...
Zorluklara göğüs germiş kadındım ben. Feyza Eferliydim. Ben babasının, daima ayakta dimdik durmaya yemin içmiş güçlü kızıydım. Başka çarem de yok gibi gözüküyordu zaten. Yaşadığım bu şeyleri güçsüz bir kadın olsaydım şimdiye nazaran hiç unutamazdım.
Diyarbakır beni daha da güçlü yapmıştı. İnsanlarıyla ve sevgisiyle. Bir çok sayamayacağım güzel şeyleriyle. Burada öğrenilen sevgiyi annem bana gösterme tahammülünde bile bulunmamıştı. En üzen şeyde bu olmuştu ya zaten beni. Annemin öz kızı olmama rağmen buradaki yeni tanımış olduğum insanlardan bile daha az sevmiş olmasıydı.
Ama artık bende mutlu olmalıydım.
Bende çabalarımın karşılığını almak, mutlu olmak, sadece gülmek istiyordum. Geçmişimde ki bazı yaralar kalacak olsa bile yine de birazcık bile olsun gülmek istiyordum. Bence bir gülücük ölümüm olmazdı. İstiyordum. Artık her şeyi yapamayacağım biliyorum ama boş vermek ve yaşamak istiyordum.
Bir kaç gündür tanıştığımız sokak kedisi Sırma'ya süt ve mama verebilmek içi evden çıktım. Elimdeki plastik tabaklarla ve içindeki mama ve sütle dikkat ederek merdivenlerden aşağıya indim. Onu sahiplenmek istiyordum ama ona iyi bakamam diye korkuyordum.
Apartmanın kapısını dikkatlice açtım ve dışarıya çıktım. Gözüm Sırma'yı ararken yan tarafımda Sırma'nın başını okşayan Argün'ü gördüm. Sanırım o da kedileri benim kadar çok seviyordu. Sırma, Argün başını okşadığı için mayışmıştı.
Argün'ün arkasından giderek yanlarına ulaştım. Argün bana kitlenmişti. Bense Sırma'nın başını okşadım. "Hava soğuk Feyza. Neden üstüne bir şeyler alıp çıkmadın dışarıya?" Diye sorduğunda bakışlarımı ona çevirdim.
"Hemen geçeceğim eve zaten. Sırma'ya yemek verecektim sadece." Dediğimde kaşları çatıldı. Sanırım kediye bir isim koymama ve bununda Sırma olmasına şaşırmıştı. "Adını ben koydum. Sarı bir kedinin ismi ancak Sırma olabilirdi."
Gözleri daha da dikkatimi çekerken kızarmış olduğunu gördüm. Kızarmasının elbette bir sebebi vardı. Gözleri omuz arkama kaydığında neden beyazlarının kırmızı olduğunu şimdi anlamıştım. Annesini, annesini hatırlatmıştı bu dövmem ona.
Bana yaklaşıp sıkıca sarıldı. Sarılmasından rahatsızlık duymuyordum. Yaralarını saracaksa bu sarılma, hep sarılırdım.
Bende kollarımı sırtında doladım. Sırtındaki kollarımı sıkarken hiç bırakmak istemiyordum. Onunla sabahlara kadar sarılabilirdim. Argün bana değişik hissettiriyordu. Diğer adamlar gibi değildi. Ona sonsuza kadar güvenebilirdim. Belki de acılarımızın aynı oluşundandı bu güvenim ama hayır. Ben bu adamı gördüğümde içim kıpır kıpır oluyordu. Aşk diyemem ama sevgiden fazla olduğunu söyleyebilirim bu duyguya.
Geri çekildiğinde gözleri hala kırmızıydı. Burnunu çekerek ayaklandı ve son kez bacağıma dolanmış bana bakan Sırma'ya baktı ve bir şey demeden gitti. En çok sarıldığım kişi sıralamasında Argün 2. olmuştu.
Tek kaldığımda Sırma'ya döndüm ve tabaklara mamasını ve sütünü doldurdum. Bu tabaklar artık onun tabağıydı. Tekrar arkama dönüp baktım. "Deli şey ya. İlla dövmeyi sildirtecek bana." Dedim kendi kendime. Sırma sanki dediklerimi anlıyormuş gibi bana baktı. "Sildirsem mi?" Dedim Sırma'ya bakarken. Bir anlığına çok saçma bir şey düşündüğümü anladım. "Yok canım ne sildirmesi." Diyerek ayağa kalktım ve yemeğini yemeye başlayan Sırma'ya son kez bakıp eve çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞA BULAŞAN DENİZLER
Literatura FemininaAnnesinin yıllarca yaptığı kötü şeylerden sonra hakkında çıkardığı dedikodular bardağı taşıran son damla olmuştu. Feyza, annesinden uzak kalmak için Diyarbakır'a taşınıp orada kendine yeni bir hayat kurmayı hedefler. Bunu başarırda. Taşındığı apartm...