18. Bölüm

93 44 148
                                    


Asu ile emniyetin kapısından çıkmak için beklerken dışarıdaki kalabalığı görmem beni şoka uğramıştı.

Ellerindeki pankartları okudukça içim burkuluyordu.

"Gizem Karanlık, yolun sonu!" yazısını okuduğumda içimden gülmeye başlamıştım ama bunu dışarıya asla yansıtmadım.

Yolun sonu gibi gözüken her şeyde güzel bir başlangıç vardır diye karşılık veresim gelmişti.

Şuan çok üzgün bir ruh halinde olmam gerektiğini bildiğim için bende öyle davranıyordum.

Gözüm başka bir pankarta kaydığında "Gizem Karanlık, sonsuza kadar Karanlığa mahkum kalacak." yazısını okumuştum.

Bu cümlenin haklılığı karşısında ne yapabilirdim ki?

Soyadım Karanlık'tı benim.

Karanlık'a mahkumdum ben.

Teyzemin ölümüyle bu soyadın anlamını daha da iyi anlamıştım.

Bizim ailemiz hiçbir zaman aydınlığa kavuşmamış. Sadece ben gerçeklerden uzak tutulmuşum.

Ben o Karanlık dünyanın içinde bir odanın pencereden sızan beyaz ışığın olduğu yoldaymışım meğersem.

Ama her şey bittiği gibi o ışıkta gücünü yitirmişti.

O ışık teyzemin ölümüyle beyaz olmaktan çıkmıştı.

Bundan sonra neyin iyi neyin kötü olduğunu bende bilmiyordum ve bilmekte istemiyordum.

Tek bildiğim şey teyzemin rahat uyumasını istediğimdi.

O pankartı tekrar okudum.

"Gizem Karanlık, sonsuza kadar Karanlığa mahkum kalacak." diyordu.

Buna takılı kalmamı fark ettiren ses komiserimin sesi olmuştu.

"Sen o Karanlığı aydınlığa çevirecek tek kişisin Gizem. Bunu sakın unutma!" diyen sesini kulağımın arkasından duymuştum.

Öyle miydi gerçekten?

Ben, bunu yapabilir miydim?

Tabiki de yapardım. Ben Gizem Karanlıktım. Neyi, ne şekilde istersem öyle yapardım.

KARANLIĞIN GİZEM'İ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin