Bütün çerez işleri bitidikten sonra şimdi sırada daha zor olan işler vardı.Uyandıktan sonra rahat olduğum için direkt banyo yapmak istemiş, güzelce giyinmiş ve yemek masasında ki yemeklerle bakışıyordum. Neden mi? Dük bizim gideceğimizi öğrenince o da bizimle beraber güneye gitmek istediğini söyledi.
Gel de reddet şimdi.
Sesimi ayarlıyıp konuşmak için söze girmeye çalıştım ama kafamı hafif kaldırmam ile iki yetişkinin de bana baktığını gördüm.
Pardon? Burada ki yetkili ben miyim?
Tekrar konuşmaya çalıştığımda gözüm Düke kaydı keşke kaymasaydı, ben kendi karakterimi tasarlarken ya da betimlerken hiç köpek benzetmesi kullanmadım. Ama şuan karşımda gördüğüm Dük, sahibinden kemiğini atmasını bekleyen tatlı bir köpek gibi görünüyor.
Sanırım gözüm bozuldu.
Sakin bir nefes alarak ağzımı araladım.
"Çok iyi fikir, hep beraber gitmek daha eğlenceli olur..."
Ah tabii eğlenceli olacak, katliam çıkmasa.
Katliam dedim de aklıma geldi, Lucy ve Wulcy'de bizimle geliyor. Çifte uğraş dedikleri bu olsa gerek.
"Ah bir de biz burada iki kişi ile tanıştık. Onları da benimle getireceğim, şövalye eğitimi için. Kısacası üç kişiden daha kalabalık olacağız."
Büyük ihtimal Dük o kadar kolay ölmez, en azından öyle umuyorum.
Dük bana bakıp ' bu dağ ve karlık yerde yetiştirecek sövalyeyi nerden buldun' diye düşündüğünü düşünüyorum ki umarım yanlıştır çünkü bakmasına yapmacık bir gülümseme ile karşıkık verdiğimde gözlerini kaçırmıştı. Tabii ki yanlış düşünmedim hay aksi, işkillenme ben bulurum.
Takıntılı ve psikopat olan bir karakteri işkillendirmeden iş yapmak çok zor.
Öyle böyle bir şekilde tamamız falan derken çoktan Lucy ile Wulcy gelmiş ve biz de faytonlara binmiştik. Dük de bizim arkamızdan geliyordu.
Ah mükemmel geri dönüş başlasın.
Ne olur ne olmaz diye erken yola çıkmıştık ve gereğinden fazla mola vermiştik!
Dükün sürekli at sırtında olması gerekmiyormuydu? Ne o zaman bu 'ay bunaldım duralım' tavırları. Sorun durmak değil durduğumuz zaman yaptığımız sohbetler.
Ve ben bu konuşmalar esnasında fark etmemem gereken bir şeyi farketmiştim. O şey ise eski ben ile şuan ki Dükle ne kadar çok benzediğimizdi.
Eski ben, Pera olduğum zamanki kadar dışa dönük değildim hatta çevremde bu kadar insan bile yoktu, tek umursadığım şey ise sevdiklerimdi. Dük ise kimseye güvenemedi ve bu yüzden yakın olduğu kimse yoktu, insanlarla konuşabilse bile yakınlaşamıyordu, tek ve iyi davrandığı kişi sevdiğiydi.Eski ben gibi.
Bir insanı kendi gözümle tanımak ile sadece yazmak arasında ki farkı tam şuan anlıyordum. Eskiden kitabı ilk yazdığım da belki de bana bu kadar benziyor olduğundan sevmek istememiştim.
Tabii şuan sevdiğim tek kişi Allandı, ve planlarım istediğim gibi giderse Dükde sevdiğine kavuşurdu. Yani umarım.
Ben düşünürken çoktan güneye gitmemize olanak sağlayacak ışınlanma portalının yanıma gelmiştik. Sonunda bitiyor bu çile!
Dük bizim evde kalmazdı, sonuçta fakir değil ya. İllaki bir evi falan vardır yoksa da git tapınakta kal be adam!
•
•
Dün bitmiş bugüne ise baş ağrısı ile uyanmıştım ve unutmak istediğim bir bilgiyle yatağıma geri kendimi atmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leydi yeniden doğdu
Fantasy8 aydır burda yaşıyorum sonu ölüm ile bitecek olan bir hayat. Ölmeye niyetim yok. Bu kitabı yazan bendim ,gerekirse tekrar yazarım. Espera olarak yaşayacak, ve sonumu değiştireceğim. Arşidükün tek ve melez kızı, melez olduğunu kimse bilmiyordu, ke...