5: OYUNUN ANAHTARI

29 4 7
                                    

"Macerayı Aç"

***

"İzem hanım" gözlüğünü çıkarıp masasına koydu ve derin bir nefes alarak şu cümleyi kurdu. " Kurşun omuriliğine denk geldiğinden maalesef yürüyemeyecek..."

Donup kaldı genç kadın, ağır ağır yutkundu kardeşi bir daha yürüyemeyecek demek hayallerinin bitmesi demekti. Titreyen bedeniyle önünde bulunan bardağa çevirdi. Elini getirip içi dolu olan suyu hızla bitirdi.
"Peki... Ne yapabiliriz?" Diye sordu bir çözüm var diye düşünüyordu. Öyle düşünmek istiyordu.

Ancak öyle olmamıştı...

Doktor bir yanıt verememişti.  Sonuç şuydu; maalesef bu mümkün olmayacaktı. Bu da genç kadında oluşan tüm olumlu düşünceler kaybolan bulutlar gibi kayboluyordu.

Hızla ayağa kalktı doktora teşekkür ederek odadan ayrıldı. İlk kez bu kadar kendini güçsüz hissediyordu.

Kendini koltuğa attı İzem, elini başına götürdü ve bıraktı bütün duygularını.

İlk kez bu kadar kendimi çaresiz ve bitik hissediyordum. Kardeşimin bir daha yürüyemeyecek olması... Hayatını tekerlekli sandalye de geçirecek olması. Bütün hayalleri bir kağıt gibi paramparça olmuştu.

Doktorun söylediklerinden sonra kendimi koltuğa doğru attım ve ağlamam hıçkırıklara boğuldu. gözyaşlarım bir nehir gibi yanağımdan süzülmeye devam ederken, birisinin bana peçete uzatması ve "ağlama..." dediğini duymamla önce önemsemedim. Ama kim olduğunu da merak ediyordum. 

"Geçecek..." diyordu diğer yandan da. Aklınca beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Ancak bilmesi gereken bir şey vardı ki o da geçmeyecek oluşuydu. Kardeşim bir daha yürüyemeyecek, koşamayacak ve hayalinde ki dünya turunu yapamayacaktı.

"Geçmeyecek..." titreyen sesim arasında konuştum. Artık acı gerçekleri öğrenmesi lazımdı. "Kardeşim artık yürüyemeyecek. Hayatını tekerlekli sandalyeye bağlı olarak geçirecek." Ağlamaya devam ettim. Keşke ben vurulaydım. Keşke kardeşim yerine ben kalsaydım tekerlekli, sandalye de...

"Geçecek..." yineledi cümlesini ben tersini söylesem de o hep 'geçecek' diyordu. "Geçecek, İzem geçmeyecek diye kendini avutma bir gün mucize çıkar karşına onu kullanırsın." Bakışlarımı ve başımı nihayetin de aynı anda kaldırdığım da kara şimşek ile göz göze geldiğim. Bana 'geçecek' diyen Kara şimşek miydi? Şaşkın bir şekilde onun yüzüne bakarken hızlıca gözyaşlarımı sildim. "Sen nereden çıktın?" Diye sordum. "Bilmiyordum geldiğini..." Diyerek eklediğimde kara şimşek bakışlarını bana çevirmeden yanıtladı. "Çok kötü bir haldeydin." Derin bir nefes alarak yeniden bir cümle kurdu. "Bir abi olarak seni  anlıyorum. Ancak kendini yıpratma. Kendine acı çektirme iyi bilmelisin ki İzem, sen güçlüysen kardeşinde güçlüdür." Bakışlarım ona çevirili bir şekilde dinlemeye devam ettim. "Kardeşin senin pes ettiğini görürse, hissederse o da pes eder. Hayata küser."

Söylediklerinde sonuna kadar haklıydı. Ben pes edersem barış' ta pes ederdi. Ben bitersem barışta biterdi. Belki de o benden güç alarak hayatta kalmaya çalışıyordu?

Derin bir nefes aldım ve ayağa kalkarak
"teşekkür ederim." Yanıtını verdim. İlk kez bu kadar iyi konuşmuştu.

O da derin bir nefes aldı. "Rica ederim İzem" diyerek konuştu. Ardından ayağa kalktı ve "haydi git kardeşinin yanına..." İlk kez gülümsüyordu karşımda "onun sana ihtiyacı var." Beni kovuyordu.

KARA MİRAS (I-II) ARA VERİLDİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin