Jeongin'in planını yapmamız için yarın olması gerekiyordu çünkü o zaman Beomgyu şirketi için iş görüşmesine yurt dışına çıkacaktı.
Seungmin ile arkadaşı Jeamin savcı ile kayıtları izlerken biz gittikten sonra birşey dikkatimi çekmişti.
Görüntüyü geriye sararak tekrar izlemiştim.
"Biz gittikten sonra chanın karnı hareket ediyor buda nefes aldığını belirtiyor."
Biraz bekledikten sonra kamera açısına Beomgyu girmişti, Chanı zorla bir yerlere götürüyordu.
Savcıya maaşının 20 katını ödeyip susmasını sağladıktan sonra teşekkür ederek göndermiştik.
---
Busan.
Kore'nin tehlikeli şehirlerinden biri.
(Kıçımdan atıyorum kitap için.)
Deponun önünde durduğumuzda tanımadığımız korumalar tepki vermemişti.
Arabadan inince ise bize silah çektiklerinde hızla silahımı alıp onları öldürmüştük.
Jeongin kamera kayıtlarına sızarak kapattığı için sorun yaşamıyorduk.
Deponun siyah perdesi ucundan açılınca gördüğümüz yüz ile gözlerimiz dolmuştu ama etraftaki adamlar beomgyu'ya haber vermeden halletmeliydik.
Kısa bir süre sonra bütün korumaları öldürüp deponun kapısının kilidine sıkarak kapıyı kırmıştık. -içinden geçmiştik-
Hızla içeri girerek Chanın yanına gidip ona sarılmıştık.
"N-nasıl buldunuz beni?"
"Taehyun yardım etti."
"Woah... En son beomgyunun ona vurduğunu görmüştüm."
Puşt birde şiddet uygulamıştı.
"Eve gitmek istiyorum... Chan hyung ile hasret gidereceğim."
"Jeongin miniğim..."
*1 Ay sonra*
Taehyunu yurt dışına göndermiştik. Yeni kimlik, yeni saçlar ve daha fazlası...
Beomgyu onu bulamasın diye kimliğini bile değiştirdi, doğum tarihi dahil. Bir yıl daha büyük gözüküyor kimlikte.
Beomgyu çıldırmış ilk Minhoyu sonra beni öldürmeye kalkışmıştı, daha sonrasında ise Taehyunu bulmak için yurt dışına çıktı.
Evimizde huzurla film izlerken gülüyorduk, yine Jeongin'in anı anlatma perileri tutmuştu...
"Bu sahne bana birşeyi hatırlattı."
"Jeongin sus sus!"
Hyunjin Jeongini susturmaya çalışırken anlatmaya başladım.
"Hyunjin bir ara yaz olduğu için baksır ile otel odasında dolaşıyordu, daha sonrasınd-"
"SUS! BEN ANLATCAM!"
Başımla Jeongini onaylayıp anlatmasına izin verdim.
"Tabi bizde o zaman otelde kalıyorduk, neyse. O zamanlar gizlice otele tüp sokmuş kendimiz yemek yapıyorduk. Tabi bu tüp Tanrı vergisi ile taa hyunjin'in şeyine yaklaşacak kadar büyük. Nasıl soktuğumuzu ben bile bilmiyorum. Neyse işte bu acımış birşeyler yapmak isterken baksırı tutuşmuş."
Gülmemek için kendimi zor tutarken vücudumu bayağı kasıyordum, Minho elini bacağıma atıp okşadığında yutkunmuştum. O sırada Jeongin fark etmemiş gibi davranıp anlatmaya devam etti.
"Sonra bu söndüremeyince 'Jisung daşşsm yanıyor!' diye ağlamaya başladı. Halbuki elinde su var dökse sönücek ama salak dökmedi. Sonra Jisungta bunu yanlış anlayıp ateş söndürme tüpü müdür nedir onu getirip bunun üstüne sıktı. Odanın içinden geçince sonuç... Kovulduk."
Hepsi gülerken ben sırf Minhonun eli bacağımda olduğu için gülemiyordum, minhodan hoşlandığımı fark ettiğimden beri ona daha fazla yakın olmaya çalışıyordum.
"Kaç çocuk?"
Hyunjin Minho ile bize bakarak sorduğu soru ile anlamamıştım.
"Ne?"
"Kaç çocuk?"
Eli ile Minhonun elini işaret edince Minho ayağa kalkıp mutfağa gidip geri gelmişti.
Tek sorun tek eli arka cebindeydi?
Hızla hyunjin'in yanına geldiğinde Hyunjin birşey yapmayacak sanmıştı ama Minho onun ağzına peçete sokunca hepimiz gülmüştük.
"Bak, 3 çocuk gördün mü?"
Hyunjın Minhodan kurtulup peçeteyi ağzından çıkarıp bir kenara atmıştı.
"Şakaydı ya!"
Diyerek kollarını birbirine bağlamış ve yalandan dudağını büzmüştü, Felix ayağa kalkarak hyunjin'in yanına gidip yanağını öpmüştü.
Minho yanıma oturarak saçlarımı okşuyor ve biraz örerek geri açıyordu, hem yorgunluktan hemde mayıştığımdan dolayı başımı göğsüne yaslamış daha sonra gözlerimi kapatmıştım.
Fotoğraf çekme sesi geldiğinde umursamamıştım ama minhonun poz verdiği çok açıktı.
"Bu fotoğrafı bana yolla."
Seungmin bir kaç mırıltı ile Minhoyu onayladıktan sonra uyuya kalmıştım.
---
Uyandığımda Minho ile yattığımı fark etmemiştim, hızla kalkarak saate bakacağım derken elimdeki telefonun sahibin Minho olduğunu anlamıştım.
Dün akşam seungminin çektiği fotoğrafı koymuştu hatta eli ile arkadan bana kulak yapmış elini kalp yaparak kendi yanağına yerleştirip poz vermişti.
Benim ise gözlerim kapalıydı tanrım...
Fotoğrafı detaylıca incelerken altında yazan ve okunmayan başka bir dilde olan yazı dikkatimi çekmişti. Galiba dil Türkçe olmalıydı çünkü 'Seni Seviyorum Jisung' yazıyordu.
Türkçeyi koreceye çeviren bir çeviri ayarlayıp anlamına bakmıştım.
Tanrım...
Gerçek mi bu..?
"Jisung?"
Devam edecek...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
All İn |Minsung
FanfictionLee Minho, Suikastçı Han Jisung'u kaçırarak onunla anlaşma yapacağını sanar ve öylede yapar. Fakat Jisung onu kandırır ve bir kaç görüntü ile görüntüleri polise teslim ederek Lee Minho'dan şikayetçi olur. Lee Minho kolayca olaydan sıyrılmış ardından...