Hızla telefonu yerine bırakıp Minho'ya döndüm.
"Efendim Minho?"
"Telefonumla ne yapıyordun sen?"
"Saate bakıyordum, benim telefonum sanmıştım ama seninmiş. uykulu olunca anlayamadım tabiki..."
Yalandan uykulu şekilde konuşmuş daha sonrasında ise lavaboya giderek elimi yüzümü yıkamıştım.
Rutin işlerimi hallederek lavabodan çıktım, Minho kıyafetlerini giyinmiş beni bekliyor gibiydi.
"Neden beni bekliyor gibisin Minmin?"
"Hiç, öylesine."
Başımla anlamsızca onaylayarak kıyafetlerimi giymiştim, sürekli yan yana giyindiğimiz için sorun etmiyorduk.
Felix'in bizi çağırması ile hemen mutfağa gitmiştik, Chan hyung ve Seungmin döktürmüştü yine...
"Yine döktürmüşsünüz?"
"Çocuklarım için döktürdük tabi!"
"Ah hadi ama Chan hyung, biz bebek değiliz."
"Beni kurtaran küçük bebeklersiniz siz Min, bu yüzden boşu kes ve yemeğini ye."
"Girdi yanlız."
Jeongin gülerek konuşmuş ve yerine geçmişti, aramızda birisi eksikti oda Hyunjin.
"Hyunjin nerede?"
"Minhonun şirketindeki stajyerlere eğitim veriyor niye ki?"
"Halla halla, Hyunjin dans edebiliyor muymuş?"
"Normalde onunla gidecektim peçete lazım olur diye ama sonra vazgeçtim. Felixde birazdan ses eğitimi için gidecek."
"Yani diyorsunki iki sevgili eğitim verecek?"
"Evet jis."
"Tamam Min."
Minhoyla kısa sohbetimizden sonra yemeğimizi yemiştik, Felix yemeğini yedikten hemen sonra eğitimi olduğu için özür dileyerek gitmişti.
Daha sonra hepimiz yemeğimizi yemiş salona geçmiştik.
Changbin ve Jeongin şirkete gitmişti, arkasından Minho ve ben gitmiştik çünkü cidden evde çok sıkılıyorduk.
Minho Changbin ile toplantıya gitmişti, Minhonun odasında onu bekliyordum.
Beklerken Minhonun eşyalarını karıştırıyordum tabi! Bir anda odaya Jeongin'in ağlayarak girdiğini görünce hızla yanına gittim.
"Jeongin ne oldu!?"
"Hyung... Changbin... Beni aldattı..."
"Ne!?"
"Birtane stajyer ile gülüşürken gördüm onu... Yanına gittiğimde ise beni geçiştirip durdu..."
Jeongine sarılarak saçlarını okşadım.
"Tamam meleğim... İstediğin kadar ağla tamam mı? Ben ona hak ettiğini vereceğim. Rahatlayana kadar ağla içini dök. İstersen eve gidelim hm? Chan hyung ve Seungmin ile film izler dedikodu yaparız."
Gülerek Yanağımı öpmüştü.
"Jis'in senin donunu çaldığınında dedikodusunu yapabilir miyiz?"
Başımla onu onaylayınca çocuk gibi sevinip odadan çıkmıştı, arkasından bende gidiyordum.
---
Evde film izlerken kapı açılmış içeri Chang,Hyun,Minho girmişti. onların arkasından ise kırmızı saçlı kedi gözlerine sahip olan bir kız yanında ise siyah saçlı bir kız gelmişti.
Jeongin kırmızı saçlı kıza tiktik bakarken olayı anlamış ve yanlarına gitmiştim.
"Misafirimiz mi var? Bunlar kim Minho?"
"Kırmızı saçlı hem Stajyerimiz hemde Hyunjin'in kuzeni olan yeji birde onun kız arkadaşı Ryunjin."
"Neden evimize geldiler?"
"Felix o ikisine yardım edecek o yüzden."
"Peki... Felix'i anladım, Changbin ne alaka?"
"Yejinin anlaşmasında sorun olmuş o yüzden konuştular enson ve hyunjin'in kuzeni olduğunu anladığı için sohbet etmişler niyeki?"
"Boşver ne olduğunu, peki o ikisi niye el ele?"
Yeji ve Ryunjini işaret ettim.
"Sevgili onlar, o detayı atlamış olabilirim."
Jeongin ile derin bir oh çekmiştik, hepsi anlamsızca bana bakarken gidip Jeonginin yanına oturup kulağına fısıldadım.
"Boşuna ağlamışsın o kadar, birşey yokmuş."
Oflayarak geriye yaslanmıştı, Chan hyunga döndüğümde gördüğüm görüntü ile hemen jeonginin gözlerini elimle kapattım.
"Bebek var burda! Siz niye kucak kucağa oturuyorsunuz!? Ah jeonginim..."
"Hyung! Gözlerimi aç!"
Seungmin utanarak Chanın kucağından indiğinde jeonginin gözünü açıp Chana side eye attım.
"Bebek düşmanı mısın be!? Hani senin çocuklarındık biz!?"
"Jis abartma, alt tarafı kucağıma çıktı."
"Chan, söyleme öyle utanıyorum..."
Seungmin iki eliyle yüzünü kapatınca göz devirip ayağa kalktım, Minhonun yanına giderek;
"Görüyor musun babamızı? Önümüzde neler neler yapıyor!?"
"Boşver sen bizim babalarımızı, gel kucağıma."
Diyerek önüme gelip ellerini belime koymuştu, zıplayarak bacaklarımı beline sarmıştım.
"Oha ship!"
"Seungmin anana atlarım bak."
"Of tamam gidin."
Minho beni taşıyarak odaya götürürken kollarımı boynuna sarmıştım, giderken ise diğerlerine dil çıkarmıştım.
"Tavşan sincabımızı kaçırdı..."
"Chan hyung boşver, kaçırsın. Yarın bi bakarız hayatımıza bir sincap daha girmiş olur."
Jeongin ile Chanın konuşmasını boşverdiğim zaman odaya girmiştik.
"Minho beni tutup sikmicen dimi?"
"Yok, merak etme sadece odamıza getirdim. Nolcak sanki?"
"Emin misin? Sikmicen dimi?"
"Meraklıysan bu kadar deneyebiliriz?"
"EV- HAYIR! Yok yani, ne denemesi? Tch tch çok ayıp."
Beni yatağa uzandırıp daha sonrasında yanıma uzanmıştı.
"Hoşlandığın biri var mı?"
Aniden sorduğu soru ile duraksamış bir süre sonra cevap vermiştim.
"Evet hoşlandığım biri var, dişleri tam bir tavşana benziyor ama bir yandanda kediye benziyor."
"Hm... İsmi ne? Çok merak ettim."
"Lee Know"
"Efendim?"
Elimle anlıma vurmuştum, cidden aptaldı.
"Ne old- DUR NE!?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
All İn |Minsung
FanfictionLee Minho, Suikastçı Han Jisung'u kaçırarak onunla anlaşma yapacağını sanar ve öylede yapar. Fakat Jisung onu kandırır ve bir kaç görüntü ile görüntüleri polise teslim ederek Lee Minho'dan şikayetçi olur. Lee Minho kolayca olaydan sıyrılmış ardından...