43 12 2
                                    

22/06/1639

Marin burada 29 yaşında

Yaz ayında olmamıza rağmen esen rüzgarlar fırtınanın habercisiydi en yakın limana gitmemiz gerekirken suyun içinde bir yerlere takılan demir yüzünden ilerleyemiyorduk birimizin suya girip bakması gerekiyordu ama kimsede o cesaret yoktu çünkü deniz gereğinden fazla dalgalıydı akıntıya kapılıp gitmemiz baya yüksek bir ihtimaldi

Ama burada kalmamızda daha büyük bir tehlikeydi deniz korsanlarının eline düşebilirdik yada en iyi ihtimalle gemi alabora olurdu.

Sıkıntılı bir şekilde nefesimi verip gözlerimi gemidekilerin üstünde dolaştırmaya başlamıştım ve gözlerim Merih'in üzerinde durmuştu o da benim gibi gemidekileri süzüyordu dikkatle ama benim ona baktığımı fark edince çaktırmadan gözleri ile birini göstermişti.

Zamanında geçirmiş olduğu bir kaza yüzünden sağ gözünün rengi yeşilken sol gözünün rengi maviydi.

Gözleri yine eğlenircesine parlamaya başladığı zaman istediğini anlayıp ellerimi sertçe çarpıp herkesin bana bakmasını sağlamıştım bir kaç kişi hariç geri kalan herkes sakinliğini korurken o bir kaç kişi diye bahsettiğim acemiler ise soğuk terler akıtmaya başlamışlardı.

Merih gözünü o üç acemi korkağın üzerinde dolaştırıyordu seçtiği kişi başarabilirse onun öğrencisi olacaktı çünkü.

Eğer beş dakika içinde suyun içinden çıkmaz yada çıkamazsa olaya ben müdahale edecektim.

Fırtına tamamen gelmeden bu testi tamamlayıp dönmemiz lazımdı.

Merih gözüne birini kestirmiş olacak ki "Sarışın öne çık!" Demişti sertçe

Sarışın kız sertçe yutkunup ileri çıkmıştı "Kaptan izninle bu kızı göndermek istiyorum" demişti Merih.

gözlerimle onu onaylayıp göndermesine izin vermiştim.

Karışmayacaktım kötü bir koku almadığım sürece karışmayacaktım.

Sarışın kız bir an tereddüt etse de en sonunda korkunun bir işe yaramayacağını anlayıp demirin zincirine yakın bir yerden suya atlamıştı.

Ne kadar korksa da minik bir cesaret parçasına tutunması hoşuma gitmişti doğru seçimi yapmıştı Merih.

Merih'e bakışlarımı çevirdiğim zaman dikkatle suyu incelediğini görmüştüm o gözlerle görmesi imkansızdı...

Bakışlarımı Merih'ten çekip diğer iki acemi kıza bakmıştım rahatlamış bir şekilde hatta alaylı bir yüz ifadesi ile suyu izlediklerini fark etmiştim.

"Eğer başaramazsa siz gireceksiniz o suya" Demiştim mimik oynatmayan düz bir sesle kızlar bunu dememi beklemiyor olacaktaki gözlerindeki alay yerini korkuya bırakmıştı.

Konuşmalarına bile fırsat vermeden suda gördüğüm haraketlilik ile direkt suya yanaşmıştım Sarışın kız direğe tutunmuş derin derin nefesler alıyordu.

Demiri kurtardığını anladığım an suya doğru eğilip kıza gülümseyerek elimi uzatmıştım kız elimi hiç düşünmeden tuttuğu zaman hızlıca onu yukarı çekmiştim hasta olmasını ne kadar istemememde bu suya girdikten sonra hasta olacağı ve ağrılar çekeceği biraz kesindi.

Sarışın kızı gemiye çıkardığım zaman Merih elindeki kalın örtüyü gelip hızlıca kızın üstüne sarmıştı.

"İsmin ne senin?" Diye sormuştum "ismim yok benim" Diye karşılık verdiği zaman içim acımıştı Merih'e baktığım da Merih'in gözleri benim kırmızı gözlerime takılı kalmıştı derin bir nefes alıp "bir isim ister misin?" Diye sormuştum kıza ve bunu sormamla birlikte kafasını kaldırıp parlayan gözlerle bana bakmaya başlamıştı ve kısık bir sesle "isterim" dedi.

"Berceste" demişti Merih hızlıca "Aramıza hoş geldin Berceste!" Diye coşkuyla kızı kucaklamıştı.

Bu haline gülümsemiştim ekip üyelerinin sesleri birden coşkuyla çıkmaya başlamıştı ve hızlıca Merih'in yanına gidip kıza sarılanlar olmuştu.

Ben ise arkama dönüp iki kızın yanına ilerlemiştim bir köle pazarından kurtarmıştık onları ama bu kibirleri ile onları bu gemide tutmam imkânsızdı.

"Bize ne yapacaksın!?" Diye bağıran kız ile yüzümü buruşturmuş sonradan kaşlarımı çatmıştım "geldiğiniz yere geri gideceksiniz!" Diye tıslamıştım sertçe

Geldikleri yere yollamayacaktım yaşları daha küçüktü...

Onları tanıdığım birinin yatılı okuluna bırakacaktım gerisi onların yaptığı seçimlere ve hareketlere göre belli olacaktı

O okul Osmanlının en iyi okullarından biriydi değerini bilirler umarım.

"Odanıza geçin şimdi yoksa gideceğiniz yer orası bile olmayacak!" Diye bağırdığım zaman ciddi olduğumu anlayıp korkuyla odaların olduğu kısma doğru koymuşlardı.

🎠

İstanbul limanına varmistik oradaki geçen senelerde bana hediye edilen köşke vardığımız zaman hizmetliler bizi karşılanmıştı.

Tam yedi kişiydik yeni gelen minik Berceste ile sekiz kişi olmuştuk.

Hizmetlilerden hamamı hazırlamalarını istemiştim temizlensek iyi olurdu...

Berceste birden sessizce yanıma geldiği zaman bir gözümü kırpıp ne olduğumu sormuştum ona o ise utana sıkıla "Ben ne giyeceğim..." diye sormuştu kısık bir sesle.

Burnu ve yanakları kızarmıştı elimi sarı saclarına daldırıp "bugünlük..." Gözlerimi diğerlerinin üstünde gezdirirken Açelya birden bağırmıştı "Benim kıyafetlerim tam olur sana" demiş ve yanımıza yanaşmıştı.

Açelya bir altmış boylarına tatlı bir kadındı.

Berceste ne kadar utansa da Açelyanın yüksek enerjisine yenilip sessizce çareyi teşekkür edip boyun eğmekte bulmuştu

Bir süre sonra hamam hazırlanmıştı ve hepimiz içeri geçmiştik.

Berceste kafasını yere eğmiş hiçbir yere bakmazken diğerleri birbirlerini utanmasalar yiyeceklerdi.

Bercestenin utandığını anlayan Merih kıza elindeki lif ile yaklaşmış ve onu keselemeye başlamıştı ne kadar utansa da sesini çıkarmasa da kulaklarına kadar kızarmıştı.

Bu haline istemsizce gülüp önüme dönmüştüm Bercesteye acıyordum bu utangaç hali ile Merih onu kızartıp yerdi çünkü...

____

Yemekler yenmiş herkes odasına dağılmıştı ben ise balkonda elimdeki çayla İstanbul manzarasını izliyordum ne kadar inkar etsem de özlemiştim.

Çocukluğum ve en mutlu olduğum anlar buradaydı çünkü.

Evime gidemiyor olmak ne kadar canımı yaksa da seviyordum burayı.

Çayımdan bir yudum alıp bakışlarımı saraya çevirmiştim derin bir nefes alıp geri önüme dönmüştüm.

Hatırlamazdı beni büyük ihtimalle...

Elimdeki bardağı masaya bırakıp arkama yaslanmış ve gözlerimi kapatmıştım.

Yakut gözlü kadınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin