12

47 6 0
                                    

Minho sessizce ağlarken aklıma o görüntü geldi...

*Flashback*

Sedyeye koyulurken bana pişmanlık ve hüzünlü bir şekilde ağlayan bedene bakmıştım.

*Flashback end*

O kişi Minhoydu! Pişman olduğu çok belliydi! Sikeyim... Onu dinlemeliydik...

"Hyunjin-ah! Sakin ol bi!"

Diyerek omuzlarından onu tutuyordum, gitmesi hiç iyi şeylere yol açmazdı.

"Bırak öldüreyim şunu! Kardeşi ile birisini kaçırmış daha sonrasında kardeşi kaçırılıp vurulmuş..."

Son cümlesini sessizce söyleyip kendisini yere bırakmıştı, ellerimi omzunun altına yerleştirip onu tutmaya çalıştım.

Minhoya göz ucuyla dönüp konuştum.

"Felix ameliyatdan sapasağlam çıktıktan sonra hastane kapısının yanındaki bankın orada ol."

Diyip hyunjin'i bir sandalyeye oturtmuştum, Felix'e eskisi gibi aşıktı. Onu anlayabiliyordum.

"Hyunjin lütfen iyi düşün, Felix güçlü biri! Oradan çıkacak eminim."

Hyunjin'e teselli veriyor arada Minhoya bakıyordum, Chan geldiğinde ise hyunjin'i ona emanet edip Minhonun yanına gittim.

"Felix uzun süre çıkmayacakmış gibi duruyor... Şimdi bana anlatmak ister misin?"

Hızla göz yaşlarını silip onayladı, ona destek olmak için koluna girmiştim. Bize gerçeği anlatmak için herşeyi yapmaya çalışıyordu.

"Neden bir anda beni dinlemek istedin?"

"Çünkü... O gün sedyeye koyulurken senin pişman bir şekilde bana bakmanı hatırladım, bana öyle bakan kişinin yüzü net değildi ama seni böyle görünce hatırladım."

Başıyla onayladı, hastaneden çıkıp herhangi bir banka oturduk.

"Biliyorsunuz o göreve gitmeden önce durgundum, bunun nedeni ise Felixdi. Babam... Onu kaçırmış ve şirketin bodrumuna zorla tıkmıştı. Bir kaç gün sonra babam şirkete beni çağırdı, gittiğimde ise beni sizinle ardından kardeşimle tehdit etti. Şuan ses kayıtları elimde değil ama yaklaştık yemin ederim... Bulduğum ilk zamanda size göndereceğim..."

Derin bir nefes alıp konuşmaya devam etti.

"Bizim baskın yapacağımız bar babamın barıymış, bende sonradan öğrendim. Bak Jisung yemin ederimki Hyunjin'i lavaboya ben kilitlemedim... Babamın adamlarından biri olmalıydı, chana maskeyi gönderen kişi bendim. Oradaki birisine verip chana vermesini söyledim. Babamın bundan haberi olunca size zarar vermeye çalıştı. Bayıldığın günü daha sonra uyandığında odanda olduğunu hatırlıyor musun?"

Onu başımla onayladım.

"Hatırlıyorum, Chana ve diğerlerine ne kadar sorsamda 'bizde bilmiyoruz' gibi şeyler söylediler."

"İşte ben o gün babamı öldürdüm! Sırf sana zarar vermesin diye öldürdüm."

Gözlerim dolmaya başlamıştı, keşke onu dinleseydim...

"Özür dilerim Minho... Keşke seni dinleseymişiz, ben çok aptalım..."

Başımı ellerimin arasına alıp ağlamaya başladım, cidden çok aptaldık. Onu dinleseydik herşey bu kadar uzamıyacaktı...

"Özür dileme... En büyük darbeyi zaten ben vurdum, asıl ben özür dilerim..."

Minho bana sarılınca bende sarılışına karşılık vermiştim.

"Peki ya Jeongin..? O ne zamandır beri biliyor?"

"Hyunjin'in ve senin hastaneye kaldırıldığın zaman."

Ondan ayrılıp başımla onayladım.

"Sen kardeşinin yanına git, ben Chan ve Hyunjin ile konuşacağım."

Başıyla onaylayıp ayağa kalktı, ardından bende kalkıp hastaneden içeriye adımladım.

Ameliyathanenin önüne gelince bizimkiler yoktu, danışmanın yanına gidip sorduk. Normal odaya alınmıştı.

Minho, Felix'in yanına giderken bende diğerleri ile odanın karşısındaki sandalyelere oturmuş konuyu açmıştım.

Kısa bir özet geçtiğimde Hyunjin saçlarını yolmaya çalışmış ama izin vermemiştim, Chan ise kendine lanet ediyordu.

"Biz aptalın tekiyiz... Nasıl dinlemedik onu..?"

Chan sürekli bu kelimeleri tekrar ederken Minho odadan çıkmıştı, Minho bir yere doğru ilerlerken Chan onun kolunu tutmuştu.

Onları yanlız bırakmak iyi gelicektir diye düşünüp Felixin odasına girdim, çok çabuk uyanmıştı.

"İyi misin?"

"Hmhm..."

Felix'in yanına gidip elini tuttum.

"Bir isteğin var mı?"

"Hyunjin burada mı? Buradaysa gelsin."

"Şuan abin ile konuşuyorlar, daha sonra gelecekler."

"Peki, dinlediniz mi onu?"

Gözlerimi kaçırarak başımla onayladım.

"Onu dinlemeliydik, biz tam bir aptalız. Affetmese yeridir."

Diyerek elini bırakmış koltuğa oturmuştum, tanrım... Şuan kendimi çok suçlu hissediyorum...

"Onu dinlemenize sevindim, aranızın bozulmasını hiçbir zaman istememiştim."

"Merak etme, eğer o bizi affederse aramız düzelecek."

"Sizi affetmiştir bile! Ah..."

"Bağırma, canın acıyor bak."

Beni başıyla onaylamıştı.

Odaya Minho, Chan ve Hyunjin'in gelmesi ile oraya döndük.

"Özür dilemeyin artık, iki tarafta suçlu diyerek konuyu kapatalım olur mu?"

Minhonun dediği şey ile başımla istemsizce onayladım.

"O olaylar yaşanmamış gibi davranıp eskisi gibi olucaz, anlaştık mı?"

Hepimiz onaylayınca Minho yanıma oturmuştu, sabahladığım için bayağı uyku bastırmıştı.

Başımı Minhonun omzuna yaslayıp gözlerimi kapattım, kısa bir süre sonra kendimi uykuya teslim ettim...

---

"Han ji uyan! Akşam yemeği yiyeceğiz."

Tanıdık sesin beni dürtmesi ile istemsizce gözlerimi açtım, odaya buram buram Minho kokuyordu ve bu kokuda beni mayıştırıyordu.

"Beş dakika daha... Lütfen..."

"Hadi ama sincap aç kalmanı istemiyorum!"

Oflayıp doğruldum.

"Git başımdan! İstemiyorum yemek falan!"

"Boşver Minho, o hep öyle."

"Sen sus lan hıyarcin!"

Diyerek kollarımı birbirine bağladım, ne vardı azıcık uyusam?

Biraz daha zorladıklarında kalkmış ardından lavaboya gitmiştim, elimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçalamış daha sonrasında lavabodan çıkmıştım.

Minho gitmişti, Hyunjinle odada biz vardık.

Hyunjin benden önce odadan çıkmış ardından kapıyı kapatmıştı!

Bir anda kapıya burnumu kapıya çarpmam ile inlemiştim.

"Ah... Burnum... Hyunjin-ah!"

Devam edecek...

All İn |MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin