1 gün önce
Bilinmeyenin ağzından
Ciğerlerim acıyordu artık boğazım kurumuştu, dalgalanan deniz yüzünden teknenin içi su dolarken çaresizlikle bir yardım bekliyordum
Ya ölecektim yada beni kurtaran kişiler tarafından öldürülecektim ama bir umut yaşamayı bekliyordum içimde bir umut bir his vardı çünkü...
Kurtulacakmış gibi hissediyordum o umuda tutunmak istiyordum
Üşüyordum gözlerimi açacak halim bile yoktu belki kurtulsam bile burada kaptığım hastalık yüzünden yine ölecektim ama olsun...
Kardeşimi kurtarmaları için gelen kişiye yalvarabilirdim artık gururum umurumda değildi sevdiklerimin canı benim gururum ve canımdan daha önemliydi.
Gözlerim kaymaya başlarken kendimi uyumamak için sıkmaya başlamıştım uyumamam kendimi salmamam lazımdı ama beşik gibi sallanan tekne yüzünden imkânsızmış gibi geliyordu.
Vücudum uyuşuyordu düşünmem ve uyanık kalmam dahada zorlaşıyordu
"Anne.." Gözlerim tamamen kapanmayı başarmıştı sonunda.
🕯
Havalanan bedenim ve beni saran sıcacık kollar ile irkilirken konuşmaya çalışmıştım ama mırıltı gibi çıkmıştı.
"Şhh yorma kendini" Diye güven veren bir ses duyduğum zaman dahada sokulmuştum sıcak olan bedene.
Gözlerimi açamıyordum.
Yumuşak ve soğuk bir şeyin üstüne bırakıldığımda huysuzca mırıldanmaya başlamıştım kokusu ve vücudunun sıcaklığı az da olsa iyi gelmişti bana ama beni bıraktığı zaman tekrardan üşüdüğümü hissetmeye başlamıştım.
Anlımda hissettiğim ellerle birlikte "üstünü değiştirmezsek daha kötü olacak" Diyen başka bir ses duymuştum "buradaki kimsenin kıyafetleri ona olmaz ki iri yarı bir şey bu adam!" Diyen daha cırtlak bir ses daha duymuştum belki halim olsaydı gülebilirdim bu haline.
"Siz çıkın kendi kıyafetlerimden birini veririm ona" demişti beni kurtaran kişi devamı ise boşluklu yine benim için.
____
Uyanmıştım uyanmasına ama kemiklerim kırılmış gibiydi o kadar çok ağrım vardı ki ağzımdan bir inleme kaçmıştı.
Gözlerim yavaşça aralanırken gözlerime ilk olarak yattığım yerin karşısındaki koltukta oturan Turuncu saçlar kesişmişti sonra Yakut rengi gözleri gözlerimle kesişmişti...
Kaşlarını çatıp bana bakmış ve en sonunda "uyanmışsın sonunda" demişti düz bir şekilde ama baskınlığını belli ediyordu. kurumuş dudaklarımı dilimle ıslatıp "sayenizde" diyebilmiştim sadece ama orda da sesim çok kısık çıkmıştı.
"Küçücük bir tekne ile kıyıdan o kadar uzaklaşma sebebin nedir?" Diye sormuştu başta ama ağzımı açmama dahi fırsat vermeden "kaybolduysan eğer limana bırakabiliriz seni" demişti ama ben kaybolmamıştım kaçma şansım olan tek tekne ile yardım aramaya çıkmıştım çıkan fırtına sonucunda da erzağımı ve yolumu kaybetmiştim.
Karşımdaki kadın zihnimi okuyormuş gibi bana bakarken zorlukla yutkunup "Osmanlıya gitmeye çalışıyordum" Dedim.
Kadının yüzündeki ifade değişirken korkmadan edememiştim buradaki insanlar sevmezdi fazla Osmanlıyı çünkü ama beni şaşırtacak bir sakinlik ile "Neden" Diye sormuştu tekrardan yutkunduğum zaman yan tarafındaki sürahiden bana bir su doldurup uzattı minnetle ona bakıp suyu elinden almış ve içmiştim sonra bardağı tekrardan ona uzatıp "Ailem için" Demiştim bana verdiğim bu cevap yüzünden Merakla bakarken "ailem için yardım istemek için" Diye sözümü tamamlamıştım.
Gözlerimdeki merak birden sönüp yerini kuşkuya bırakmıştı avını izleyen avcı gibiydi şuan.
"Şanslı günündeymissi-" sözünü tamamlayamadan açılan kapı ile "Kaptan masa hazır!" Diye bağırmıştı esmer bir kadın gözlerim çıkan gür sesi yüzünden kısılırken kaptan demesine şaşkınlıkla bakmıştım ne yani bir kadın mı kaptandı?
"Sen git Merih geleceğiz birazdan" demişti Merih denilen kadın bana kısık gözlerle biraz baktıktan sonra odanın kapısını kapatıp çıkmıştı.
"Kendini iyi hissediyorsan masaya gidelim sonra bana her şeyi anlatırsın belki derdine çare olabilirim" deyip yerinden kalkıp bana elini uzatmıştı elimi avcunun içine bırakıp zorlukla ayağa kalkmıştım ve o an fark etmiştim üstümdeki kıyafetlerin değiştiğini...
Utandığımı fark eden kadın "merak etme görmedim bir yerlerini" Demişti umursamaz bir tavırla.
Bana uygun nasıl kıyafet bulduklarını kadının boyunu gördükten sonra sorgulamayı kesmiştim uzun boyluydu ve fit bir vücudu vardı ama yine de bana olması garipti.
Elimi ben dalmışken bırakmış ve kapiyi açıp dışarı çıkmamı beklemişti hemen kendime gelip odadan çıkarken arkamdan kapiyi kapatıp hızlıca önüme geçmiş ve masaya doğru ilerlemeye başlamıştı bende peşinden gidebildiğin kadar hızlı bir şekilde yürümeye çalışmıştım ama sadece çalışmıştım.
Masaya yaklaştığımız zaman sadece bir boş sandalye olduğunu gördüğüm zaman benim gördüğümü kaptanları görmüş olacak ki "misafirimize sandalye getir Elif" demişti birine
Adının Elif olduğunu öğrendiğim kadın "başka sandalyemiz yok kaptan" demişti
Ben bir sürü kadınla dolu masaya garipçe bakarken ve yemeklere büyük bir açlıkla bakarken "Marin abla benim yerime oturabilir" demişti küçük bir kız.
Beni kurtaran ve kaptan olduğunu öğrendiğim kadının ismi Marinmiş demek...
Kaptan yani Marin birden bana dönüp "Sen otur Berceste benim yerime oturacak o" Demişti beni sandalyesine yönlendirip oturtmuş ve köşeye çekilmişti.
Masada diken üstünde dururken aralarından en küçük olduğunu tahmin ettiğim berceste tabağıma bir şeyler koyup "çekinme lütfen" demişti tatlı ve kibar bir sesle hafiften tebessüm edip
Tabağıma doldurduklarını hızlıca yemiştim bir haftadır bir şey yememiştim çünkü.
Çıkan fırtına sonucunda erzağım suyun dibini boylamıştı...
Yemek bittikten sonra gözüm Marinin gittiği yere takılmıştı elinde bir matara dudaklarına arada yaslayıp masayı izliyordu.
Onun yerine oturduğum ve Yemek yemesine engel olduğum için mahcup hissederken gözü boynumdaki annemin altın kolyesine takılmıştı.
Yerimden kalkıp hızlıca yanına ilerlemiştim "tekrardan teşekkür ederim" Demiştim ki eliyle beni durdurup "İsmin ne senin" diye sormuştu dudaklarımı yalayıp "Derek Smith" Diye cevaplamıştım onu.
Hm layıp elindeki matarayı uzatmıştı bana ama ret edip yanına yanaşmıştım
"Derdine çare olmamı istiyorsan anlatmaya başlayabilirsin" deyivermişti birden
Derdimi ona kısaca anlatmıştım hızlıca ben derdimi anlatırken onun yüzünde tehlikeli bir gülümseme oluşmaya başlamıştı ve en sonunda "Aileni kurtaracağım ve sizi Osmanlıya götüreceğim ama bana yardım etmeni isteyeceğim" demişti Ben ne yardımı isteyeceğini ve ret edecek konumda olmadığım için kabul edivermiştim.
Kırmızı gözleri ve Turuncu saçları benim bir süre sonra hüzünlenmeme neden olurken yutkunup gözlerimi suda dolaştırmaya başlamıştım
Annemin bana anlattığı hikayeler ve eski anılar aklıma gelmişti...
Kendinize iyi bakın Marinle kalınn
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yakut gözlü kadın
FantasyOn yedinci yüzyılın Osmanlısındaki soylu ailelerden biri olan ailenin minik kızıydı Marin Turuncu saçları Yakut gibi gözleri ve pürüzsüz teni ile bütün ilgiyi kendine çekerdi. Halk arasında güzelliği hakkında bir çok dedikodu dönmesine rağmen Turun...