mı başlamıştı?

"N'oldu? Neden geceye bu kadar hızlı başladın?" Diye sordum. Ben ona yabancıydım... Şaşırdı soruma. "Öylesine." Deyip, viskiyi kafasına dikti. Güldüm haline: "Hey!" Dedim. "Yavaşla biraz!" Bana ters ters baktı.

Gözleri çok güzeldi. Alman mıydı? Sporla uğraştığı belliydi, iri bir yapısı vardı ve... Sakalsız yüzü, kısa saçları... Nedense bana, asker vibe vermişti. Muhtemelen de öyleydi. Disiplinli bir hayat sürdüğü, yüzünden belli oluyordu.

"Adın ne?" Dedim.

"Andreas." Dedi. Başımı sallayıp: "Bende, Ivan." Deyip elimi uzattım. İlk önce elime, sonra bana baktı. "Korkma!" Dedim gülerek: "Senin düşmanın değilim!" Dedim. Güldü bu dediklerime. Elimi sıktı. Geri çekti. "Burada ne işin var?" Diye sordu. "Yaşın küçük gibi duruyor." Dedi. Güldüm. "Senin de öyle..." Dedim bende.

Cebine elini attı, cüzdanını çıkardı... Polis olduğunu gösterdi. Yanılmamıştım işte... Ya askerdi ya da polis. "Polisim ben." Dedi, başımı salladım. Açıkçası biraz bu kötü olmuştu. İyi bir adam değildim. Gecenin sonunda... Beni tutuklamasa iyiydi.

"Bende," dedim. Kulağına biraz yaklaşıp: "Senin yakalamak için yanıp tutuştuğun birtürdenim." Diye eğilerek söyledim. Güldü dediklerime. Bende güldüm, başını salladı. "Çete üyesi felan mısın? Katil olsan, bu kadar sıcak kanlı olmazdın. Ya da ot satan küçük bir çocuk?"

Gülerek başımı salladım. "Hayır." Dedim. "Ben onların başıyım. Hepsiyim yani. Beni, bir şeyle ilişkilendiremezsin." Dedim, cevabıma şaşırdı. Onun sorusu öylesine olsa da benim cevabım hiç öylesine değildi.

|

Gözlerindeki korkuyu gördüm. Biraz da streslendi. Gülerek: "Şaka!" Dedim. Elimi yüzüne attım. "Hey!" Dedim. "Bana gelmek ister misin?" Diye sordum, uzatmadan. Elimi birden itip, viskisini içmeye devam ederken bana bir: "Siktir." Çekti. Bir şey demedim. Uzatmadım, ne kadar da tam benim tipim olsa da...

Yanından kalktım, eğer benim kaderim ise... Bir şekilde yollarımız denk düşerdi. Kadere inanan biriydim. Herkesin bir yaşaması gereken kaderi vardı ve, bende... Onu gördüğümde belki de kadere inandığım için bilmiyorum... Onun benim, kaderim olduğunu düşündüm... Öyle hissettiğim için... Yanına gelmiştim.

"Tamamdır." Dedim ayağa kalkarak. "Kendine çok yüklenme! İyi eğleneceler." Deyip, yanından gittim. En iyisi eve gitmek olacaktı. Tadım kaçmıştı. Taner'in yanına gidip, onu da eve götürmek istedim ama... Kucağında ki kız... Zıplıyor muydu? Bu şerefsizin bir sevgilisi yok muydu?

Gidip, onu döverek kendine getirmek istedim ama... Ege, bana çarptı. Ayakta zor duruyordu. Hemen onu tuttum. Taner'i gördü. "Şerefsiz!" Dedi. Kafası baya bir gidik olmuştu. Ayakta duramıyordu bile,bana yaslandı. "Tanrım!" Diye bir iç çektim. Ne diye bu iki pislik benim arkadaşım olmuştu?

Bu da mı kaderim yüzündendi?

"Bensiz ha!" Dedi sinirle. Saçma bir şekilde sinirlenmiş miydi! Taner'in yanına gitmek istedi. Ege'yi tuttum. Salak herif! Çok mu sıkmıştım onu bilmiyorum ama... İnlemişti. İğrençti! Onu, yere atmamak için zor tutarken... Andreas: "Yardıma ihtiyacın var gibi duruyor!" Dedi. Arkamı döndüm. Tam arkamdaydı.

"Çok iyi olur!" Diyebildim. Ben, Ege'yi tutarken kucağımda çoktan uyumuştu! Ayakta! Umarım üstüme kusmazdı. "Ben," dedim. "Bu pisliği arabaya bindireceğim. Sen şu koltukta yiyişen çocuğu görüyor musun?" Gözlerimle, Taner'i gösterdim. Ona da bir: "Siktir." Çekti. Güldüm. Şaşırarak bana baktı. Yutkundu.

"Onu döverek kendine getirir misin? Ben kapının önünde sizi bekleyeceğim." Ediz, tam yere düşüyordu ki yeniden sıkıca tuttum. "Pekâlâ. Aşırıya kaçarsam kızma lütfen, sinirlerim bugün biraz gergin." Dedi.

"Sıkıntı yok." Dedim. O, Taner'i kendine getirmek için yanına doğru yürürken bende zorla Ege'yi tutarak, kapıya ilerlemeye çalıştım.

|

Arka koltukta uyuyan, Ediz'e baktım. İçeri girip girmemek arasında kalırken, Andreas Taner'i getiriyordu. Taner'in de kafası gitmişti ama güzel bir yumruk attığı, belli oluyordu. Arka kapıyı açtım, Andreas'a yardım ettim. İkimiz de, Taner'i içeri itip  kapıyı kapattık. İki, salak birbirlerine sarılıp uyurken, sinirle Taner'e baktım.

Şerefsiz! Ot, çekmişti belli ki... Daha neyin ne olduğunu anlamıyordu.

"Arkadaşların..." Dedi. "Evet," dedim kabullenerek: "Fazla tuhaflar." Diyerek ona döndüm. Yüzüne tatlı tatlı gülümseyerek: "Ama sakın benim, garip olduğumu düşünme lütfen." Dedim. Güldü, başını salladı: "Arabayı... Kullanabilecek misin?" Diye sordu. Bu bir teklif miydi?

"Hayır," dedim yalan atarak. Yalan olduğunu bilse de başını salladı. "Tamam. Sizi ben evinize bırakabilirim istersen, yani." Diye sordu. Sürücü kapısını ben açtım. "Olur." Dedim.

|

ALTIN KELEBEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin