❅ Kırılmış Kum Saati | 45

98 17 17
                                    

-45-

"Hayat karmaşık bir harita gibi, siz o haritanın neresinde olduğunuzu arayıp bulana kadar son buluyor ömrünüz. Ve aşk... O şimdi ellerimin piyano tuşlarında dolaşmasını anımsatıyor. Her tuş farklı bir ses, esrarengiz bir renk... Notaların akışı örselenmiş parmaklarımı yorarken ben, o sesleri ve renkleri hissetmeden yapamıyorum."

-Asmin

Attığı geri adımlardan sonra durdu ve kurduğu masaya uzaktan bir göz gezdirdi. Herhangi bir şey unutmadığına emin olduktan sonra iyice büyümüş karnını okşadı. "Anne bugün çok heyecanlı bebeğim... Yıllar sonra ilk defa, belki de son defa annemi ve babamı göreceğim." Yıllardır onların özlemiyle kavrulmuştu. Aralarında ne geçerse geçsin onlar Asmin'in ailesiydi. Genç kadın aile kavramının ne demek olduğunu anne adayı olunca daha iyi anlamıştı. Yıllar sonra ilk defa anne ve babasını görecekti. Acaba çok yaşlanmışlar mıydı? Babasının şakaklarında oluşan belli belirsiz ak saç tutamları çoğalmıştı kesin. Annesinin halâ ilk günkü güzelliğini koruduğuna emindi. Acaba ilk karşılaşmada neler yaşanacaktı? Ona kızacaklar mıydı, yoksa her şeyi unutup o an bağırlarına mı basacaklardı? "Birazdan anneannen ve dedenle tanışacaksın kızım, heyecanlı mısın?" Artık üzerinde daha önce hiç hissetmediği büyük bir huzurun varlığını hissediyordu. Artık öldürülme korkusu yoktu, belki bundandı içindeki sonsuz rahatlık ve özgürlük duygusu. Eskiden neredeyse beline kadar uzanan saçlarını kesmişti, artık ensesinde biten kısacık saçları vardı. Her sabah yastığının üzerinde bir tutam saç yumağı gören adamın yüzündeki üzüntüyü hissetmek istemediği için yapmıştı bunu, kendi etkilendiği için değil. O başına gelecek her şeyi ayrıntılı bir biçimde biliyordu ve tüm bunlara hazırlıklıydı. Ama âşık olduğu o güçlü adam, Azad halâ ölümü yakıştıramıyordu sevdiği kadına. Asmin'in verdiği karara saygı duymuş, gözyaşlarını içine akıtıyordu. Başındaki dörde katladığı ve bandana şeklinde sardığı beyaz çiçekli turuncu yemenini düzeltti ve kulağı kapıda beklemeye başladı. Masada bir kuş sütü eksikti, adeta şölen hazırlığı gibi görünüyordu. Her şeyi kendi elleriyle, büyük bir özenle yapmıştı. Şimdiyse beklemekle geçen bu saniyelerin bir sonu yokmuş gibi geliyordu. Zilin çalmasıyla birlikte oturduğu koltuktan heyecanla kalkıp kapıya baktı. Karşısında Caner'i görünce biraz hayal kırıklığına uğrasa da sezdirmedi, tebessüm ederek "Hoş geldin Caner, geçsene içeri." dedi.

"Hoş bulduk doktor hanım." Usul usul içeri girdi ve elleri ceplerinde salona doğru yürüdü. Genç adam için bu çok zor bir durumdu; bir sürü şey olurken hiçbir şey yokmuş gibi davranmak... Asmin'in hastalığını ilk duyduğunda beyninden vurulmuşa döndü, dayısının nasıl yıkıldığını gördüğü her saniye de bu üzüntünün üzerine yenileri eklendi. Hiç beklemedikleri bir anda kendi kalelerine gol yemiş gibi hissetmişlerdi. Tam her şey düzelmiş, yoluna girmişken bu da ne demek oluyordu? Caner hep en yakın arkadaşı olarak gördüğü ve gücüne hayran kaldığı bu kadının ölüme böylesine vakitsiz yenilmesini hazmedemiyordu. Hele ki yaşamak için bunca sebebi varken bile bile lades demesini asla anlayamayacaktı galiba. Doğru, onun için bir yenilgiydi bu durum. Ancak Asmin'e sorulursa alacağı cevap belliydi; "Ben ölümsüz olacağım... Çünkü asıl olan bu dünyadan göçüp gitmemek değil, gitmeden önce asla silinmeyecek derin hatıralar bırakmaktır." Tüm bunlar Caner'e kaderin acımasız bir oyunu gibi gelse de genç kadına baktığında hiç de öyle görünmüyordu. Ölümü kabullenmiş, son zamanlarını huzur içinde yaşayan bir insan görüyordu karşısında. Kayıtsız görünmeye çalışan bir gülümsemeyle "Nasılsın?" diye sordu.

"İyiyim, sen?"

"İyiyim, teşekkürler de karnında mucizevi bir hediye paketi taşıyan ben değilim, sensin."

Kırılmış Kum Saati ღBİTTİღHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin