GİRİŞ
"İnsanoğlu, insanoğlunun cehennemidir." - Kafka (Okur, 84. Sayı)
Tuttuğu nefesini içine çekti ve oturduğu sandalye ile beraber geriye doğru yaslandı. İnsanları korkutacak kadar soğuk bakışlarıyla geceyi aydınlatan gökyüzünü izlemeye başladı. Yorucu ve aksiyon dolu bir günün ardından dinlenmek onun hakkıydı. Ancak bu mümkün değildi. Çünkü yanı başında titreyen telefon bütün düşüncelerini değiştirmişti. Anlamıştı. Bu, dinlenmenin ona yasak olduğu anlamına geliyordu. Hızlıca yanı başında titremeye devam eden telefonuna doğru eğildi. Eline aldıktan sonra arayana hiç bakmadan yanıtla tuşuna bastı. Telefonu kulağına götürüp yorgun çıkan bir ses tonuyla, "Umarım geçerli bir nedenin vardır, Selçuk?" diyerek konuşmaya başladı. Rahatsız edilmekten hiç hoşlanmazdı. Bir kafa dağıtmaya bile ihtiyacı vardı be! Onu da içine ediyorlardı.
"İzem Hanım," diyerek konuştu telefonun diğer ucundaki kadın. Anlamıştı, arayanın sekreter olduğunu. Hızla yaslandığı yerden doğruldu ve ciddi bir ses tonuyla, "Söyle," diyerek konuşmaya devam etti. Eğer sekreter aradıysa gelecek bir misafiri var demekti.
"İzem Hanım, bir misafirimiz var," diyerek devam etti konuşmaya sekreter kadın. Tam da düşündüğü şeydi. Babası gecenin bu saatinde gelemeyeceğinden onun üzerine bir çizik attı. Adamları da başka işlerden ötürü gelemeyeceğinden onun da üzerine bir çizik attı.
İyi de gelen kimdi?
"Gelen kim?" diye sordu sesinde son derece buz gibi bir tonla. "Gelen kimse söyle, şu an müsait değilim," eklemesini yaptı. Önemsiz sanıyordu.
Ancak bilmediği bir şey vardı.
Gelen kişi önemsiz değildi. Gelen kişi önemliydi.
"İzem Hanım, gelen kişi çok önemli," yanıtını alınca derin bir nefes çekip yeniden geriye yaslandı. "Gelsin," yanıtıyla telefonu kapattı. Yeniden yaslanıp gözlerini kapattı ve bir süre bekledi. Kimin geldiğini merak ediyordu.
Bekledikten sonra tıklanan kapıya, "Gir," yanıtını verip, "Kimsiniz?" diye sordu. Bunu sorduktan sonra iç sesinden bir uyarı gelmişti. Aptal mısın? Kızım, kapattığın gözlerini açıp bakma şerefine nail etsene. Bir de akıllı bir kızsın. Uyarıyı bu sefer dinleyen kadın, kapalı olan gözlerini açıp karşısında duran kişiye baktığında anında kaşlarını çattı ve ayağa kalktı. Dudaklarından şu sözcük döküldü: "Baba."
Gelen kişi babasıydı.
Atahan Kırçalan.
"İzem, saatlerce seni arıyorum, neredesin sen?!" diye kükredi Atahan Kırçalan, seri bir şekilde kızına doğru adım atarak, "Az sonra toplantımız var, sen hazırlandın mı?" diye de ekledi. Babasının kurduğu cümlelerle ağzı açık kalmıştı. Sebebi de...
"Bugün toplantı mı vardı?" Şaşkınlıkla konuştu. Ardından da içinden geçirdiği ancak dışarıya vuramadığı şey, "Ah, şu sekreter bana söylemeyi nasıl unutur?" olmuştu. Bugün toplantı olduğunu unutmuştu hepten. Aslında unuttu değil, bilmiyordu.
"Her neyse," diyerek konuştu babası, kızının şaşkınlığını umursamadan bakışlarını masanın üzerindeki dosyaya indirip tek tek göz gezdirdi. Ardından yeniden kızına gözlerini çevirdi. "Toplantıya geç kalma!" diyerek konuştu. Daha fazla konuşmak istememişçesine hızlıca adımlarını kapıya doğru attı. Kapıyı açıp dışarıya çıktığında anında kapıyı kapattı.
Bir süre daha odasında durduktan sonra, dosyaları eline alıp odasından çıktı ve toplantı salonuna doğru adım attı. Toplantı salonunun önüne geldiğinde kapıyı açıp içeriye girdi ve, "Kusura bakmayın, geç kaldığım için," dedi. Kapıyı kapatıp koltuğuna doğru adım atarken, "Toplantıya başlayabiliriz," diyerek de ekledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA MİRAS (I-II) ARA VERİLDİ
Ficção Geral"Kara Miras gibi bazen karanlıkta parlayan en değerli hazineleri bulmak için derinlere inmeliyiz." *** Yazılış Tarihi: 19 Ocak 2024 *** KM #1 Satranç #11 Wattpad #581